Nejat İşler'den Canlandırdığı Ercüment Çözer Yorumu: Sevilecek Yanı Yok

Galerinin tamamı için tıklayınız

"9,75"in izleyiciyi 2013 yılının haziran ayına götürüyor olması bile başlı başına ilgi çekici bir durum. Gezi dönemi sizin hayatınız için de önemli bir dönüm noktası... İnsanların yaşam tarzlarına karışılmasına tepki olarak var oldu Gezi. Herhangi bir kabahati olmayan gençlere hesap sormak isteyenler sayesinde de büyüdü. Çok güzel şeyler de oldu, “hiç yaşanmasaydı” diyeceğim şeyler de. Kış Uykusu’nda İsmail’i izlerken sizin için “Ezilen ve dışlanmış karakterleri oynamayı, dahası onlara ses vermeyi çok istiyor” diye aklımdan geçirmiştim... Kendimi bildim bileli hep aykırı, tutun(a)mayan tipler ve hikayeler ilgimi çekti. Arkadaş gurubum da hep böyle şekillendi. Okuduklarım, dinlediklerim, seyrettiklerim aynı kanaldan yayın yapıyor. Böyle rolleri oynarken, içerden bir hikaye anlatıyormuşum gibi geliyor bana. Sadece oynuyor gibi değil, birilerinin sesi oluyormuşum gibi hissediyorum. 2018’de bir söyleşide “Mesleğimde hemen hemen ulaşabileceğim her noktaya ulaştım. Yeni noktaları merak ediyorum. Oralar için heves yeşertmediğim anda kaybedenler kulübüne girerim işte” demiştiniz. Devam etmenizi sağlayan yeni noktalar neler oldu? Nihayet artık genç değilim. Teklif edilen roller değişti ve derinlikli hale geldi. Karakterle daha uzun uğraşabileceğim zamanım da var artık. Eskisi gibi sokaklarda zıplamıyorum çünkü. Oyunculuk mesleğini kutsal olarak görüyor musunuz? Onu bilmiyorum. Bence oyunculuk mesleği pek anlaşılmıyor. Bazıları için meslek bile değil. Herkesin kafasında iyi kötü bir fikir var. Bizim yaptığımız işin en ilkel şekli, kabilelerdeki şamanlar. Onlar kutsaldılar insanların gözünde. İnsanları hızlı, zor, sıkıcı ve umutsuz hayatlarından kaçırıp, bir nebze rahatlatan her şey ve herkes kutsaldır bence. MFÖ’ nün “Sanatçının Öyküsü” şarkısını dinlemenizi öneririm. Yeniden doğmak mitinin sizin için gerçekleştiğini düşünüyor musunuz? İçsel anlamda eskisinden daha güçlü bir Nejat İşler mi var artık? 2-3 sene zorunlu bir ara verdim o kadar. Çok da önemli değil. 'PEK ARKAMA BAKMIYORUM' Nejat İşler görüntüsü, sesi ve kendine has kişiliğiyle izleyici önünde başlı başına iz bırakan bir karakter. Yine de oynadığınız her karakter baskın imajınızı unutturuyor. Elinize gelen karakterler sete girmeden önce nasıl aşamalardan geçiyor? Kendime göre bir iş yapış tekniğim var. Bunu anlatmak biraz zor. Şöyle özetleyebilirim; “bana önerilen şarkıyı sevdim mi, o şarkıyı söyleyebilir miyim?” diye soruyorum kendime. Uygun olduğunu düşünürsem orkestraya giriyorum. Bir oyuncu olarak rol vereceğiniz karakterle ilişkinizi nasıl kuruyorsunuz? Kendi hallerime uydurmaya çalışıyorum karakteri. Benzer bir karakterle de karşılaşmışsam hayatımda, onu da katıyorum. Oynadığım karakterleri severim. Sevdiğin birinden ayrılmak zor. Ama yeni bir işte, yeni bir karakterle tanışacağım için pek arkama bakmıyorum. Hayat verdiklerinizin içinde, vedalaşırken en çok zorlandığınız karakter hangisiydi? Hepsi ve hiçbiri. 'ÖRNEK ALINACAK BİRİ DEĞİLİM' İşin ilginç yanı insanlar sizin kendiniz ve mesleğiniz dışındaki fikirlerinizi ve söyleyeceklerinizi de cidden merak ediyor. Hiç kendinizi bir kanaat önderi gibi hissettiğiniz oldu mu? Hiç öyle bir şey hissetmedim. Kitaplarım, oyunlarım ve röportajların dışındaki hiçbir şey bana ait değil. Örnek alınacak biri değilim. Hayatımı deneme-yanılma yöntemiyle yaşıyorum hala. Kesin doğru ve yanlışlarım yok. Bu macera birilerine ilham veriyorsa, kendi macerasını yaşamak için cesaretlendiriyorsa birini, çok mutlu olurum. YAZDIKLARIM FİLM OLSUN İSTERDİM “Ben Hep Senin Yanındaydım” kitabından sonra yazıyla ilgili taleplerin arttığını tahmin ediyorum. Sanırım kitaptaki bir öykünüzü sinemaya uyarlama fikri de mevcut. Yazmanın sizin için nasıl bir anlamı var? Yazmaya tiyatro oyunlarıyla başladım. Sahneye çıkmak için bir hikaye gerekiyordu çünkü. Telif verecek durumumuz yoktu ve bize uyan pek fazla oyun bulamamıştık. Sonra biraz kalem tuttuğumu bilen arkadaşlarım, dergilere yazı istediler. Bu sonra kitaba dönüştü. İlk kitapta, -hatırladığım şekliyle- hayatıma dair şeyler anlatmıştım. İkinci kitapta ise kurguya ağırlık verdim. Tabi ki satır aralarında kendime ait şeyler var. 30 küsur yıl oldu mesleğe gireli. Anlattığım hikayeleri kafamda filme çekiyorum otomatik olarak. Hepsini sinematografik tasarlıyorum biraz. Benim yazdığım (ve kafamda çektiğim) bir hikayeyi, başkasının hayal dünyasından seyretmeyi çok isterim.