Kırgın Çiçekler’in akla zarar tilki kurnazlığı

Kırgın Çiçekler’in akla zarar tilki kurnazlığı…

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

‘Sizi saçmalıklara inandırabilenler, size katliam yaptırabilirler’… Günümüzün ekran dayatmasıyla gelişen nice saçmalıkları can-ı gönülden kucaklayan insan gerçeği karşısında ünlü filozof Voltaire’in bu sözünü sıkça düşünür oldum. Öyle ya, cümle olumsuzluğu düşünmeden kabullenen veya yozlaşmaları, türlü mazeretlerle hoş gören insan aklı bu denli dibe vurmuşken onları yönlendirmek hiç de zor olmasa gerek.

Nitekim sosyal medya mesajlarıyla alkış tutulan kışkırtmacılıkların geliştirdiği saldırganlıklar taze taze gündemimizde mevcut. Kaldı ki, eğlence niyetine hayatımızda yer alan dizilerin ve diğer televizyon programlarının, kitleleri yönlendirmede ne denli güçlü araca dönüştükleri dünya genelinde inkâr edilemeyecek bir gerçek. Hem izdivaççılara da ‘toplumsal kültürü yozlaştırma, ahlak bozma’ gerekçeleriyle engel koyulmadı mı zaten? O halde program türüne takılmadan, ekranda gördüklerimizi irdelerken bunların neleri işaret ettiklerini sorgulamakta fayda var. Bu mantıkla televizyon yapımlarına baktığımızda, düşünmeyi ötelemek istercesine insan algısını aşağıya çeken basitlikteki içeriklere sahip dizilerin daha çok ilgi gördüğü gerçeği çıkıyor karşımıza. Buradan da ‘Sizi saçmalıklara inandırabilenler, size katliam yaptırabilirler’ sözündeki tehlikeye köprü kuruyoruz haliyle.

Gerçek şu ki; Yabancı ülkelerdeki bilimsel sistem istikrarına karşın, ‘Her yaptığımız değişiklik daha iyiye gitmek içindir’ denilerek yapboz tahtasına çevrilen eğitim sisteminin belirsizliklerle dolu olduğu şu süreçte düşündürücü, zekâ açıcı ve mantık geliştirici yapımlara daha çok ihtiyaç varken… Ekranlarımızdaki işlerin bu ihtiyacı karşıladığını söylemek çok güç! Aksine izleyici zekâsını yok sayacak türden kurguların sayısı eskiye kıyasla artmakta. Bilgi yarışmalarında en basit şeylere dahi doğru cevabı veremeyenlerin bolluğuyla toplumsal kültüre ayna tutulması bir yana… İşin asıl can acıtan-düşündüren yönü, mantıksızlığı ilke edinen ve bölümlerini ağlaklıkla-yaygaracılıkla dolduran basit dizilerin kaliteli yapımlara fark atması! Kafa yormayan içerikleri sorgulamadan, akışına izlemek isteyenlerin tercihiyle güçlenen bu tablo, yabancılar ayarında özgün dizi yapmaya soyunanların hevesini kırıyor. Basitlikte birbiriyle yarışan yapımların çoğalmasının da önünü açıyor sonuçta.

Nasıl ki, 2015 yazından bu yana ekranlardaki gücünü korumayı başaran ve özellikle ergen algısına oynayarak prim yapan… Ekrandaki gücünü akla zarar tilki kurnazlığına borçlu olan ‘Kırgın Çiçekler’ de bunlardan biri! Dizinin akla zarar tilki kurnazlığı nedir derseniz… ‘Kırgın Çiçekler’in bir sezondan diğerine kurduğu köprüde yegâne koz olarak tüm kızları kapsayan ‘ölüm’ merakını seçiyor olması bu kurnazlığın baş göstergesi derim. Hani önce eşeği kaybettirip, sonra buldurma tilkiliği var ya… İşte bu dizinin ‘ölüm’ üstünden kurduğu sezon sürekliliği de o hesap… Ölmüş gibi gösterip diriltmek ve boş lafla peynir gemisini yürütmek!

Sezon sonunda Kader’in annesi Banu’yu akıl hastanesinden akla zarar bir biçimde kaçırtıp ‘Tımarhaneden kaçmak bu kadar kolaysa vay halimize’ dedirterek adeta korku filmine dönen bir atmosfer yaratan ‘Kırgın Çiçekler’, yeni sezonu için meraklandırma formülünü de, Taylan Biraderlerin ‘Okul’ filminin galasında mumdan tutuşan tüllerle çıkan yangın misali, kızlar yurdunu yakıvermekte buldu. Daha önceden tüm kızlara kurşun sıktırarak tatile gidilmişti. Bu kez deliyi bile zıvanadan çıkartacak bir süreçle geliştirilen yurt yangını seçildi. Yapımın bu tercihi, diziyi olanca saçmalıklarına rağmen izleyenlerin zihninde ‘Acaba yeni sezona birini öldürerek mi başlayacak’ merakını yaratmak için birebirdi doğrusu. Biz bu anları, tarikat yurtlarında çatır çatır yanan öğrencileri hatırlayarak izleyip ‘Ama bunlar Kırgın Çiçekler, nasılsa kurtulurlar’ demiş olsak dahi, bu tarz bir sezon finalinin, ‘Kızlar yaşıyor mu’ türü başlıklar atan medyanın da gazıyla, gelecek sezon için etkili olacağına kuşku yoktu. Gerçi kanalın tanıtım filminde kızları görüp yangının kofluğunu fark etmek de mümkündü ama yıllara meydan okuyan ‘Arka Sokaklar’ın da seçtiği ‘ölüm olasılığı üstünden iş yürütme’ yönteminin, böylesi yapımlarda her daim gideri olduğu da muhakkaktı.

Dahası ‘Kırgın Çiçekler’in asıl akla zarar tilki kurnazlığı yeni sezon fragmanında çıktı ortaya. Kızların cenaze törenini gösterip izleyicinin aklıyla oynamayı sürdüren yapımın 89. bölümü de bu cenaze töreniyle başlatılınca merak iyice artırıldı. Herkes salya sümük ağlıyordu… ‘Kızlar affedin beni. Her şey benim yüzümden oldu’ diye tabutlara kapanan Meral, Songül’ün hışmına uğruyordu… Yani kızların gerçekten öldüğünü düşündüren başlangıç buram buram yeni sürece kapı açan türden bir dramdı ama… O da ne? Meğer hepsi Meral’in bir havuz başı keyfinde gördüğü rüyadan ibaretmiş. Yani ölen giden yokmuş. Hadi bee… Yangın ne ola peki? Yurdun yanmasından Kader’i ve kızları sorumlu tutan Neriman Hanım’ın ‘Devlet yurdu çıkar çıkmaz defolup gideceksiniz’ tavrından ve yeni taşınılan binadan anlıyoruz ki, o gerçekmiş. Mekân değişimi gerekince yangın da gerçek oldu tabii! Kızların o yangından nasıl kurtulduğu, Meral’in ölüm pahasına anlatmadığı gerçeğin ne olduğunun kızlarca sorgulanmaması, Banu’nun nasıl yakalandığı gibi ince detaylara gelince… Aman canım… Dokunaklı cenaze sahnesinden havuz başına zıplayıp izleyiciye, eşeği kaybettirip buldurma mutluluğu yaşatılmış ya… Akla zarar saçmalıklarla ilerleyen dizinin tilki kurnazlığıyla yarattığı dramatik başlangıçta tüm bunların lafı mı olur? Olmadı da. Süreç eski tas eski hamam bezdiricilikle akıp gitti.

Velhasıl; Yapımın bu tilkilikle işi nereye kadar götüreceği, düşük algıların ekmeğini daha ne kadar yiyeceği bilinmez ama bir kez daha işe yaradığı kesin. Yanı sıra, üç yeni ismi kadrosuna ekleyerek yoluna devam eden ‘Kırgın Çiçekler’in yeni sezondaki mantıksızlık performansında hiç düşüş olmayacağı da ortada. Gaz verenler bulunduğu müddetçe mantıksızlık gırla…

KIRGIN ÇİÇEKLER’İN YENİ GAZI

Yetimhane kızlarının hayatını, saflıkla yükselen kötülükten ibaret sayıp adalet sistemini ve emniyet güçlerini acizleştirerek yarattığı Kemal karakteri üstünden abartılarını geliştirerek fenomenleşen ‘Kırgın Çiçekler’in yeni sezonu, içerik açısından olmasa da reyting bazında bomba gibi başladı. Büyük iddiayla yola çıkan ‘Kayıtdışı’nı altıncı sırada bırakıp bu gruptaki kitle için kalitenin önemsiz olduğunu bir kez daha ispatlayan Total’de ‘Söz’ün ardından ikinciliği kapan ‘Kırgın Çiçekler’, AB sıralamasında ‘Kayıtdışı’nın gerisinde üçüncü olsa bile ABC+ grubunda yine ikincilik koltuğundaydı. Hatice’ye değil neticeye bakıldığında bu başarıya söylenecek söz yok. Ancak kabul etmek gerekir ki, onca zaman dizinin böyle yükseklere havalanmasındaki en büyük etken, Kemal karakterinin tacizcilikle pompaladığı gaz oldu! Peki, Kemal öldüğüne göre bu sezon içerik nasıl doldurulacak?

Şimdi bizimki de laf mı yani, başta Zehra Abla sağ olsun. Maşallah kadın, kadın değil cin mübarek. Yetişmediği yer, dalmadığı konu, çalmadığı kapı yok. Bir gazete ilanını görüp şıp diye Meral’le bağlantı kuran ve babasının konağı gibi ortama dalıp Meral’i ‘torun’ niyetine Sadri Dede’nin kapısına yamayan Zehra’dan daha iyi gaz mı olur ‘Kırgın Çiçekler’e?

Öte yandan pis kediler gibi Meral’e sarılıp sırnaşan, sürekli ‘Aşkım’ diye hitap ederek sinir bozan ve kocaman karnıyla tezat teşkil edecek biçimde top gibi oradan oraya koşturan Zehra ile ağız burun hareketleriyle, dudak ısırmalarıyla iyice iticileşen Meral’in sahtekârlığının ‘Kırgın Çiçekler’in dibe vurduğu nokta olduğunu da belirtmekte fayda var.

Çünkü Meral’in, Zehra aracılığıyla Kader’in yerine geçmesiyle ‘O Hayat Benim’ çakmasına dönüşen dizide bu ikilinin her sahnesi gereğinden fazla yapmacık ve itici! Daha önceden berberdeki tuzağı fark edip çok saçma biçimde saçları değiştirerek testi yalanlaştıran ve birdenbire eli kolu her yere yetişir hale getirilen Zehra’nın, kendi deyişiyle, DAN testinde hile yaptırmak için bir kez daha formül türetmesi, işin suyunun çıkartılmasından başka bir şey değil. DNA testlerinin dizilere malzeme yaratmak için oyuncağa çevrilmesi bir yana… Meral’e ‘Biraz abartacaksın’ diyerek adeta dizinin özünü tespit eden, pirzola-kokoreç düşkünü Zehra’nın, hademeye rapor değiştirtme teklifi sayesinde hastane kayıtlarının ne denli güvenilmez ve hileye açık olduğu izlenimini ortaya koyan ‘Kırgın Çiçekler’ bu kanatta gerçekten de işi abartmış durumda. Songül’ün kul köle olduğu Zehra hangi sıfatla Meral’in yanında? Zenginler bu kadar aptal mı olmakta? Bu tür abartıları uydurmasak artık diyorum.

Ayrıca Meral’in kasadan para çalma olayı da bir başka dandiklik… Zenginlerin ‘şifresiz kasa’ kullanma saçmalığı bir yanda, Meral’in kasada para olduğunu bilip çabucak açması diğer yanda… Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Hele Meral’in suçunun bir çırpıda Kader’in üstüne yıkılması, sinir küpü olmak için birebir. Kader’in hırsızlık iftirasına karşı sessiz kalmayıp polise giderek parmak izi alınmasının yolunu açması bir umut olmuştu içimize ya... Gel gör ki, ‘Nihayet mantıklı bir şey yapılmış’ deme hevesimizin kursağımızda kalması uzun sürmedi. Her an Meral’in yanında olan Zehra’nın usulca sıvıştığını gördük köşeden. Bir kez daha isyan ettik. Bu sahnenin devamında onun odaya çıkıp parmak izini sileceğini tahmin etmek zor değildi. Asıl akıl kurcalayan şeyse, Zehra’nın kasanın yerini nasıl bulduğuydu! Yani evin yolgeçen hanına dönmesi bir yana, sözde kötü kadın olarak gösterilen ve kötülüğü Zehra’nın kolunu ısırmaktan öteye geçemeyen Macide ile kızına rağmen millet istediği gibi odalarda cirit atabiliyordu. İzleyici bu kadar gerzek yerine konur mu? Konuyor işte. Dolayısıyla ‘Bu kadarına da pes artık’ dememeli, Zehra daha ne gazlar verecek diziye diye beklemeli. Hem belli mi olur, bir bakmışsınız ‘O Hayat Benim’deki kötüler gibi Zehra da masumlaşıverir bir anda. Hoş zaten onun katakullileri hep hoşlaştırılıyor dizinin mantığında! Bu da bir taktik.

‘Kırgın Çiçekler’in bu sezon için yarattığı gazlardan bir diğeri, ‘Anne’ dizisinden arak mantıkla yaratılanı! Yetimhane kızlarının dramının yetmediği yerde uydurma ‘zengin aile’ olayını yaratarak yeni sezonuna malzeme çıkartan dizi, ota moka ağlayıp boyalarını akıtan Feride’nin anneliğini de Metin’den öteye taşımak için aile içi şiddete maruz kalmış yeni çocuk dramını yaratmış. İzleyicinin psikopat babalık merakından nasiplenmeyi akıl ederken, içeriğe polisiye bir kanat da açıvermiş. Ali komiser ile yardımcısı Fadik’in bulunduğu emniyet birimini tiyatro sahnesine çevirip yeni bir Kemal vakası daha sergileyerek ‘Kendi gitti ama taciz mirası yaşıyor’ dedirtircesine, kızlarının taciz iddialarına inanmayan annelere ders vermeye soyunan yapımda, Efe ve köpek kafesine kapatılarak ölen ablasının öyküsünden çok ekmek yenecek gibi. Zira buradan ‘Anne’deki Cengiz misali bir tip türetildi. Yanılmıyorsam adı da Bekir… Gaz vermek için birebir. Yolculuk uzun tutulunca takviye gaz lazım tabii. Bu noktada takıldığım detaylarsa, Ali Komiser’in Bekir’i kovalarken, neden onla senkronize biçimde dönüp arkasına baktığı ve Efe’yi ‘Kız Yetiştirme Yurdu’na getirmesi! Kaçan arkasına bakar da kovalayan niye baksın? Burası kız yurdu değil mi, erkek çocuğun işi ne? Karma yurtsa niye ‘Kız Yurdu’ yazsın?

Kolu kanadı moraran Serkan’ı romantizmin göbeğinde bayıltıp bölümü noktalarken bir kez daha ‘hastalık’ olgusundan gaz alma yolunu seçen ve bu meyanda izleyiciyi de şişiren dizideki bomba gaza gelince… ‘Ejder’! Tayanç Ayaydın’ın sunumundaki karakter, kanser olayıyla sezon ajitasyonunu güçlendirmeyi seçen diziye, Sadri’nin yeğeni olarak bol gaz verecektir. ‘‘Babana hiç benzemiyorsun, annene benziyorsun. Annen de Banu’ya benzemiyor’’ diyerek, Zehra’nın başlattığı sahtekârlık oyununu bozmaya gelip Meral’in sahte torunluğundan sezon boyu nasiplenileceğini ortaya koyan dizide, yeğenin mirası kaptırmamak adına neler yapabileceğini ve senaryonun bu uğurda mantıksızlıklarını nereye vardıracağını hep birlikte göreceğiz. Umarım Tayanç Ayaydın’ın oyunculuğu saçmalıklarla ziyan zebil edilmez.

NETİCEDE; Dramatiklikleri ve kendince gülünçlükleriyle dibe vuran… En az kendisi kadar sinir zıplatan abartılar üstüne kurulu ‘Aşk ve Mavi’ ile ‘Kanatsız Kuşlar’ın reklamcılığına soyunan ‘Kırgın Çiçekler’, eğitici mesajlar vermeye müsait olmakla birlikte, abartılarıyla rahatsızlığa dönüşüp bu olumlu yönünü köstekleyen bir yapım olmayı sürdürmekte. Abartının yeni yüzü olan Zehra’nın, saçmalık ötesi ‘gaz’ kapasitesine sahip olduğunu ve ayakta kalmak için mantığı her şekilde yerle bir edeceğini de yeni sezonun ilk bölümünden gösterdi bize. Hal böyleyken gençlerin sayesinde bu noktaya gelip onları kendine bağlayacak ekstra dram yaratmakta hayli ustalaşan dizide oyunculuğun şirinliğine tav mı olalım yoksa sahnelerdeki basitliğin ve karakter saçmalığının zekâyı zorlamasına mı dert yanalım, bilemiyorum.

Tabii bir de reyting bolluğunda ‘Beğenmeyen izlemesin’ deme seçeneği var ama… Basitlik ve abartıyla kazanılan başarıya bakıp birbirini taklit eden dizi bolluğu sayesinde ekranlarımız, habercilik gibi, tıpkılaşma tehlikesiyle karşı karşıyayken, yavaş yavaş seçenek kalmayacak gibi! Akla zarar tilki kurnazlığının moda olduğu yerde Allah beterinden korusun diyelim…

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal