Kimse HDP'den bunu beklemiyordu..

Bu ülkede ‘çoğunluğun’ parçası olup olmayacağımıza daha çok küçükken karar veririz. Hatta buna karar verdiğimizde büyük ihtimalle bunun farkında da değilizdir.

Gökhan Kaya Gökhan Kaya

‘Çoğunluk’, her yerdeki iktidar önce söyleme sızar, biz ona farkına varmadan dahil oluruz. Alevilerin elinin sıkılmayacağını, sattıkları etin yenilmeyeceğini, Ermeniliğin, Rumluğun küfür olarak kullanıldığını, Kürtten evliya olmayacağını bu dili konuşmayı başlarken ailemizden, mahallemizden bir cümle şablonu olarak öğreniriz.

Memleketimizde dışlayan, öteleyen, yok sayan linççi cemaat kendisini sürekli yenileyen kültürel bir kaptır.

Neredeyse hepimiz bu öğretilmiş nefrete, dildeki lincin zehirine maruz kalırız. Lakin günlük hayattaki seçimlerimizle ya o linç halkasının parçası oluruz . Ya da ‘çoğunluğun’ dışına çıkarız.

İlkokulda herkesin Ermeni Dölü diye çağırdığı arkadaşımıza ismiyle hitap edip, bahçede onunla yan yana oturduğumuzda,

Çingene diye kimsenin konuşmadığı arka mahalleden çocuğu maç yaparken takıma aldığımızda,

Babanız anneninizi dövdüğünde sessiz kalmadığınızda,

Ailede kimse Türkçe bilmediği için okuma yazması geç gelişen Kürt kapıcının oğluna kıro, aptal demek yerine derslerine yardım ettiğimizde tercihlerimizi belki farkına varmadan yapmışızdır.

Zor bir seçimdir.

Çoğunluğa dahil olmanın, sürünün içinde olmanın, bir büyük bütünün parçası olmanın verdiği tamamlanma, koruma, kudret ve iktidar hissiyatından vazgeçmek kolay değildir.

Bu ağır bir yüktür çünkü bu memlekette çoğunluğun kültürü bir linç ve sürü cemaatinin etrafında oluşmuştur.

Bunun sağcı ya da solcu olmakla da tam olarak bir alakası yoktur. Çok solcu olduğunu iddia edip de o ‘çoğunluğun’ bütün değerlerini benimseyip, ötekiler, hedeftekiler saldırıya uğradığında sessiz kalarak da varlığınızı sürdürebilirsiniz.

Komünistim derseniz ama Ermeni Soykırımı olmamıştır ecdadımız yapmaz öyle şey, Dersimliler öldürülmeyi hak etti isyan etmişlerdi, Kürtler emperyalizmin oyuncağı, memleketi bölecekler deyip iktidarın olası linç tehditlerinden paçayı sıyarabilirsiniz. Hatta Perinçek gibi onlar adına daha fazla haykırıp ‘öncüleri’ olmayı bile deneyebilirsiniz!

Bu memlekette iktidarın mahallesinden devletine paylaştığı ortak özü, ruhu; bir linç topluluğu olarak beraber hareket edip, yok etme tehdidi oluşturabilme halidir ve bunu ancak o linç çemberinin içinde kalanlar hissedebilir.

Siyasi iktidarlar devletin ideolojik aygıtları vasıtasıyla her daim bu linç çemberinin devamını sağlar. Çünkü bu ötekinden nefret ederek bütünde erime hali en alt sınıftan birisiyle bir kapitalisti birleştirir. Çoğunluk çemberi Sınıf mücadelelerini ortaya sürülmüş ‘günah keçileri’ aracılığı ile tolere eder.

Kürt Hareketi, HDP işte bu ‘çoğunluğun’ değerlerine meydan okuyarak siyasetten daha önemli bir şey yaptı. Ve bu nedenle de neredeyse her gün saldırıya uğruyor.

HDP’nin bugün aldığı konumu kimse yıllarca silahlı mücadele vermiş bir hareketten beklemiyordu belki, ama onlar kendilerini bir özgürlük manivelasına dönüştürüp o çoğunluğun halkasını bir yerden kırdılar.

HDP’ye bakıp da tarif edilemeyen sır işte burada gizli.

Biz bu istibdat halkasının kırıldığını Gezi’de de hissetmiştik. Eğlenerek isyan eden, yatay örgütlenen, her türlü iktidar ilişkilerine karşı çıkan, kolektif bir muhalefet alıştığımız Türkiye fotoğraflarına benzemiyordu. Gezi’ye kadar bizim karşımıza çıkan sol da genelde iktidarın suretlerini andırıyordu.

HDP kendisini şimdiye kadar temsil edilmeyen linç çemberinin ortasında kalan tüm ötekilere açarak Gezi Ruhu dediğimiz şeyle hemhal oldu.

Bu bağlamdan bakarsak aslında Türkiye siyasetinde HDP’nin bir alternatifi yoktur. HDP Türkiye’nin bağnazlık, ırkçılık, yobazlık üreten ‘çoğunluk’ değerlerine bir meydan okumadır.

Sadece sağ karşı değil, sağın değerlerini içselleştirerek solculuk yapan kesime de yöneliktir bu meydan okuma.

O yüzden zaten bugün Perinçek’ten Komünist Partisi’ne, AKP’sinden MHP’sine HDP’ye karşı aynı benzer nefret söylemleri kullanılmaktadır. Bunların hepsi HDP’ye nazaran birbirlerine daha yakındır. Çünkü hepsi o linç cemaatini, çoğunluk çemberi temsil eden partileridir.

HDP bu bağlamda bir toplumsal devrimin temayüz etme imkanıdır. Sıradan faşizme bir meydan okuyuştur.