Altın Kelebek'te sürpriz yok

Hürriyet okurlarının oylarıyla belirlendiği söylenen ödüllerin dağılımına gelince… Sürpriz sıfır. İbrenin Kanal D’den yana kaydığını görüyoruz ki bu her yılın rutini.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Ekranın enlerine bir de böyle bakalım…

Hem ağlarım hem giderim dermiş gelinler… Bizimkisi de öyle işte. Bir yanda doğru haberciliğin hapisle cezalandırılma mantığı, anlık kararla yaratılan gerilim ve haktan yana konuştuğu için ensesinden kurşunlanan baro başkanı… Diğer taraftan Antalya Film Festivali ve Altın Kelebek Ödülleri... Acılarla, ödüllerin sevinçleri iç içe. Hayat devam ediyor ne de olsa. Bu nedenle ‘Aslında törenler ve yaşam birbirinden çok da kopuk şeyler değil’ diyerek kısaca bakalım Altın Portakal ve Altın Kelebek olayına… Ardından da geçelim bizim ‘En’lerimize.

SESSİZ SEDASIZ ALTIN PORTAKAL’DAN ÖNE ÇIKANLAR

Bu yılki Altın Portakal’ın medyadaki varlığı bir hayli zayıf. Gerçi ülkemizde gündem öylesine hızlı değişiyor ve üzücü olaylarla akıp gidiyor ki, festival şenliklerine bolca yer ayırmak abes kaçar. Zaten Altın Portakal’ın bana göre en değerli olan ilk ödüllerinden öne çıkan tablo da güncelin olumsuzluklarına yönelik. Akılda kalanlara gelince…

‘Uzaklarda Arama’ ile başlangıcını yapan Altın Portakal’ın da başkanı olan Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in, Tahir Elçi’yi andığı Antalya’daki ilk ödüllerin dağılım gecesinde yaşam boyu onur ödülü alan Kayhan Yıldızoğlu’nun yıllar boyu hödük, dangalak beynin yarattığı sansür kurguyla ve akıl almaz yasaklarla uğraştıklarını dile getirmesi… Ödülünü Aylan Bebeğe adayan Ayşen Gruda’nın hırslı politikacılar yüzünden yaşanan ölümleri hatırlatması… Ustaların dile getirdikleri sorunlar ne kadar güncel ve bildik. Yıllar geçse de kuşaklar değişse de kafalar aynı kaldığı sürece ödül törenlerindeki konuşmalara da damgasını vuran bazı olumsuzluklar maalesef hiç değişmiyor. Belki bir gün…

ÖDÜLLER BAHANE, GÖVDE GÖSTERİSİ ŞAHANE

Yıllardır süren Altın Kelebek Ödülleri’ne baktığımızdaysa, burada da eski tat yok nedense. Halit Ergenç’in sunumu, Bergüzar Korel’in zarafeti dışında çok az şey var kayda değer.

‘Falan’lı ‘filan’lı cümlelerle soruların yöneltilmesi sonucu kalite için gerekli olan zarafeti aşağıya çekerek çaptan düşen Kırmızı Halı’sında ilginçlik yakalamak zor. Aynı kulvarda yarışanların birbirlerine ödül verebilmesi gerektiğini, sadece ödül alanın değil alamayanın da katılımının önemini dile getiren Beyazıt Öztürk’ün gerçekçi tespitleriyle öne çıkan Altın Kelebek’te şu sıralar fazlasıyla ihtiyaç duyulan ‘barış’a dair hassasiyet de ‘gözlük’ten ibaret. Bundan ötesi, kimin kıyafeti daha baskın çekişmeciliğindeki gövde gösterisi.

Hürriyet okurlarının oylarıyla belirlendiği söylenen ödüllerin dağılımına gelince… Sürpriz sıfır. İbrenin Kanal D’den yana kaydığını görüyoruz ki bu her yılın rutini. Güneş’in Kızları, Poyraz Karayel, Kurtlar Vadisi Pusu, Beyaz Show, İlker Ayrık, Ataberk Mutlu(En iyi çocuk oyuncu)… Öte yandan final yapmış olan Med Cezir’den Serenay Sarıkaya ve Çağatay Ulusoy’un En İyi Oyuncu seçildiği Altın Kelebek’teki kategori olayı yine aklımı kurcalamış bulunmakta. Misal Elçin Sangu ve Barış Arduç’a ödül getiren ‘En Yakışan Çift’ kategorisi… Yeni çıktı bu türkü. Sanki ‘Bunlar da çok popüler ödül verelim’ der gibi. En İyi Komedi Dizisi dalında ‘Güldür Güldür’ü seçmekse apayrı bir marifet. Sayın ödülcüler ‘Güldür Güldür’ dizi değil ‘Show’dur ve kanalların ‘Program’ kategorisinde yer alır. Öyleyse ısrarla eğlence programına ‘komedi dizisi’ diye ödül vermek ne iş?

Kısacası; Hemen her yıl böylesi yersizlikler yapılması övgülere mazhar olan Altın Kelebek’e gölge düşürüyor ama herkesin gövde gösterisine çıktığı yerde ödüller ve kategoriler kimin umurunda? Hiç kimsenin tabii. Oysa gerçekten hak ettikleri halde oylama sıralamasına dahi giremeyen yapımlar ve isimler dolu ekranda. Onları gören var mı oylama sıralamasında? Yok.

Hal böyleyken biz de bu süreçte Antalya Film Festivali’nden Altın Kelebek Töreni’ne kısa geçişler yapıp ardından kendi yorumumuzla ekranın enlerini sıralayalım dedik. Hem gündemi kaçırmamak hem de göz ardı edilen ‘en’leri vurgulamak adına! İşte bendenizin ‘En’leri…

KİM NE SEÇERSE SEÇSİN EN İYİ AKSİYON DİZİSİ FİLİNTA

Bir dizinin iyi ve başarılı sayılması konusunda ne yazık ki, kalite en son sırada… Bu hususta belirleyici olan farklı bakış açıları mevcut. Reklamcılar ve kanal için reyting önemli. İzleyici içinse, oyuncuların kimliğiyle ve içeriğin ajitasyon derecesiyle beğeni algısına hitap edecek türden olması yeterli. Oysa bir diziye ‘En İyi’ diyebilmek için hem konusunun hem işlenişinin sıradanın ötesine geçmesi, yaratıcılık sunması lazım. İşte bu bakış açısıyla yaklaştığımızda ekrandaki diziler arasından ‘FİLİNTA’ ödülü hak etmekte! Gel gör ki popülere oynayanların listesinde yer alamıyor bile. Ne tuhaf değil mi? Tabii herkesin düşüncesi kendine. Ama ben yine de ‘‘Kim, hangi kritere göre ne seçerse seçsin ‘Bir Osmanlı Polisiyesi’nden ‘Bin Yılın Şafağı’na uzanan FİLİNTA ekranlarımızın şimdiye dek gördüğü en iyi aksiyon dizisi’’ diyorum.

ERKAN PETEKKAYA’YI TEK GEÇERİM

Bir ihtimal, bol ödül almış ustaları bir yana bırakıp genç isimleri parlatmak ve yeni nesil izleyicinin tercihi doğrultusunda dağıtılıyor olsa da törenlerdeki ödüller, benim görüşüm hak edenden yana. Dolayısıyla ekrandaki mevcutlar arasından seçimimizi erkek oyuncuyla sürdürürken tartışmasız öne çıkan isim ‘Paramparça’nın temel taşı olan Erkan Petekkaya oluyor. Onu ‘En İyi’ kılansa, filmlerinden dizilerine her canlandırdığı karaktere farklı bir yorum katabilmesi ve karakterlerini sevdirme yeteneği. Altın Kelebek olsa ne yazar, olmasa kimi bozar diyelim… Neticede oyunculuk gücünün ölçüsü bir heykelcikten ibaret değil ki!

CANAN ERGÜDER’İN ELİNE SU DÖKÜLEMEZ

Bu ödül dağılımının mantığını anlamakta zorlanan biri olarak hep merak etmişimdir… Sürekli aynı isimlere ödül vermek, sıralamaya başkalarını dâhil etmemek, farklı isimlere geçit vermemek için gerekçe nedir? Hani adamı olanın iş bulup, olmayanın ne kadar beceri sergilese de açıkta kalması gibi bir durum bu! Aynı tablo festivallerde de geçerli ya... Bir şekilde yıldızı parlatılmış belli filmler sürülür öne ve hep aynıları arka arkaya toplar ödülleri. Peki ya diğerleri? Maksat popülerliğe yağ çekmek olsun, kimin umurunda sanatsal yetenek?

Neyse… Devam eden dizilerden değerlendirmemizi sürdürürsek benim gözümde ‘En İyi’ kadın oyuncu, başlığımdan da anlaşılacağı üzere Canan Ergüder. Her haliyle fırtına gibi esiyor ekranda. Konuşması, yürüyüşü, mimikleri, duruşu, neşesi, hüznü… Onu izlerken rolün gerçeğe dönüşmemesi imkânsız. Nitekim Gülfem’le devleşip Güllerin Savaşı’nı çekici kılması da oyunculuk gücünün ispatı! Kıymetini bilen bilir, bilmeyen kendi bilir.

EN İYİ SENARYO YAZARI, ALTUĞ KÜÇÜK

Günümüz dizilerinin üçgenler çerçevesinde gelişen öykülerine baktığımızda çıkan manzara üç aşağı beş yukarı aynı. Bir kadın iki erkek ya da tam tersi bir duruma odaklanarak yaratılan klişe konular. Sanki aynı kalemden çıkıyorlar. Yan konuların derme çatmalığıyla uzatılmaya çalışılan bu aşk üçgenlerinin ötesinde bir de ağır çekim tempoda, hapishane-hastane olaylarıyla ayakta durmaya çalışan dramalar mevcut ki, ‘Her dizi karakteri hapishaneye ve hastaneye düşecektir’ dedirten türden. Aksiyoner dizilerde de durum hep bildik ve dar çerçeveli. Tüm bunların arasından fark yaratarak sıyrılmayı başaransa çok nadir. İşte bu nadir işlerden hâlihazırdaki örnek, Altuğ Küçük’ün yaratıcı hayal gücüyle başarılı olan ‘Filinta’.

Dolayısıyla her bölümünde yeni yaratıcılıklar sunabilen, sahnelerin devamında ne olacağını tahminde zorluk yaşatan ve gayet akıcı bir dil kullanan Altuğ Küçük, bana göre mevcutların içinde ‘En iyi senaryo yazarı’ seçilmeyi hak eden bir isim.

‘AŞK YENİDEN’ KOMEDİ ADINA KOMPLE BİR İŞ…

Ödülcülerin komedi dizisi kavramında bir türlü isabetli yaklaşım sergileyemediği gerçeğinde, bir bakıyorsunuz Arkadaşım Hoş Geldin ödül alıyor bir bakıyorsunuz Güldür Güldür seçiliyor. Neticede, birileri yapım niteliğini hiçe sayınca, dizi niyetine eğlence programları ödüllendiriliyor. Hâlbuki özünde komedi olan yapım bir dolu ekranımızda. Yine bitmiş işleri bir yana bırakıp değerlendirirsek, içlerinden ‘En İyi’ sıfatını hak eden de ‘Aşk Yeniden’!

İçerik çok güzel. Özellikle ‘Darbeli’ karakteriyle desteklenen sahneler hayli eğlenceli. Ayrıca Fatih ve Zeynep mükemmel bir çift. Hem aşkı, hem de komediyi layıkıyla yaşatıyorlar. İşte bu nedenle ‘Aşk Yeniden’ komedi adına komple bir iş ve sadece Özge Özpirinçci’ye değil Buğra Gülsoy’a da ‘En İyi Komedi Oyuncusu’ ödülü getirecek türden. Tabii şovlardan fırsat kalırsa.

EKRANLARIN EN İYİ KÖTÜ KARAKTERİ

Gerçek yaşamda her ne kadar kötülük yapmak kolay, iyi insan olmak zorsa kurgu dünyasında tam tersi bir durum mevcut. Rol açısından iyiyi oynamak ve sevdirmek kolay. Asıl önemli olan kötüyü çekici kılabilmek. Bunun için de kötülük yaparken bile karizmatik bir duruş sergilemek, canlandırma becerisiyle karakterin kötülüğünü ötelemeyi bilmek gerek.

Süren diziler içinde bunu en iyi yapan oyuncu, Serhat Tutumluer. ‘Filinta’daki Boris Zaharyas karakteriyle sanki bütünleşmiş gibi. Çok başarılı biçimde yazılmış olan karakteri aynı oranda beceriyle sunuyor izleyiciye. Dudağının kenarındaki gülümsemesi, sakin ses tonu ve yumuşak bakışlarıyla yaptığı yorumlar karizmatik bir kötü çıkartıyor ortaya. Bundan dolayı seçkilerin eksiği olan ‘En İyi Kötü’ başlığının açılması tavsiyesiyle, Serhat Tutumluer’e ekranların ‘En iyi kötüsü’ diyorum.

ŞİMDİYE KADARKİ EN İYİ UYARLAMA SENARYO

Uyarlama dizisi bol bir televizyon dünyasına sahibiz. Çoğunluğu Güney Kore dizilerinden... Med Cezir, Şeref Meselesi gibi Amerika’dan İtalya’dan aldığımız ve başarılı olan işler de var arada. Ancak bana göre bunların içinde şimdiye dek orijinaliyle en uyumlu ilerleyen ve pek çok handikaba rağmen kalitesinden taviz vermeyen iş, ‘Tatlı Küçük Yalancılar’!

Aşk, gerilim, gençlik, gizem gibi farklı unsurları bir arada sunmanın zorluğunu da taşıyan dizinin senaryosunu Türk izleyicisine uygun hale getiren Elif Usman Ergüden, orijinalinin bölümler boyu süren konusunu yerli uyarlamanın kısa süreli ömrüne sığdırmayı başarmakla kalmamış aynı zamanda tüm soruların cevap bulduğu bir son yaratarak finale gitmişti. Bu başarısından dolayı Elif Usman Ergüden’in ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ı en iyi sıfatını sonuna kadar hak ediyor. Değerini bilmeyip ömrünü kısaltanlara ve ilk günden altını oyanlara duyurulur!

Sonuçta; Ödüllerin ve törenlerin, layıkıyla değerlendirildiği sürece, önemli motivasyon araçları olduğu kesin. Bunlara ne kadar özen gösterildiği ve ödül dağılımındaki hak edişlerse tartışmaya açık noktalar. Zira tıpkı dizilerin birbirleriyle benzeşen içerikleri veya medyadaki kopyala yapıştır habercilik gibi, oylamaya sunulan aday çizelgesi de aynı olmakta.

Dolayısıyla sonuçları hemen hemen belli olan ödül dağılımlarının heyecan ve motivasyon gücü de düşmekte. Bundan sebeptir ki biz de, ileriki ödül törenlerine, aday yelpazesini değişik yapımlarla donatmaları gerektiğini hatırlatıp ekranlarda belli bazı sebeplerden ötürü şişirilmiş yapımların, isimlerin dışında da dikkate alınması gerekenler olduğunu vurgulayalım istedik. Değerini bilmeyen olsa dahi, altın her zaman altındır diyerek koyalım noktayı.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal