Evliliği kurtarmak için cinsel hayatınızı renklendirin

Düzenli cinsel yaşamın stresi azalttığı, sorunlarla baş etme gücünü yükselttiği ve mutluluk hormonunu artırdığı hatta bazı hastalıklara iyi geldiği bilinir. Ancak birleşmeleri, daima aynı biçimde, saatte, mekanda, aynı nidalar ve hazırlanışlarla gerçekleştirmek, genç yaşta emekliliğe geçmek gibidir.

Gökçen Erdoğan Gökçen Erdoğan

Evlilik, ani kararların, uzun süren düşünceler sonucunda alınmasıyla mucizeye, aynı ani kararların düşünmeden alınması sonucu felakete dönüşür, yani iyi düşünmek lazım...

Her şeyden önce düşünün. Ten uyumu, fikir uyumu, plan uyumu, evlenmeye yetmez. Ev, araba, yat, kat da.. Elbette iyi düşünülerek hayata geçirilmiş evliliklerin, bir ömür süreceği garantisi yoktur. Ancak bu bir nevi ‘eşeğini sağlam kazığa bağlamak’ gibidir. Bir evliliğin nasıl süreceği, çoğu zaman nasıl başladığıyla da ilgilidir. Düşünerek aldığınız evlilik kararları, kendi düşüncelerinize duyduğunuz saygıdan dolayı, o kararları bozarken de yani boşanma hallerinde de iyice düşünmenizi sağlar. Yani bira karar almışssanız söylemeden önce çok!!!! düşünün..

Eşinize değer verin, ilgi gösterin, önemseyin ama….. asla onun anne ya da babası olmayın….

Unutulmamalıdır ki her kadının ve erkeğin iyi ya da kötü, hayatta ya da değil, birer anne ve babası vardır. Onlarda gördükleri ya da göremedikleri şefkati eşlerinde aradıkları olur, ama sürekli değil. Eşler, birbirine eş olmalıdır. Samimiyetsiz, öğrenilmiş, gereksiz biçimde yoğun ve başka bir role ait olduğu ilk bakışta anlaşılan ilgi, evlilikler için fayda yerine tehlike oluşturur. Önemli olan, aciz göstermeyecek, kimin yanında ne biçimde gösterildiğine dikkat edilen ilgidir, değerdir.Verimli ve katkı sağlayacak sevgi budur aslında…

Cinsel hayatın düzenli olmasıyla, vazifeye dönüşecek kadar sıkıcı bir düzende olması arasındaki ince çizgiye dikkat edin...

Düzenli cinsel yaşamın stresi azalttığı, sorunlarla baş etme gücünü yükselttiği ve mutluluk hormonunu artırdığı hatta bazı hastalıklara iyi geldiği bilinir. Ancak birleşmeleri, daima aynı biçimde, saatte, mekanda, aynı nidalar ve hazırlanışlarla gerçekleştirmek, genç yaşta emekliliğe geçmek gibidir. Kendi içinde dağınık, sürprizlerle dolu bir düzen, her evliliğin aradığı şeydir. Bu, tek eşliliğin korunması için de olmazsa olmazlardan biridir. Unutulmamalıdır ki evliliğin renklenmesi, monotonluktan kurtulması büyük oranda cinsel hayata bağlıdır.

Çocuğunuz sizi birbirinize bağlayan şey olmasın, çift olarak tam hissetmenizi sağlayan şey olsun...

Evlilikleri kurtarmak için çocuk yapma hatasına değinmiyorum bile. Çiftlerin, çocuklarına, kendilerinden bağımsız ve tek başına işe yarayan bir bağ olarak bakmaları, hem çocukları aile hissiyatında eksik kılar hem de çiftleri sevgili olmak hissiyatında. Birbirini zaten seven, çocuklar olmasa da mutlu olabilen ama onlar olduğu ve güzel gecelerin, günlerin birer sonucu oldukları için daha bağlı hisseden insanlar olduğunu hatırlamak, unutmamak önemlidir. Bu anlamda çocukların yanında birbirini öpmekten, birbirine sarılmaktan çekinmeyen çiftler arttıkça umut da artar.

Evlilik sosyal hayatın bitmesi anlamına asla gelmemeli…

Kendine zaman ayırmak, bireysel sosyal çevresiyle özel ilişkiler kurmak ve ayrı bir dünyayı daima sığınak olarak tutmak her bireyin ve evliliğin ihtiyacıdır. Sizin sık görüştüğünüz, eşinizinse yalnızca tanıdığı arkadaşlar bulundurmak, sırlarınızı ve sıkıntılarınızı rahatça paylaşacağınız birilerine de daima sahip olmak demektir. Ancak evliliğin bitme nedenleri arasında da artık dolaylı olarak çok sık gördüğümüz bir şey var ki, bu da ortak yaşamdan hoşnut olmadığını hissettirecek kadar dışa dönük olmak ve bencilce sosyalleşmektir. Evlilikten zaman çalmakla, kendine zaman ayırmak arasındaki fark ancak denge tutturmakla korunur. Sosyalleşmeyi aşırı dışa dönüklük olarak yaşama gafletinden uzak durun.

İhaneti kategorize etmek, kendine bahaneler üretmek ve kendine haklılığını tekrarlamak, huzur bulabilmek için nafile bir çabadır, kaçınmalısınız...

Pek çok insan, evlilikte iyi bir partner olmayabilir. Aradıklarınızı, beklediklerinizi başka adreslerde bulacağınıza inanmanız ve belki de bulmanız olasıdır. Ancak bu ihaneti haklı kılacak şeylerden değildir, hem kadın hem de erkek için. İhanetleri tek gecelik, çok gecelik, kalıcı, geçici olarak sınıflandırmak, gerçeği yansıtsa da kötü bir ‘kendini inandırma, ikna etme’ biçimidir. Evlilikler, neler yaparsam affedilirim, neler yaparsam gözden çıkarılırım muhasebesine, fikren dahi teslim olmayacak kadar net olmalı ve açık niyetlerle yürümelidir.

‘Çocuk da yaparım kariyer de’ mottosunu bir hırs unsuru olarak görmekten ve yaşamaktan uzak durun, bu size yalnızca umut ve şevk olsun...

Genelde kadınların diline pelesenk olmuş, son derece anlamlı bu cümle, kimi zaman bir meydan okuyuş olarak yansır erkek tarafına ya da geniş ailelerde aile büyüklerine. Oysa kariyer de tıpkı çocuk gibi bir hırs ya da isteksizce bir amaç uğruna yapılmamalıdır. Ne zaman güçsüzleştiğinizi, baş edemeyeceğinizi düşünür, zorluklara odaklanır ve destek görmediğinizi hissederseniz, iyi örneklere bakıp kendinizi bu cümleyle yüreklendirmelisiniz. Bu bir monoloğun malzemesi olmalıdır yani, diyaloglarda yanlış kullanılmasına bu kadar sık rastlanırken hele de.

http://twitter.com/drgokcenerdogan