Hepimiz biraz Nihat Doğan değil miyiz?

Bir minübüsün içinde kendi ölümüne giden Özgecan Aslan’ın tedirginliğini, korkusunu, umutsuzluğunu her gün iliklerine kadar yaşayan kadınlar sonunda isyan etti. Sokaklara döküldü.

Gökhan Kaya Gökhan Kaya

Özgecan kadınlara ayna oldu.

İsyanın boyutunu, kitleselliğini tam olarak kavrayamayan Nihat Doğan bu tepki dalgasının altında kaldı. Neydi Nihat Doğan’ın söylediği? Özetle; “Minik etek giyerseniz tecavüze uğrarsınız tabii.”

Aslında herhangi bir kahvede hergün söylenen, Doğan’ın tekrarladığı bu cümle tecavüze, tacize karşı yaygın bir ‘erkeklik’ tutumunu yansıtıyor.

Nedir bu?

Kadın bedeninin erkeğin mülkü olduğuna dair paylaşılan bir toplumsal kanı; kadın kimliğinde cinsellik belirleyicidir, bu da bir erkeğin mülkiyetinde olmak durumundadır.

“Kadın eğer kamusal alanda özü itibariyle ‘Dizginsiz bir hayvan’ olan erkeği tahrik ederse, ve bir erkeğin mülkiyetinde olmadığına dair kodlar kullanırsa –mesela mini etek giymek- kendisine yönelik mülk edinme girişimini-cinsel saldırıyı hak eder.”

Flörtün, işte çalışmanın fuhuş olduğunu açık açık söyleyen islamcılar kadar aslında laikler de üstü örtülü olarak bu ‘kanı’yı paylaşırlar.

Seküler medyadaki tecavüz haberlerine bakın; hepsi tecavüzü bir şiddet eylemi olarak değil de cinsel fantezisinin bir parçası olarak sunar. Ayrıntılar başlıklara çekilir, kadın güzelse boy boy fotoğraf yayınlanır –tecavüze uğrayan kadının foto galerisini yapanı gördük.-

Hürriyet’in kadınların Özgecan’ın katli sonrası başlattıkları #sendeanlat tagını haberleştirme biçimine bakın, editörün içindeki tecavüzcü bu zalim olaydan bile itiraf.com malzemesi çıkarmış.

Bu bir ‘erkeklik çemberidir,’ bir erkek daha bebekken göster oğlum pipini dendiğinde, sokağa çıktığında erkek olarak kabul edilmesi için amk diye küfretmeye başlaması gerektiğini anladığında bu çembere girer.

Bu cinselliği bir cezalandırma, tecavüz olarak algılayan bir zihniyet dünyasının söylem-dil içerisinde yeniden üretildiği, zihinsel bir yapılaşma sürecidir.

Biz erkekler ailede, okulda, sokakta, maçta sonra iş yerinde hakim erkeklik iktidarının yeniden üretildiği bu kabul törenine bu söylemin kodlarını, sembollerini tekrarlayarak dahil oluruz.

En modernizmiz, kadın eşitliğini savunanımız bile kavgaya hepsi birer tecavüz iması olan sinkaflı bir küfürle girer, bu erkekler arası ‘senin mülk alanına girerim’ şeklinde bir meydan okumadır.

Velhasıl, biz erkeklerin hiç değilse bir kısmı yüzleşilmemiş bir Nihat Doğan’dır, bazı durumlarda belki hepimiz birer Nihat Doğan’ız.

Özgecan Aslan cinayetini, kadına şiddeti kınamalıyız ama politik doğruculuk yüzleşmediğimiz tarafımızdan kaçmaya vesile olmamalı.

Bu tacizcilerin-tecavüzcülerin asılması, hadım edilmesi gereken bir takım toplum dışı sapıklar olduğuna dair ‘muhafazakar’ söylemin tuzağına düşmemeliyiz.

Bu sapıklar, vahşileri hepimizin dahil olduğu erkeklik çemberinin bir uzantısı. Bu ülkede kadın sorunundan ziyade bir erkeklik sorunu olduğu aşikar.

Kaçmayalım, görmezden gelmeyelim İçimizdeki Nihat Doğan’la hesaplaşalım.