Ruh eşinizi bulabilir misiniz?

 Biz doktorlar, cinsel terapistler ve aile-ilişki terapistleri, bu soruların yanıtına yaklaşılması ve cevabın dolu dolu yaşanması için canla başla uğraşıyoruz desek yeridir.

Gökçen Erdoğan Gökçen Erdoğan

Yüzyılın muamması;

bir ilişkiyi aynılıklar mı besler farklılıklar mı?

Ruh eşiniz mi yeğdir, zıt kutbunuz mu?

Birbirini tamamlamak mı tercih edilmeli, ‘aa ben de!’ demek mi?

Kadınla erkeğin cevabını tam olarak bulamadığı, bulsa da üç gün sonra başka şartlar altında aksini düşündüğü sorular bunlar.

Peki neden böyle? İnsan ne istediğini bilmez mi? Evet çoğu zaman bilmez. Biz doktorlar, cinsel terapistler ve aile-ilişki terapistleri, bu soruların yanıtına yaklaşılması ve cevabın dolu dolu yaşanması için canla başla uğraşıyoruz desek yeridir.

Her gün hepimiz onlarca insanla, birbirinden bağımsız çiftlerle karşılaşıyoruz. Tanıdığımız ya da karşılaştığımız insanların kendilerine özgü hikayeleri, ilişkileri ve bakış açıları var. Kimi zaman baskın karakteriyle göze çarpan kadını tolere eden sakin adamı takdir ediyoruz, kimi zaman ruhlarını aynı tişörtü giymişçesine benzeştirdiğimiz çiftlere hayran kalıyoruz, kimi zaman sürekli aynı şeyleri düşünen, isteyen ve uygulayan kadınla erkeği sıkıcı buluyoruz, kimi zaman ‘bu adama bu kadın olmuş mu’ hiç diyoruz. Türlü türlü önyargı, türlü türlü saptama. Ve bizler de dışarıdan bunu yaparken düşündüğümüz kadar istikrarlı olamıyoruz. Zihnimizin kıyak geçtikleri, ne yaparsa yapsın nasıl olursa olsun kusursuz bulacak kadar zaaf ve sevgi besledikleri ya da en basit haliyle ‘böyle ilişki mi!

Allah yazdıysa bozsun’ dediklerimiz oluyor ve bunu kıstassız yapıyor, tabir-i caizse adamına göre muamele ediyoruz. Çünkü tek doğru yok.

Herkes ruh eşini bulmak istiyor. Ruh eşi olmanın bilinen koşulları neler, bir bakalım. Aynı filmleri sevmek, aynı tür kitapları okumak, aynı renkten etkilenmek, aynı tatil anlayışına sahip olmak, aynı pozisyondan haz almak, aynı tür müzikleri dinlemek…

Evet çok güzel.

Çünkü tartışmak zorunda değilsiniz, kumanda kavgası yok, konserde uyuklamak yok, ‘bu ne yaa’ demek yok. Sürekli birlikte yapılan bir sürü şey var. Ama kusursuz gibi görünen bu durumun bir de eksileri var. Sürpriz az mesela. Şaşırtan deneyimler, yeni bir şeyle buluşma, bir şeyi hiç ilgi duymaksızın yalnızca onun hatrı için deneyimleme yok. Onların tadını almamış biri, aşkın bir yanını ıskalamış sayılabilir. Üstelik aynı karakterler sıkı çarpışmaları da beraberinde getirir, bunun felakete dönüşmüşlüğü de çoktur. Aynı güçlü egoya sahip iki kişi, aynı keçi inadına sahip iki kişi, aynı duygusallığa sahip iki kişi… Alın size aşırılık, alın size yaralı bereli çarpışma. Bütün bunlar ihtimaller dahilinde, inkar edemeyiz.

Bir de sürekli zıt kutupla çekim halinde olan ve bundan derin bir haz alanlar var ki heyecanları imrendirmiyor değil. Arabeskin dibine vururken caza burun kıvıramamak, vejeteryan olduğu halde kebapçıda salata yemeye alışmak, tarih severken bilimkurgunun hiç de fena olmadığını fark etmek, farklı partilere oy vererek ‘aşkta demokrasi’yi yaşamak… Bunların, her şeye rağmen birbirlerine tutkulu bu insanların etkileyici ve biraz da film gibi geldiğini kabul edebiliriz değil mi? Biri bağırırken diğerinin susabilmesi ne de güzel, hepimiz bunun peşindeymişiz gibi görünüyor, şu an belki. Hayır. Biz bunun peşinde gibi görünen ama biz bağırırken susan bir adamın bizi umursamadığını düşünerek ağlayan ve daha çok bağıran insanlarız. Erkekler de bunu otoritelerine saygı duymaktan başka bir işlevi olmayan, duruşu bulunmayan bir kadın davranışı olduğunu düşünebilirler pek tabi. Eksiler, burada da karşımızdalar işte.

Kimse kendisi olmadan yaşayamaz, yaşamamalı. Başkalarının zevkleriyle, renkleriyle, istekleriyle bir süre yaşayabilir, sonra kendinizi özlersiniz. Aslında olduğunuz o insanı. Alın size ayrılık, alın size gayrılık.

Görüyorsunuz ne ruh eşiniz ne zıt kutbunuz, ne farklılıklarınız ne aynılıklarınız… Mesele bu değil. Böyle bir genel geçer bilgi yok. Birbirinden DNA ları ölçüsünde farklı milyonlarca, milyarlarca insandan söz ediyoruz. Söz konusu olan öznel duygu ve öznel mantık. Bana tek bir doğrunun olduğunu söyleyebilir misiniz? İşte bu yüzden dilediğinizce ve de kalıplardan uzak doya doya yaşayın. Aşkı ve getirdiklerini. Şuurunuzu kaybetmeden ama bu önemli şansı da kaçırmadan. Tıkandığınız noktalarda, çözümsüz durumlarınızda, tek başınıza baş edemediğinizde, yalnızca konuşmak istediğinizde çalabileceğiniz çok sayıda uzman kapısı var elbette, yeter ki isteyin.

İşte bu yüzden ben derim ki yüzyılın muamması muamma kalsın, sırrına ermeyelim. Ama bu işi beraberce kolaylayalım.