Show TV mi, TV8 mi? Bu Tarz Benim’i kim kazanır?

Show TV'nin yayın tarihini 19 Ocak olarak duyurduğu yeni sezon atağını, erken yayıncılığın baskın tarzıyla kırmak isteyen TV 8 rekabetçilikteki ilk avantajını, bu vurucu başlangıç hamlesiyle yaratmak istedi.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Magazin dünyasını ayakta tutan nasıl ki, ünlülerin gidişatından yaratılan çatışmacılıksa kanalların besin kaynağı da yapımlar arası rekabette öne çıkmak. Ancak fabrikasyon dizilerde orijinalite kalmayınca rekabetin çekişmesi de şöyle ağız tadıyla yaşanamıyor doğrusu.

Hal böyleyken dizilerden umut kesen kanalların yönelim adresinin, şovun dozunu tavan yaptıran yarışmalar olması kaçınılmaz. Show ile TV8’i kapıştıracak olan ‘Bu Tarz Benim’ de böylesi bir çekişmenin ürünü olarak gündeme yerleşmiş durumda.

Geçtiğimiz günlerde ‘Bu Tarz Benim düellosu olacak mı’ diye sorgulayarak Show’un yeni sezon tanıtımlarıyla meydana çıkmasına karşın TV8’in suskunluğunu yorumlamıştım… Aramalarıma ‘Biz de bilmiyoruz’ cevabını aldığım TV 8’deki yayın belirsizliğini iyi ki de vurgulamışım. Sanki bir düğmeye basıp da tetiklemişim gibi, bu yazımın üstünden 24 saat geçmeden TV 8’den basına bir açıklama gelmiş ve ‘TV 8 olarak, bu yılın en çok ses getiren programı BU TARZ BENİM ile bugün itibari ile anlaşmış bulunmaktayız’ denerek çok kısa süre önceki o derin belirsizlik bir anda silinivermişti. Tesadüf işte…

İlk andan itibaren kalitesini vurguladığım ‘Şeref Meselesi’ni başlangıçta ‘‘Şeref Meselesi, Kanal D’nin şerefini kurtaramadı’’ tarzı söylemlerle topa tutanların, dizi, AB grubunda birinciliğe yerleştikten sonra yere göğe sığdıramayış örneğiyle de tarzını açık eden televizyon dünyamızın yanardönerliğinde her an her şeyin olabileceğini bir kez daha gördük böylece. Malum… Bilinmezlik gizemindeki programlar bir anda gün yüzüne çıkar, mevcutlar da sürpriz biçimde sırra kadem basar. Yani yayıncılığın ince detaylarında tesadüfler ve söylem değişimlerine fazlasıyla aşina olduğumuzdan çok da sürpriz olmadı, ‘Tarz’da yaşananlar.

Ancak ekranların gittikçe çatışmacı hale geldiği gerçeğine, üslupta bayağılaşmayı aşağılara çekerek, fazlasıyla katkıda bulunacağını düşündüğüm ‘Bu Tarz Benim’ olayında rekabet savaşının yarattığı durum çok daha enteresan şeylere gebe gibi...

TV 8’İN ‘VURUCU HAMLE’ TARZI BAŞLANGICI İŞE YARADI MI?

Çin tarihinin dünyaca ünlü askeri bilgesi Komutan Sun Tzu, savaşta başarılı olabilmek için rakipleri korkutmanın ve yaptıklarını iyice inceleyip gücünün kaynağıyla eksiklerini bulmanın önemine işaret etmiş.

Görünen o ki, bizleri çok bekletmeden belirsizliği aşıp ‘Bu Tarz Benim’le anlaşma sağlandığını duyurmanın ardından jet hızıyla yarışmanın yayınına başlayan TV 8, Sun Tzu’nun bu savaş felsefesiyle paralel hareket etmekte… Üstelik ‘Ses kes… Öz, has, hakiki… Gerçeği burada… Bu Tarz Benim TV 8 ekranlarında’ şeklinde otobüs şirketlerinin rekabetçiliğini hatırlatan bir anonsla, tam da umduğum bir biçimde ‘Tarz’ düellosuna ağırlığını koyarak. Peki, beklenen oldu mu? Biz hangi kanal veya konu olursa olsun, sesimizi kesmeyeceğimizden buna da bir yorum getirelim dedik.

Show’un yayın tarihini 19 Ocak olarak duyurduğu yeni sezon atağını, erken yayıncılığın baskın tarzıyla kırmak isteyen TV 8 rekabetçilikteki ilk avantajını, bu vurucu başlangıç hamlesiyle yaratmak istedi. Bunun ötesinde, yıldızın yanı sıra her gün jüriden alınacak puanlardan bin TL’lik çek kazanma fırsatı da, farkını fark ettirmek için bulduğu sürpriz formül. Ama ilk bölüm sonuçları bunların pek işe yaramadığını vurgular nitelikte! Anlayacağınız, baskının her zaman basanın olamayacağı gerçeği TV 8’deki ‘Bu Tarza Benim’in performansıyla su yüzüne çıktı.

‘Bu Tarz Benim’ düellosunda yüzünü gösteren TV 8 cephesindeki bu etkisiz avantajları bir yana bırakıp performans gücüyle zayıf kalan rekabetçiliğe bakacak olursak…

AĞITLARLA TARTIŞMALAR ARASINDA KISIR DÖNGÜ

İnsan, rekabetçilik söz konusu olduğunda ister istemez taraflardan farklı hamleler bekliyor. Oysa yukarıda belirttiği etkisiz avantajcılığın dışında, TV 8’e transfer olan ‘Bu Tarz Benim’ cephesinde yaratıcı bir sürpriz göze çarpamamakta.

‘Gösteri başlasın kaardeşimmm…’ diyen şen şakrak Uğurkan Erez’inden, ‘Ay ben bu kızlarla ne yapacağım? Bunların hepsi tarz’ sözleriyle gerçekte kendi Nurella tarzını ‘Foşşş…’ diye ortaya koyan Nur Yerlitaş’ına… Platform topuğun nahoşluğuna kafayı takarak hislerime tercüman olan ve her an bir kına gecesi sürprizi yapabilme kapasitesini hissettiren İvana Sert’inden, ‘Kızlar bizim, tarz bizim. Dolayısıyla bu tarz bizim’ vurgusuyla taşını vurup, kafayı milletin saçına başına takan ve on parmağında on marifet taşırken başparmağını havaya kaldırmamayı marifet sayan Kemal Doğulu’ya… Ve dahi izleyende, yüksek ökçelerle yürümekte zorlanıyormuş da her an düşecekmiş hissi uyandıran sunucusuna…

Tekmili bir arada ekibiyle ‘İşte geldik buradayız’ diyerek TV 8’in ‘Tarz’ını yansıtan yarışmada, fena halde hazır olan muhteşem(!) kızları izlerken ilk andan itibaren içeriğin öncekinden farklı olmayacağını hissetmektesiniz. Yani şöyle yürekten ‘Tarzsın’ dedirtecek bir durum yok. Yarışmacı hatunların rekabet konsepti, tartışma ve ağıt üstüne kurulu yine! Göbekle payet geriliminin suniliği arasına evden kaçışlı hayat öyküsü sığdırarak, iki arada bir derede kayan yıldızların basitliğini hissettiren başlangıç bölümünde, eski tas eski hamam.

Rüküşlük aşağılamalarıyla gözyaşlarının harmanlandığı değerlendirmeler… Her yerini sevme beyanlarının şımarıklık kokan cümlelerle çocuklaşması… ‘R&B’ dans merakının Urfalı-Mardinli Zeyno’lu halaya karışması… Ve nihayetinde her telden çalan karakterler bütünlüğünde, övülüp lafla dövüleceklerin önceden belirlendiği izlenimini doğuran yapay bir atmosfer…

Sponsor terzinin ticari kaygılarının yarattığı kavgacılığa, ana tartışma malzemesi olarak bolca yoğunlaşarak her lafa maydanoz olanını, mazlumunu ve ezicisini işaret eden yarışma tablosunda her şey o kadar bildik ve rutine bağlanmış ki… Bir anda gülmeye dönüşen yapmacık ağıtlarla incir çekirdeğini doldurmayacak anlamsızlıktaki tartışmaların kısır döngüsü karşısında, Nurella gibi dünü hatırlamayıp ‘Gün, bugündür’ demek ne yazık ki mümkün değil.

SHOW’UN HAMLESİ JÜRİ ÇATIŞMASINI ÖNE ÇIKARTTI

Felsefe merakımızdan hareketle, ‘Düşmanını tehdit eden ona kendisini savunacak kılıcı da vermiş olur’ diyen Louis de Dorfort’un rekabetçilik vurgusunu hatırlatarak ‘Bu Tarz Benim’ düellosuna baktığımızda avantaj ibresi Show’dan yana kayıyor gibi…

‘Erken davranma’ hamlesiyle meydan okuyan ancak umulanın hayli gerisinde sonuçlarla bu hamlenin pek de işe yaramadığını ispatlayan TV 8 cephesinde hal ve gidişat böyleyken, yarışmayı aynı isimle sürdürme kararlılığındaki Show’un kozları büyük!

Hafta sonu finallerinde yer alacağı söylenen Bülent Ersoy’un yanı sıra Serdar Ortaç’ın manken eşi Chloe Loughnan Ortaç’ı da jürisine katarak yenilik adına dikkat çeken Show’un ‘Bu Tarz Benim’i, yaptığı transferlerle rekabetçilikte geri kalmayacağı iddiasını ispatlamış durumda.

Böylece; Nur Yerlitaş’a karşılık Bülent Ersoy’un nüktedan ağırlığını ringe çıkartmak için kolları sıvayan… İvana Sert’in koltuğunu Chloe Loughnan Ortaç’a vererek yarışmadaki şiveli Türkçe eksiğini tamamlayıp yabancı kadrosunu dolduran… Nerede mütevazı, nerede etkili olunacağını çok iyi bildiğini söyleyen ve tasarımcı yüzünü öne çıkartarak eleştirilerin hakaret etmeden bilgi dâhilinde yapılması gerektiğini savunan… Dahası, eski jüri üyelerinin kıyafetini karnavallardakine benzetip, insanların aşağılanma tutkusuyla gelen reyting gerçeğine değinerek bazılarını fena halde topa tutan Cemil İpekçi’yi alarak çok isabetli bir adım atan Show, ‘Bu Tarz Benim’in yeni sezon savaşındaki rengini de belli etmiş oldu.

Son tahlilde diyeceğim o ki… İsim sorunundaki iddiacılıkla kafaları karıştırmaya müsait olan ‘Bu Tarz Benim’de asıl çatışma jüriler üstünden yürüyecek ve gerçek kazanan jüri olacak! Pek çok kez, jüriden daha güzel giyinmiş olmalarına karşın ‘Tarz değilsin’ denerek abuk sabuk eleştirilerle aşağılanan yarışmacı kızların ağıtları veya kendi aralarındaki çekişmeler, suyu çıktığı için, artık eskisi kadar etkili olamayacak. Dolayısıyla marjinal bir durum yaşanmadığı takdirde, jürisinin söylem tarzındaki orijinalite ve halka hitap etme gücü, hangi ‘Bu Tarz Benim’in gerçek bir moda programı olduğunu ispatlayacak.

Kim bilir belki bu tarz bir düello sayesinde bizim de yabancı kanallardakine benzer kalitede, sokak ağzına gerek duymayan kibarlıkta ve giyim hususunda gerçekten bilgilendirici yorumların yapıldığı bir ‘Bu Tarz Benim’ programı yakalamamız mümkün olabilir! ‘Ağzını değil, tarzını konuşturan kazansın’ diyerek koyalım noktamızı.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal