Mutsuzluk hastalığı

Sevgili İrem Derici'ye buradan acil şifalar diliyorum ve hemen yazıma geçiyorum.

Nilgün Çolak Nilgün Çolak

Sevgili İrem Derici'ye buradan acil şifalar diliyorum ve hemen yazıma geçiyorum. Ancak burada yazdıklarımın Ne İrem Derici ile ne de herhangi biri ile bir bağlantısı yok. Lütfen yazacaklarımı kişilere bağlamayın.

Günümüzün en yaygın hastalığı "Mutsuzluk" en yaygın bir biçimde aldı başını gidiyor. İşte bu yüzdendir ki; kavgalar, cinayetler, dargınlıklar, birbirini anlayamama ve uzaklaşmalar, kişilerin birbirinden kopmaları hatta büyük ayrılıklar, yalnızlıklar, zayıflama yada güzelleşme adına kilo vermeye çalışmalar, ciddi depresyona girmeler, estetiğe gömülüp daha bir sürü sayabileceğim mutsuzluğa mutsuzluk katacak onca hareketler...

İnsanlık nereye gidiyor? Herkes mutsuz. Herkes de ayrı bir takıntı ve haklı olma çabası. Ortalık neden ben? Ya da neden kadın/erkek yok sorularıyla dolu.

İyi de bunu böyle yapan yine bizler değil miyiz? Herkes sadece bekliyor ve neden beni bulmuyor? diyor. Oysa mutluluk içimizde saklı, sorun burada beklenti içinde olup, fedakarlığı aşk zannedip, kendine mutluluk adına yapılacak bir hareket yapılmaması.

Başkasına yaptığınız her ne olursa olsun beklenti içinde yapmayın. Yapın ve unutun. Gelirse sizindir gelmezse hiç sizin olmamış demektir. O yüzden sizi mutlu eden ne varsa onu yapın ve ona yönelin. Bırakın karşınızdakinin ne düşündüğünü siz ne düşünüyorsunuz ona bakın. Çünkü önemli olan sizsiniz. Bence asıl hatırlanması ve unutulmaması gereken en önemli şey bu.

Başkası adına yaşıyor gibi yapıp sonra neden benim hayatım böyle. İyi de sen kendi hayatın için yaşamıyorsun ki... Ama kendi hayatın için farkındasın ya da değilsin beklenti içindesin ve doğal olarak da o beklentin istediğin gibi sonuçlanmıyor.

Halbuki bilmeliyiz ki; "En güzel emek insanın kendisi" . Oysa en çok da O'nun kıymetini bilmiyoruz belki bu hayat da...

Hep mutluluğu dışarıda arıyoruz. Bir yerlere ya da kişilere bağlıyoruz ve sonra da sonucunda hayal kırıklıkları yaşıyoruz. Ne hicap verici bir durumdur aslında beklenti içinde olmak ya da birisine bağlanmak.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Her ne yaşarsanız yaşayın hayatın garantisi yokken yaşadığımız şu dünya da sağlık, iş, dostluk, ilişki, evlilik, kişi ya da adına Ne derseniz deyin hiç bir beklentiye girmeyin. Çocuğunuz için bile... Sevginizi herşeye verin ama verdiğinizin geri gelmesi için zorlamayın.

Diyelim ki; birini çok sevdiniz ve tüm sevginizi O'na verdiniz. Eğer bunu istiyorsanız ve zevk alıyorsanız dibine kadar yaşayın sevginizi. Çünkü sizi bu mutlu edecek ama lütfen karşınızdaki kişiden sizin verdiğiniz aynı şeyi vermesini beklemeyin. Bunu siz istediğiniz için yapıyorsunuz unutmayın. Bırakın karşınızdaki kişi de istediğini yapsın. Sizin zorlamanızla hiç bir şey olmaz. İsteyen alır. Eğer karşınızdaki sizi istiyorsa bırakın o çaba göstersin. O sizi kaybetmemek için uğraşsın. Uğraşmıyorsa sevmiyor demektir ki, bunun için uğraşmanıza bile gerek yok.

Unutmayın sevene zor ve imkansız yoktur. Sevmeyene ise ne kadar kolay da olsanız o sevginin devamına imkan yoktur.

Ayrıca sevene güzel, her hali ile güzeldir. Bunun için İnanın ne estetik, ne zayıflık Ne de güzellik önemli. Seven gönül sevdiğini güzel görür, ve O'nu olduğu gibi kabul eder. Gerisi hikaye.

O yüzden lütfen tekrarlıyorum hayat çok güzel ve çok kısa. Yaşam hepimize verilmiş en güzel armağan.

Hayatı elinizdeki güzelliklerle değerlendirin. Asla zayıflamak adına ya da güzelleşmek adına kendinizi tehlikeli durumlara sokmayın.

Moraliniz mi bozuk? Dağıtın kafanızı kimsenin sizi üzmesine izin vermeyin. Bu en yakınınız bile olsa. Zaten gerçekten sizi seven biri sizi üzmez unutmayın. İnsan sevdiğine kıyar mı? Siz olsanız kıyar mıydınız? O zaman sizi üzen biri için değer mi? Siz niye üzüleceksiniz.

İnanın kendinize yapacağınız en güzel şey bu durumlar da güçlü olmak. Çünkü Ne olursa olsun hayatta yine bunu iyileştirecek olan sizlersiniz.

Kimseden bir şey beklemeyin. Sadece kendini şımartın. Birtakım zorluklara girerek kendinizi cezalandırmak yerine, başkalarına haketmediği değeri verip şımartmak yerine, yatırımınızı kendi duygularınıza armağan edin. İnanın hakeden alır. Bırakın sizi kazanmak isteyen gelsin. Çaba gösteren kazansın. Çünkü siz değerlisiniz.

Şimdi bunları neden yazdım diyeceksiniz. Çünkü biz kadınlar maalesef biraz depresyona girdik mi, hemen suçu kendi bedenimiz de ararız. Hemen bir doktor ya da kuaföre gidip kendimizle uğraşırız ya da şişmanladık der kendimizi ölümüne diyete ve spora adarız. Sanki bunlar bir çözümmüş gibi. Aslında bunlar kendi kendimizi kandırmaca belki de bir nevi sorunlardan uzaklaşma yöntemi ama geçici yöntemler. Kalıcı olan şeyleri tercih etmek zorundayız hayatımız da. Tamam güzel olmak gerekli herşeyden önce kendinize saygı için. Ama herşeyin fazlası zarar.

İncecik olmak adına ölümüne diyet, bilinçsiz estetik ya da güzel olma çabası ile günümüzde yaşananlar da ortada arkadaşlar. Tekrar ediyorum. Hayat çok güzel ve bırakın sizi seven olduğunuz gibi sevsin. Sevmiyor mu? Bırakın gitsin. İnanın sağlığınızdan değerli hiç bir şey Yok bu hayatta.

Aşk mı? Sevgi mi? Bunu da çok bilindik tek bir önemli cümle ile cevaplamak istiyorum. " Sev seni seveni çingene olsa da... Sevme seni sevmeyeni Mısır'a Sultan olsa da."

Kalın Sağlıcakla..