Zeki Müren'in son röportajı ve fotoğrafı

Medyada yer alan haberlerin hepsi yalan. Gerçekleri daha sonra uzun uzun anlatacağım. Bugün ruhunu rahat bırakalım.

Aykut Işıklar Aykut Işıklar

Yaklaşık 50 yıllık gazetecilik hayatımda pek çok sanatçı ile röportaj yaptım birlikte fotoğraf çektirdim. Ama biri var ki, çok farklıdır. Hiçbiri onu kadar kıymetli olamaz.

21 yıl önce bir yaz günü, Çardak koyundaki bir kır kahvesinde genç bir garsonun çektiği bu fotograf, Zeki Müren'in açık havada çektirdiği son fotografıdır.

Ertesi günü evine kapandı ve öldüğü güne dek yanında çalışan üç kişinin dışında kimseye yüzünü bile göstermedi.

Pekçok ünlü sanatçı kapısına kadar gitti, çiçeklerini bıraktı ama yüzünü göertemeden ayrıldı.

Sanki içime doğmuş gibi Yazı dizisi yapmak istedim. O günlerde Sabah Gazetesinde yazıyordum. Bir akşam otobüse binip Bodrum'a gittim. Daha önce bu işi Bodrum'da üç kez yaptığım için tecrübeli idim.

Otobüsten inince barlar sokağının bitimindeki sahilde develerin arasında kahvaltı yapılan yerleri biliyordum.

Bodrum Paşası sabah uykusunu sever Sabah 6'da Bodrum da olsam da uyandırmak için 11.00'e kadar beklerdim. O sabah da bekledim. Evine gittiğim zaman hazırdı ve beni bekliyordu.

Her zaman denize girdiği halk plajına gittik. Tahta masaya oturup sormaya başladım. Teyp çalışıyordu. Ne anllıklarını çok merak edenler 21 yıl önceki Sabah Gazetelerini tarayıp okusunlar.

Röportaj sırasında ellerine baktığımı hissetti. Hemen bilgi verdi. Son zamanlarda vücudunun su toplamasını önleyemiyormuş. Ben de pek çok kez yaptığım gibi fırçamı attım. Sanki oğlum gibi konuşurdum.

Hiç kızmaz hatta dikkatle dinlerdi. Hatta utanırdı. O gün 'Paşam allahını seversen söz dinle biraz. Bodrum'da ne kadar iyi niyetli ve bilgili doktorlar da olsa, senin ciddi bir klinikte tedaviye girmen gerekiyor. Allaha şükür paran var. Hatta ambulans uçağı tut, onunla git. Özellikle Almanya da bu iş diş çekmek gibi. Kalp damarların, gut hastalığın artık çok basit. İstersen ben de yanında geleyim. Yarın Almanya'daki yapımcın Yılmaz Asöcal'ı arayayım. O sana iyi bir klinik arasın. Üç ay da delikanlı olursun' demiştim.

'Düşüneyim, olabilir' gibi yanıtlar verdi ama.. Tam tersini yaptı. Bodrum'daki mütevazı villasına kapandı, değil tedavi olmak, hayata küstü. Kapısına gelen sanatçı arkadaşlarına yüzünü göstermedi.

Ajda Pekkan, Muazzez Abacı hastalığının ilerlediğini duyunca kapısına geldiler ama sadece beklediler .

Sanki evinde ölümü beklemeye başladı. İzmir Radyosundaki o ilk mikrofon masalını da başka zaman anlatırım. Çünkü o masalın ardında çok başka çıkar hesapları var.

Zeki Müren şayet o sıcak havada Bodrum dan İzmir'e bir minibüs ile gelmeseydi, yanında kalp doktoru olsaydı, güya TRT de şarkı söylediği ilk mikrofonmuş...

(Zeki Müren ilk kez İstanbul Radyosunda mikrofon tanıdı) çok sevdiği sanatçı Muazzez Ersoy'muş. Tam tersi dinlemeye tahammül edemezdi. Hiç de tanımazdı. İlk kez öldüğü gün yüzünü gördü.

Medyada yer alan haberlerin hepsi yalan. Gerçekleri daha sonra uzun uzun anlatacağım. Bugün ruhunu rahat bırakalım.

Paşam seni hala çok seviyoruz ve hiç unutmayacağız. Ne zaman sesini duysak duygusallaşıp hatta ağlayacağız demekle yetineyim.

Nurlar içinde yat sevgili Paşamız.