9 maddede Türk erkeğinin modaya uyum çilesi

Moda Türk erkeği için her zaman bir numaralı eziyet olmuştur. Kafalardaki "Erkek adam öyle giyinir mi?" düşüncesi her çağda, her dönemde Türk erkeğinin modaya uyum sürecini zorlamıştır. Bu ülkede modaya uyan erkek nasıl bir evrim sürecinden geçer, hangi çıtaları...

Radikal'den Oktay Volkan Alkaya'nın haberi;

Her yeni moda akımı Türk erkeği için atlanacak bir çıta kıvamındadır. Günümüzde hipsterlığa kadar uzanan çeşitli tarzlara uyum sağlamak adına erkeklerimiz şekilden şekle girmiş, eziyetlerden eziyetlere koşturmuşlardır. Peki nasıl uyum sağladı Türk erkeği modaya?



Konu mankenimiz Nihat Doğan üzerinden göstermek gibi olmasın ama, iki dirhem bir çekirdek giyinen standart Türk erkeği bir zamanlar "Adam dediğin böyle giyinmez" dediği şeyleri giyene kadar neler çekti neler... Şimdi kimseler rencide olmasın, üstüne de alınmasın. Bu gözler neler gördü yaşanan süreçlerde. Gelin bakalım 9 maddede neymiş bu çile:

1. Parmak arası terlik

Türk erkeğinin moda adına yıktığı ilk tabu parmak arası terliktir muhtemelen. Düne kadar üstünde "SPORT" gibi yazılar yazan bildiğimiz önden kemerli terlikleri giyerken bir anda toplum olarak parmak arası terliğe geçiş yaptık. Bu geçiş Türklerin İslamiyet'e geçişleri gibi adeta bir gecede yaşanmış olmasından ötürü toplumsal olarak atladığımız bir çıta konumundadır.



Tabi göze hoş görünen noktaya gelmemiz de zorlu bir deneme yanılma süreci yaşatmıştır. Çorap üstü sandalet geçmişi olan bir millete parmak arası terlik dayatması yaparsan olacağı da budur. Neyse ki aradan geçen yıllardan sonra şehrin ortasında bile parmak arası terliği utanmadan sıkılmadan giyecek noktalara ulaştık, çok şükür!



2. Dar pantolon



Dar pantolon da Türk erkeği için bir tabuydu yıllar boyunca. "Erkek adam dar kot giyer mi?" denilen bir dönemde Beşiktaş gitti Quaresma'yı transfer etti ve değişti bir anda her şey! Quaresma sokağa bir çıktı. Çıkış o çıkış, ona bakıp ayıplayan herkes şimdilerde dar kottan başka bir şey giymez oldu. Erkek fiziğine ters bir kıyafet olan dar pantolona uyum sağlamak adına büyük "fedakarlıklarda" bulunanlar da oldu sormayın...



Fakat işte alışmadık tencerede kapak durmuyor, hala daha dar kot konusunda seyir zevkini yerlere indiren durumlar yaşanabiliyor ki o görselleri paylaşmamız ahlaki açıdan pek uygun olmaz. Biz size madalyonun görünmeyen yüzünü gösterelim, ön taraftaki vaziyeti kendiniz hayal edin.

3. Düşük Bel


Kadınların düşük bel pantolon giymesini yaygınlaştırmak adına bir zamanlar dernek kuracak noktaya gelen Türk erkeği, gün gelip de sıranın kendisine geleceğini düşünmüş müdür bilinmez, ancak varılan nokta çok manidar. Bir zamanlar, sadece eve gelen ustaların çalışırken açılan çatalını gören gözlerimiz, artık jumbo çeyiz seti kuracak kadar çatal görür oldu.



Daha fenası çatalı gözükmesin diye iç çamaşını boğazına kadar çeken arkadaşların sergiledikleri görüntüler de pek hoş değil. Hangi ara çıktı bu düşük bel merakı neden çıktı bilinmez ama modadan çok çileye dönüştüğü kesin. Her çömelen vatandaşın ardındaki kalabalığın fenalık geçirmesi hoş bir durum değil.

4. Paçasız pantolon, çıplak bilek



Bir zamanlar misafirliğe gittiğinde bacak bacak üstüne atmaktan, paçası açılır diye korkan Türk erkeği işte gün geldi paçaları fora etti. Artık çok şükür paçasını görmediğimiz vatandaşımız kalmadı. Herkesin ayak bilekleri açık seçik ortada. Ayak bileği fetişi olanlar bayram ediyor. "Alırım paçanı aşağı" gibi bir tehdit cümlesi bile manasız kaldı müjdeler olsun.



Ancak bu noktaya öyle şıp diye gelemedik ne yazık ki... Paçalar açılana kadar bu gözler neler gördü neler. Neyse şimdi tek derdimiz kış günü açık paça gezmekten bozulan bağırsaklarımız ve ishal olma ihtimalimiz.

5. Geniş yaka tshirt



Bir zamanlar apaçi kardeşlerimizin Serdar Ortaç'tan modelleyerek uyguladıkları geniş ve derin degajeli tshirtler gün geldi, Türk erkeğine kitle kitle yayıldı.



Ancak arkadaşlar yakışan var yakışmayan var lütfen bir aynaya bakıp da öyle çıkalım dışarı, bu konudaki gelişimimiz henüz başlangıç seviyesinde.

6. Atlet



Renkli, çizgili atletler bir anda nasıl moda oldu bilinmez ancak bu atletlere varana kadar Türk erkeği çizgili pijama üstüne beyaz atletini giydi de kıymeti mi bilindi diye düşünemeden alamıyor insan kendini.



Bu noktadaki duruşumuzu Sensation White Istanbul etkinliğinde de dünya aleme net bir şekilde göstermiştik halbu ki ancak işte, moda gelenek dinlemiyor. Tarih oldu o güzelim beyaz atletler.

7. Hipster bıyığı



Şimdi Türk erkeği genel olarak bıyığa yatkındır. 90'ların sonuna kadar da bıyıksız erkek pek makbul görülmemiştir. Ancak 2000'lerde bir anda bıyıksız erkek modası yayılınca bıyıktan kurtulan Türk erkeğinin üst dudağı, hipster modasıyla yeni bir tehdidin altına girmiştir.



Ve fakat işte DNA'mıza işlemiş düz bıyık. İstediğimiz kadar uğraşalım çoğumuzun bıyığı "Memur" stili çıkıyor. Bu konuda henüz atlamamız gereken çok çıta var. Hele sakal konusuna hiç girmemek lazım.

8. Kas meselesi



Türk erkeği bir zamanlar göbeğini vitrin gibi sererken ortalara, şimdilerde iki hafta spor salonuna giden, ayazda kışta kaslarını göstermek için tshirtle gezer oldu.



Arkadaşlar kas yapmayın demiyoruz. Kas yaparken göz çıkartmayın yeter, hani bazılarınız var daha bünyede protein birikmeden kış ortasında kolunu bacağını göstermek adına tshirtle geziyor. Ananız babanız yok mu evladım, çıkarken dışarı üstünüze bir kazak mazak giydiren? Daha çok yolumuz var bu konuda.

9. Saç modası



Türk erkeğinin en büyük takıntısı da saç modasını takip etmektir. Nüfusumuzun yarısı erken yaşta kelleştiği için yarı yarıya zararla atlatıyoruz çok şükür bu süreçleri. Şimdi misal amaç son günlerin modasında olduğu gibi yanları kazıtmak değil mi? Bakınız Brad Pitt ne güzel ışıl ışıl.



Gel gelelim mahallemizin çocuğu yapınca böyle duruyor kafasında. Arkadaşlar kabul edelim millet olarak kafamız her modaya yatkın değil. Ne güzel bir aralar Ferdi Tayfur gibi ortadan ayırıyorduk, Sezercik gibi yana tarıyorduk, Tarık Akan gibi kabarık bırakıyorduk. Bu nedir yahu, yanları kazıtmak nedir? Yakışana güzel yakışıyor da, yakışmayanı nasıl kazandıralım bu topluma biz? Bize de yazık...