Hayaller Osmanlı gerçekler lise müsameresi

Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la Ak Saray’da çektirdiği fotoğraf adeta gündemi sarstı.

Gökhan Kaya Gökhan Kaya

En azından sosyal medyanın geyik ve goy goy gündemini.

16 Türk devletini temsil eden askerlerle çekilen fotoğraflar gerçekten de –yabancı basının da belirttiği gibi- bir sirk ya da gece kulübünde çıkmış gibiydi.

Peki absürt olan neydi? Biraz daha yakından bakalım.

Sanırım en başta ‘gerçekle olan temassızlık hissi.’

Fotoğrafın amacı elbette Türk tarihine atıfta bulunmaktı. Bu da yaratılmak istenen ‘Yeni Osmanlı’ ve ‘Son padişah’ vizyonuna uygun gibi gözüküyordu.

Mamafih bir sorun vardı. Göstergenin referans verdiği şey tarihten ziyade tarihin bir karikatürüydü sanki.

İnsan bakarken; Yeşilçam filmlerinden çıkmış, Beyoğlu sokaklarından toplanıp Kabere tarzı kötü dikilmiş parlak kostümler üzerlerine alel acele giydirilmiş figüranlar sanki biraz sonra tahta kılıçlarını beceriksizce sallayarak merdivenlerden aşağı koşturacak, takım elbiseli Malkoçoğlu’yla birlikte Rumeli Hisarı’na saldıracaklar sanıyor.

Evet bu fotoğrafın sorunu bu, ne bir tarihselliği ne de Osmanlı’nın ihtişamlı geçmişini akla getiriyor insanın aklına.

Bu fotoğraf atıfta bulunduğu tarihle alakası olmayan, çarpıtılmış sembollerle kurulu, kendisinden başka bir şeyi temsil etmeyen bir gösterge.

O nedenle belki de o kostümlüler arasındaki tek takım elbiseli Cumhurbaşkanı Erdoğan ciddi surat ifadesiyle sadece bir ‘Kitsch nesnesi’ olarak temayüz ediyor.

Bir olamama vaziyeti...

Düşler Osmanlı gerçekler lise müsameresi hali...

Bu durum sadece o fotoğrafa ilişkin bir hal değil. AKP’nin ‘Yeni Osmanlı vizyonunun’ genelinde bir sunilik var.

Bir estetik sorunu var.

Estetik bizi bir şeyin tarihsel derinliğini, birikimini, kültürel devamlılığını yansıtır. AKP’nin projelerine, ortaya koyduklarına baktığımızda en başta hissedilen şey bir ‘estetik’ yoksunluğu.

Şeyler arasındaki bağlantısızlık, kopukluk yapılan her işe yansıyor.

Belki de bin küsur odalı AkSaray tam da yitirilen ve bir türlü geri getirilemeyen ‘tarihsel devamlılık’ sorununu çözmek için yapıldı.

‘AkSaray’ postmodern bütünlük yoksunluğu sendromunu yenmek için üretilmiş bir ‘Hiper Mekan’ sanki.

Sunulan vizyonun tarihsel devamlılık, gerçeklikle kopukluk sorunu devasa bir gösteri mekanında çözülmeye çalışılmış.

Erdoğan sanki “Evet biz ‘Yeni Osmanlı’nın ne olduğunu tarif etme sorunu yaşıyoruz biliyorum ama işte söylemek istediğimiz ne varsa onu hissetmeniz için size bu büyük gösteri sarayı yaptım, daha ne istiyorsunuz buyrun görün” diyor.

Ortaya çıkan tuhaflık elbette bir ‘muhteşemlik’ örneği olarak yine de pazarlanabilir. Çünkü AKP’nin elinde kendi ‘gerçeklik’ algısını oluşturabilecek bir medya imparatorluğu var.

Lakin bu çarpıcı sonucu değiştirmez. AKP eski rejimi yıktım yenisini inşaa ediyorum derken eskisinin yerine alabilecek kültürel, sanatsal, bilimsel, estetik bir üretim gerçekleştiremiyor.

Bu durumson kertede islami muhafazakarlığın iktidardayken egemen olamadığı gerçeğini gözler önüne seriyor.