Suruç... Bizi kalbimizden, gülümsememizden vurdular

Uyumaya çalıştım, gece olsun günü sindireyim dedim, uyuyup uyuyamadığımı anlayamadım, gülümsemeleri aklımda asılı kalmış. Çocuklar için oyuncak toplayıp Kobanê’ye giden gençlerimizi paramparça ettiler.

Gökhan Kaya Gökhan Kaya

Bizi kalbimizden vurdular

İyi niyetimizden vurdular
Gülümsememizden vurdular...

Uyumaya çalıştım, gece olsun günü sindireyim dedim, uyuyup uyuyamadığımı anlayamadım, gülümsemeleri aklımda asılı kalmış. Çocuklar için oyuncak toplayıp Kobanê’ye giden gençlerimizi paramparça ettiler.

Bu kadar kötülük olur mu?

***

Şimdiden bazıları sormaya başladı ya ‘orada ne işleri vardı?’ diye.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyeleri IŞİD’in yakıp yıktığı Kobane’ye yardım etmek istemişler. Amaçları topladıkları yardımları oraya giderek bizzat ulaştırmak. Kendileri için ‘Biz Gezi’nin çocuklarıyız’ tabirini kullanıyorlar.

-mış ekinin gölgesinde bu kadar ölümün olması-

Oraya gitiklerinde çocuk parkı yapmayı, hatıra ormanı kurmayı, kreşi yenilemeyi, kültür-sanat atölyesi açmayı, sağlık taraması yapmayı, kütüphane kurmayı, inşaatlarda çalışıp molozları kaldırmayı düşünmüşler.

Stand açıp kitap, oyuncak, müzik aleti toplamışlar.

Aralarında tıp öğrencileri, sanatçılar, psikologlar var. Hani siyasilerin her konuşmalarında bahsettiği ülkenin aydınlık yarınları olan gençler var ya... Bunlar işte onlar.

***

İşin tuhaf, naif ve acımasız yanı ne biliyor musunuz?

Bu gençler Türkiye Cumhuriyeti devletine güvendiler. TC sınırları içerisinde kendilerine en azından böylesi bir saldırı olamayacağını varsayarak, bir yaz kampı edasında, IŞİD’in etkili olduğunu herkesin bildiği bir bölgeye gidip, demokratik bir batı ülkesindeymiş gibi bir de basın açıklaması yapmaya çalışırken gazetecilerin kameralarının önünde katledildiler.

Bizim dünyaya ‘iyi baksınlar’, onu güzelleştirsinler diye özene bezene yetiştirdiğimiz, çocuklar için oyuncak toplayan gençlerimiz devlete güvenip –sorsan güvenmeyiz derler ama- yobaz vahşilerin kurbanı oldular.

İşte Ortadoğu bataklığı dediğimiz şey buydu.

Türkiye Ortadoğu’ya giremedi ama Ortadoğu Türkiye’ye girdi. Bağdat’ta her gün 30-40 kişinin patlamalarda öldüğünü yıllarca sıradan bir trafik kazası haberiymiş gibi okuduk. Şimdi o cehennemin parçasıyız.

Bunun bir sorumlusu var. Hiç gizli, saklısı da yok. AKP’deki Erdoğan-Davutoğlu ekibi Esad’ı üç ayda devireceğiz, Suriye’de biz belirleyici olacağız hesabı yaparak hepimizi bu cehenneme soktular. Esad devrilmeyince de hırslarının, arzularının sonunu düşünmeden El Kaidecilerle ilişki kurup, işbirliği yaptılar. Beslediler, örgütlediler, eğittiler, silahlandırdılar, ülke içinden lojistik hat açtılar.

Beslediğimiz karga gözümüzü oydu.

Bırakın MİT TIR’larını, Davutoğlu şu sözü söylediğinde IŞİD belasıyla kendisini yan yana konumlandırmıştı zaten: “IŞİD terörist bir örgüt değil. Öfkeden bir araya gelmiş bir insan topluluğudur.”

Keza AKP’nin seçimden sonra da devam eden ‘PYD, IŞİD’den tehlikeledir’, ‘Güneyimizde PYD’nin etkinliğine izin vermeyeceğiz’ tavrı onları bu saldırının en olağan şüphelilerinden birisi haline getiriyor.

***
Türkiye’nin huzuru için AKP kendisini aklamalıdır.

Bu nasıl mümkün olabilir?

AKP, IŞİD’e desteğini yurtiçinde ve yurtdışında kesmelidir. Sınır güvenliği sağlanmalı. IŞİD’in Türkiye’de militan devşirdiği, herkesin gözü önünde örgütlenen yapılanmaları dağıtılmalıdır.

Bunlar yapılmazsa AKP muhtemel bir iç savaşın müsebbibi ve tarafı olur.

Olayın sıcaklığı ile bazılarımız açılan yaranın derinliğini hissedememiş olabilir. Bu katliamın Reyhanlı gibi hasıraltı edileceğini düşünenler olabilir.

Öyle düşünenler çok yanılır. Suruç Katliamı bu ülkedeki seküler kesimin kalbine saplanmış bir bıçaktır. Yeni bir saflaşmanın aralığı açılmıştır. Devlet IŞİD’i bir tehdit olarak görüp önlemini almazsa halk bu karanlığa karşı kendi güvenliğini sağlamak için hareket geçecektir.

Davutoğlu bakın gençlerimizi IŞİD katletti ama başka terör örgütü de askerimizi şehit etti diyerek günahlarından sıyrılamaz.

AKP safını açıkça belirlemelidir: IŞİD’den mi yanalar Türkiye’den mi?