Cinsellik mi? alıştıra alıştıra..

Gelelim kadının en büyük iki derdine: cinsel isteksizlik ve vajinismus. 

Gökçen Erdoğan Gökçen Erdoğan

Konuşmaya hazır olmadığımız çok şey var. Ama derler ya hani; alıştıra alıştıra. Bu yazıyı bir cinsel terapist olarak yazıyorum; ama siz yine de halı altına süpürdüğümüz sorunlardan bezmiş bir kadın da görebilirsiniz satır aralarında. Kadın cinselliği konuşulmayacaksa bu ülkede, yok sayılacaksa kadının duyguları, varsa yoksa bedeni diyorlarsa ısrarla, alıp çıkalım ceketimizi. Yok öyle yağma! Çatır çatır konuşacak, kendimizi anlatacak, cinsel isteklerimizden ve isteksizliğimizin nedenlerinden bahsedeceğiz. Erkeklerin kendilerine bile söylemekten imtina ettikleri cinsel sorunları, tamamen iyi niyetle, biz dillendireceğiz. Herkesin işine gelmeyecek belki bu ama cinsel sorunlar anlaşılmadıkça ve çözülmedikçe, toplumun cinsel yaşamı da yoklukla sapkınlık arasında sıkışır kalır. Konuşacağız, alıştıra alıştıra.

Kadının çocukluğuna inelim, adettendir ya; yavrum daha sokakta oynama yaşında, yakar top, saklambaç, seksek sevdasında. Ne zaman ki yuvarlak hatları belirginleşiyor ve göğsünün üstünde memeleri çıkıyor ortaya, yasaklanıyor oynarken zıplaması. Balkon demirlerinden olabildiğince sarkarak ve görmeye çalışarak katılıyor oyunlara. Oysa aynı hızla penisinde sertleşmeler fark etmeye başlayan erkek çocuk, hala aynı haklarla sokakta. Kıllanmaya başlayan bedeni ‘ayıp’ dedirtmiyor kimseye. Yaz aylarının şortlarında boy uzuyor kız çocuğu için. Oturup kalkmayı bilen bir kızın en evlası olduğu anlatılıyor ona. O yaşa kadar oturup kalkmayı bilmiyor muydu, unuttu mu birden, zorlanıyor anlamakta. Otururken eteğini usulca düzeltmeye ve kati suretle bacaklarını aralayarak oturmamaya çalışıyor. Zaten hasbelkader frikik verirse, annenin kaşı gözü oynar durur, uyarır kızını. Utanması gereken bacakları, memeleri, kalçası, saklaması gereken doğal hatları, evde kalmamak için göstermesi ama elletmemesi gereken birtakım uzuvlarıyla kadın olmak, kız çocuğunu daima epey zorladı.
Sonra münasip bir gençle ama severek ama sevmeyerek, dünya evine girmeye hazırlamaya başlıyorlar kızı. Kanlı çarşaf eğitimi bu seromoninin olmazsa olması. Aile büyüklerinden kız çocuğuna yakınlığı olan biri, erkeğine nasıl muamele etmesi gerektiğini ve canı acısa da sineye çekip kız oğlan kızlığını kocasına teslim edip bir kadın olmasının gerekliliğini anlatıyor ağırbaşlı bir bilmişlikle. Sevişmek ayıp, sevişmenin bahsini dahi etmek ayıp ama ‘kızımız henüz sevişmedi’ demek için kırmızı bir kuşak bağlamak serbest. Baba evinden o bekaret sembolüyle çıkıp aynı gece, sihirli bir değnek değmiş gibi, kocasını elinde tutacak, her istediğini yapıp tatmin edecek 10 numara bir kadın olması bekleniyor. Olur da çürük çıkarsa baba evinin kapısına bırakılıyor sağlam bir dayaktan sonra. Kimin çürük olduğu ise hiç tartışılmıyor.
İlk sevişme, görülen ilk erkek cinsel organı, korku dolu acı bekleme seansı. Duygusuzca, hallaç pamuğu atarcasına sert bir erkek tavrı, yatakta oluk oluk kan bekleniyor. Öyle anlatıyorlar kıza bunu yıllar yılı. Esnek bir kızlık zarı olabileceğini, bazen kanama olmayabileceğini bilmiyor kimse. Ne kız ne erkek. Şansı varsa kanama oluyor ve hizmete amade bir hale geliyor taze kadın. Yahu daha dün çocuk değil miydi? Bu ne hızlı geçiş, daha dün kız oğlan kız değil miydi?

Gelelim kadının en büyük iki derdine: cinsel isteksizlik ve vajinismus.
Erkeğin bu alış-verişinde haz duygusunu yakalayamayan, yeterince istek duymadan eyleme mecbur kalan, orgazm olamayan, nasıl davranacağını bilemeyen, yeterince uyarılmayan kadın, yeteri kadar istek duymuyor. Islanmıyor, kuruluk nedeniyle acı çekiyor. Ama soran olmuyor ona, iyi mi, memnun mu, bir sorunu, bir isteği var mı; ilgilenen olmuyor genellikle. İstendiğinde erkeğin altına yatacak bacaklarını açacak ve yalandan inleye inleye erkeğini kudurtacak. Hay ben bu dünyanın cinsel adaletine!
Peki ya vajinismus? Cinsel ilişkiye girememe olarak özetlenen vajinismusta en etkili nedenler psikolojik. En önemli sebep, o kaşını gözünü oynayan, o kızı bedeniyle barıştırmayan, o bacaklarını sürekli bağrış çağrış kapattıran anne. O herkesin namusundan ayrı ayrı sorumlu akrabalar. O her kadına yiyecek gibi bakıp kendi ailesinin kadınlarını kapalı kapılar ardında tutan, herkesi kendi gibi sanan erkekler. Kadının kendini koruyabileceğine inanmayan toplum ve kadın kendini korusun diye her gün yeni yöntem geliştirmeye çalışan ayrımcı akbabalar.
Açamıyor kız bacaklarını. Kasılıyor içi, kilitleniyor cinselliğe açılan kapısı. Ha deyince olmuyor. Öyle demişler yıllarca, sakınmış bedenini kendinden bile, tanımaya fırsatı olmamış. Çıplakken kendini izlemekten bile utanmış. Cinselliğine başlayamıyor.

Erkeğin çocukluğu kadınınkinden de vahim. İlkokuldan itibaren penis yarışlarına katılmış, annesi tarafından kız seçmek üzere daima yüreklendirildiğinden kendini adeta manavda sanmış, babasının annesini aldatmasının normalliğine inandırılmış ama annesinin bir yanlışında onu temizlemeye hazırlanmış erkek çocuğunun, bugünü ne kadar parlak olabilir ki?
Cinsel sorunlarımızı, köklerini, ikili ilişkilerimizi, zaaflarımızı ve güçlü yanlarımızı, sevişmenin püf noktalarını, aile olmanın sorumluluklarını, dünleri, bugünleri, yarınları… Konuşmayıp da ne yapacağız? Sevişemeyen, orgazm olamayan, cinselliğine doyamayan yarım insanlar mı olacağız? Cinsel eğitimin gerekliliğini yok mu sayacağız?
Sene 2015, cinselliği ayıptan mı sayacağız. Oluru yok, benden söylemesi.
Haftaya yine bu sayfada erkek cinselliğini konuşacağız. Alıştıra alıştıra.