Sevimli Tehlikeli bir masal..

 ‘Nesillerdir itilip kakılanlar hak talep etmeyi becerebilir mi’ diye soruyor, Kanlı Pazar’a sahne olan ‘Selma- Özgürlük Yürüyüşü’ndeki siyahî vatandaş… Martin Luther King’in, 60’lı yıllarda ‘rica’ değil ‘talep’ ederek vurguladığı ‘hak’ olayı çok yönlü, derin katmanlı ve çetrefilli bir...

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Sanatından siyasetine, hak edenin hakkı verilmeli, haklar yenilmemeli ki iyiye-doğruya ulaşılabilsin. Ancak bunun gerçekleştiğini görmek ne mümkün! Toplumların mazisi, hak arayışlarıyla ve bunların kurgulara yansımalarıyla dolu. Bizde de birileri Kanlı 1 Mayıs’ın yaşandığı 70’li yıllarda ‘Hak verilmez alınır’ sloganıyla yürümemiş miydi sokaklarda?

Aziz Nesin’in ‘Hakkımı ver Hakkı’ oyununa da malzeme olan ‘hak’ arayışının ucu nereye uzanır derseniz… İnsanlar talep ettikleri oranda olumlu neticeye varamasalar dahi Amerikan sinemasını yıldızlaştıran Hollywood mantığı, tarihi yaşanmışlıkların hakkını verip filmlerinde canlandırmakta. Bu şekilde hem günahlarından arınmayı hem de insanları sinema yoluyla bilinçlendirmeyi seçiyor elin adamı. Bize gelince…

Bizimkisi daha çok Bollywood usulü! Unutmamak için fısıldamayla yetinen kurgu dünyamızda, masalcı dedeliğe devam. Ninnilerle büyütülüp masallarla avutulmaya alışmışız ya bir kere. Yürümekle yolların aşınmayacağını söyleyenlerin açtığı yolun ürünü kurgulardan, günümüzün 25. kareli bilinçaltı mesajcılığına… Farkında olmadan teslim olmaya hazırız antin kuntin dayatmalara. O nedenledir ki dizilerin, filmlerin çoğunun senaryoları bu doğrultuda.

Peki, ama bizim de hakkımız değil mi, masal da olsa elle tutulur bir şeyler izlemek? Neyse ki arada birileri çıkıp seyircinin böyle bir hakka sahip olduğunu hatırlıyor. Sunum çıtasını, sıradanlığın üstüne yükseltmeyi başararak hem sinemamızın artı hanesine puan yazdırıyor hem de bize genç isimlerin, doğru projelerde nasıl devleşebileceğini izleme fırsatını sunuyor… Özcan Deniz imzalı ‘Sevimli Tehlikeli’ bu elle tutulurluğun vizyondaki örneği!

ÖZCAN DENİZ’İN MASALCILIĞI BAŞARILI

‘Karagül’de noktalanan ekran macerasını ‘Kaderimin Yazıldığı Gün’ ile sürdüren Özcan Deniz’in maşallahı var. Müziğini geçtik, sinema yönüyle aldı başını gidiyor.

Müzik adamlığı İstanbul’da değil de Münih’te fark edilen Özcan Deniz, Memduh Ün’ün ‘Ona Sevdiğimi Söyle’ filmiyle tanıştığı sinema dünyasında 1994’ten bu yana adım adım ilerlemekte. ‘Ya Sonra’ ile yönetmenliğe de adım atan Deniz, masal havasında renkli bir kombinasyon yaratmada ne denli usta olduğunuysa, Kore sinemasından Hint merakına geçiş yaparak ortaya koymakta.

Dolayısıyla Raj Kapoor’un 1951 yapımı AVARE filminin yolundan gidip Bollywood’u çağrıştıran yapıdaki ‘Sevimli Tehlikeli’yi bu yönüyle değerlendirdiğimizde; her ne kadar bizim için ilklerden sayılan bir iş olsa dahi, Hint filmlerinden devşirme modern bir Türk masalı demek doğru olacak!

Peki, bu derleme Türk masalında dengeler iyi kurulmuş mu?

Bollywood ürünü Hint filmlerinin akıcı, rengârenk ve neşeli atmosferini sinemamızda var ederek yeni bir pencere açan Özcan Deniz, ‘Sevimli Tehlikeli’de masallardaki gibi bir hayatı anlatırken aşk-komedi-dram üçlüsünü çok dengeli kullanmayı başarmış. Kameranın önünde yer almayarak kendisi için de olumlu bir adım atan Deniz, devamı gelecek olan hikâyesinde kayıp bir prens ile prensini arayan hayalperest bir prensesin aksiyon dolu macerasını arka plandaki dramla karıştırarak işlerken ‘seyirciyi, gözyaşı almadan bırakmama’ rutinini de ihmal etmemiş. Yani her nabza göre şerbet var ‘Sevimli Tehlikeli’de.

Lakin her güzelin kusuru olabileceği gibi, çizgi film havasında başlayıp bebekken zengin bir ailenin miras meselesi uğruna ana kucağından kaçırılan Zeliş’le, kötülerin arasında iyi kalmayı başaran Zarok’un yine bir hırsızlık tesadüfüyle yollarını kesiştiren ‘Sevimli Tehlikeli’nin Hint-Türk karması masalcılığında da aksaklıklar bulunuyor tabii.

Pazar sahnesiyle doruğa çıkan kovalamacalarına, komedi tadında yaşanan aksiyonuna ilaveten müzikleriyle de Hint kıvamında yoğrulan ‘Zarok-Zeliş’ öyküsünde hareketliliğe tavan yaptırırken masalsı bir süreç tercih eden filmin en büyük handikabı; aşkı, ‘aşk yansımasız’ olarak sunması!

Size izletilen bir aşk masalı ama bu masalda öyle öpüşmeli möpüşmeli romantizm aramak nafile. Hoplayıp zıplamanın, koşturmacanın alabildiğine bol olduğu akışta, duygulara dair her şey ‘aşka ramak kala’ kıvamında. Artık sinemanın ahlakçılık çizgisindeki dayatmacı kaymadan dolayı mı, yoksa özel nedenlerden mi bilemeyiz… Ama ‘göster çek’ şeklinde yansıyan bu tensel yakınlaşma dizginlemesinin, olayın aşk yönünü sekteye uğrattığı da kesin.

Bu olumsuzluğun dışında göze çarpan, Zarok-Zeliş üstüne yoğunlaşılırken yan karakterlerin içlerinin yeterince doldurulmamış olması ve olayların arka planındaki boşlukların doldurulmaması! Gerçi bu olumsuzluk durup düşünmeye fırsat tanımayan hızlı tempoda kaynayıp gidiyor ama gönül isterdi ki, kötü adam tipleri kestirmeden yansıtılmak yerine biraz daha özen gösterilsin... Üzerlerine düşeni gayet güzel aktaran Zeliş’in gerçek ailesine de biraz daha fazla yer verilsin. Zira neticede bu devşirme masalcılığın temeli onlara dayanıyor.

ŞÜKRÜ ÖZYILDIZ-AYÇA AYŞİN TURAN SÜPER İKİLİ

‘Avare’liğin Türk versiyonu olarak duran ‘Sevimli Tehlikeli’nin oyuncu ayağına bakacak olursak… Öncelikle, Bollywood’un Türkleştirilmiş masalcılığı çok uyumlu bir ikili yaratmış, diyebiliriz. Akabinde de dizileriyle kendilerini fark ettiren iki oyuncunun bu eğlenceli masalda, senkronize performanslarla devleştiklerine vurgu yapabiliriz. ‘Su ve Ateş’ ile Yasemin Allen’in sinemadaki yolunu parlatan Özcan Deniz bu kez Ayça Ayşin Turan’ı Şükrü Özyıldız’la buluşturarak sinemamıza ‘süper ikili’ kazandırmış.

Farklı karakterlerle kendini gösteren Şükrü Özyıldız, rol gücü yüksek olan ve oyunculuğunu sevdiğim isimlerden… ‘Şeref Meselesi’ndeki canlandırmasıyla ekran gücünü perçinleyen genç oyuncu ‘Sevimli Tehlikeli’de yarattıklarıyla kendini aşmış durumda.

Çoğu sahnede dublör kullanmadığı söylenen ve bana göre ‘Sevimli Tehlikeli’nin yükünü sırtlayarak yapımı çekici kılan Şükrü Özyıldız’ın buradaki performansını özetlemek gerekirse, sanırım en uygun kelimeler filme adını veren ‘sevimli’ ve ‘tehlikeli’ olacaktır. Deli dolu ama bir o kadar da kötülüklerle mücadeleci ve duygusal Zarok karakterini, kendini her kıvama sokma konusunda başarılı örneklerle oyunculukta ilerleyen Şükrü Özyıldız’dan daha iyi canlandıracak biri olamazdı herhalde.

Zarok karakteriyle tam anlamıyla bütünleşmeyi başaran Şükrü Özyıldız’ın bu Hint usulü macerada enerjisi o denli yüksek ki bunu tam algılamak ancak filmi izlemekle olur.

Öte yandan ‘Karagül’ün atarlı kızı Ada olarak ekranlarda esip gürleyen ve yerli Miranda Kerr övgüsüyle ünlenen Ayça Ayşin Turan da ‘Sevimli Tehlikeli’de gayet güzel bir iş çıkartmış. Kötülüğün ve iyiliğin alabildiğine net çizgilerle belirlendiği filmde Ayça’nın sakatlık geçirmesine de neden olan Zeliş karakteri, onun çocuksu ama bir o kadar da sevimli ve çekici görünümüyle çok uyumlu. Ama gerçek şu ki, onun rolündeki başarısında partneri Şükrü Özyıldız’ın da katkısı büyük.

Sonuçta; Senaryosu, yapı itibariyle sahnelerin nasıl gelişeceğini tahmin etme basitliğine sahip olsa bile iki genç ismin oyunculuk kariyerine güç katan bir güzel masal ‘Sevimli Tehlikeli’... Ama uyutanından değil keyif vereninden! Özcan Deniz’i bu nedenle tebrik etmek lazım. Pek çok masaldan ilhamla yaratılmış bir kombinasyon olarak duran yapımın dramatik öğelerle harmanlanmış bütünlüğüne bir nebze mesajcılık da katmayı ihmal etmemiş ayrıca. Mesela güçlü olanın hak-hukuk tanımadan yoluna çıkanı ezdiği gerçeğini, çıkarcı-iftiracı Emniyet Müdürü karakteriyle yansıtarak toplumsal mesajcılığa soyunan aksiyoner romantik komedide, Zarok karakteri üstünden zenginlerden çalmanın günah olmadığı türü söylemlere de rastlamak mümkün.

Anlayacağınız yönetmenliğini konuşturan Özcan Deniz’in beyazperdeye aktarılan ilki olarak tatminkâr bir tablo çizen ‘Sevimli Tehlikeli’, çoklu yönüyle dolu dolu eğlenceli bir seyirlik vaat ediyor sinemaseverlere. Bakalım, ‘Avare’ havasındaki yapımın devamı nasıl gelecek…

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal