Jet Sosyete zorlaması yutulacak gibi değil

İsme dayalı piyasaya sürülen ‘Jet Sosyete’nin hali harap. GQ’dan Yılın Kadını ödülünü kapıp giden Gülse Birsel anlaşılan ‘Jet Sosyete’yi de, en kolayından izleyiciyi kapıp gitme mantığıyla yaratmış.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Kabak tadı vermek… Eskilerin bize miras bıraktığı güzel deyimlerden biri! ‘Aynı şeyleri tekrar tekrar anlatarak sıkıcı tat vermeye, bıktırmaya başlamak’ manasına gelen bu deyimin günümüzdeki en net yansımalarından biri de dizi konularında kendini göstermekte.

Yenilik üretemedikleri için sürekli aynı şeylerin etrafında dolanıp duran kimi dizicilerin, matruşka misali birbirinin içinden çıkan işlerle izleyici aklını yok saymaları bir yana ‘Süper yaratıcılık’ sergilemişçesine tavır takınmaları tam anlamıyla komedi. Nasıl ki, Star ekranlarında boy göstermeye başlayan ‘Jet Sosyete’ de bu minvalde çıktı karşımıza!

Gülse Birsel’i üç yıl aradan sonra yeniden ekranlara döndüren dizi için uzun zamandır akıllara işlenen haberlerle büyük beklenti pompalanılmıştı medyadan. İşe de yaradı hani… ‘Savaşçı’yı koltuğundan ederek AB’de birinciliğe kurulan dizi, ‘Cennetin Gözyaşları’nın 5,57 ile dördüncü olduğu Total’de de 5,89 reytingle üçüncü sırada yer aldı. Ancak dizi bu parlak sonuçları gerçekten hak etti mi, derseniz… Kesinlikle hayır. Zira önümüze konan şey, ‘İnsaf’ dedirten sonuçlarla hiç bağdaşmadığı gibi, ekstra özelliklere veya ilgi çekici içeriğe sahip bir yaratıcılık ürünü de değil. Aksine dizinin durumu baştan sona ‘Jet Sosyete zorlaması’ndan ibaret!

Şimdi bu sözümüze karşı ‘İlk bölümün günahı olmaz’ klişesini veya ‘Dizi ilerledikçe konusu da açılır ve güzelleşir’ savunmasını çıkartan olabilir. Ben de genelde ilk bölümden topa tutmayı sevmem. Ama ‘Jet Sosyete’nin olayı, yedisinde neyse yetmişinde de odur, türünden. Dolayısıyla zorlama biçimde yaratıldığı her halinden belli olan diziyi ilk bölümden yorumlayıp eleştirmekte hiç sakınca görmüyorum.

JET SOSYETE’DE KOMEDİ UCUZLUĞU

Komedinin ucuzu olur mu demeyin! Medyayı, televizyonu ve dahi sosyal medyayı sıçrama tahtası yapanların basitliklerini marifet sayıp birilerinin desteğiyle bedavaya ünlü yaratılmasına çanak tutma modasının alabildiğine yaygınlaştığı günümüz dünyasında insan ucuzluğu nasıl almış başını gidiyorsa, komedinin de ucuzu ortalığa saçılmış halde. Gerek beyazperdede, gerekse ekranlarımızda bu ucuzluk olanca klişeliğiyle hüküm sürmekte. Nitekim ‘Jet Sosyete’deki mizah çabası da bu komedi ucuzluğu modasının eseri!

Güldürmekten ziyade iç daraltan, kahkaha efektleriyle sinir bozma ritüelini eksik etmeyip izleyiciyi gülme özürlüsü haline getiren ve aşırı abartılı tipleriyle ruhumuzu yorup kulaklarımızı tırmalayan ‘Jet Sosyete’nin espri anlayışı o denli yozlaşmış bir tablo çıkarttı ki karşımıza, sergilenenleri komedi sanatına hakaret olarak nitelendirsek yeridir. Yapımda BKM ve Gülse Birsel imzalarının yer alması da durumu değiştirmiyor sonuçta. Zira istenildiği kadar medyada büyük büyük övgülerle bahsedilsin, reytingleriyle başarı değerlendirmesi yapılsın… Sinemada ‘Aile Arasında’ diyerek gişeyi yakalayan ve ‘Hayatımda hiç para için çalışmadım’ sözüyle iş anlayışındaki rehaveti ortaya koyan Gülse Birsel’in ekran gidişatı hiç iç açıcı değil. Oyuncularının kalitesi ve esinlenmeleriyle ilgi gören ‘Avrupa Yakası’ndan sonra kendi kendini tekrarlama ve yersiz abartılarla donatılmış karakterlerden, bozuk konuşma biçimlerinden medet umma performansının ötesine geçemediği meydanda. Tabii bu meyanda ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’dan günümüze, BKM’nin televizyon yapımlarındaki komedi klişeliğini de unutmamak lazım. ‘Ekran başındakilere bayat-taze fark etmez. Ne koyarsan önüne yer’ diye mi düşünülüyor yoksa izleyicinin komedi anlayışı mı fazlaca küçümseniyor, bilemiyorum. Yoksa ucuz komedi dayatmalarıyla gerçekten küçüldü mü komedi algısı?

O halde şimdi soruyorum size… Külliyen normal olmayan insanları, deforme tipleri bir sit-com çatısı altında toplayıp ‘Bugün evde böcek, yarın teknede Göçek’ gibisinden ipe sapa gelmez replikler ve bozuk konuşma tarzlarıyla donatmak… Üstelik bunu yaparken doğru düzgün bir içerik yaratma zahmetine girmeyip oradan buradan derleme akışla işi götürmek komedi midir gerçekten? Şayet maksat saçmalıklar silsilesi izleyip kahkaha efektlerinin ‘Burada gülünecek’ direktifi doğrultusunda kahkahayı basmaksa… Ve dahi ‘Aman filanca yaptıysa o iş kesin şahanedir’ kafasıyla olaya yaklaşılıyorsa, elbette ki bu sorumun cevabı ‘Sen komediden ne anlarsın. Bal gibi de şahane bir komedi’ şeklinde gelecektir. Yok, eğer komedinin dram yaratmaktan daha ciddi ve çaba harcamayı gerektiren bir sanat icrası olduğu düşünülüyorsa… Bayat yemeklerin ısıtılıp ısıtılıp getirilmesi gibi, aynı tarz karakterlerin ve sözde esprilerin durup durup farklı isimler altında ekrana sürülmesinin ekran fırsatçılığından ibaret olduğu gerçeği fark ediliyorsa, o zaman da ‘Jet Sosyete’nin komedi ucuzluğu görülecektir elbet!

Bu saptamayı yapmanın ardından gelelim, ateş almaya değil kök salmaya geldiklerini haykırarak işe koyulan… Ama gereksiz haykırışlarıyla insandaki gülme ateşini solduran, ‘Jet Sosyete’ye bu yorumu yapmamıza sebep olan ayrıntıların değerlendirmesine…

İSME DAYALI ‘JET SOSYETE’NİN HALİ HARAP

Birbirinin kopyası dizilerden bunalmış izleyicimizin reklam gazına geldiği, ‘Aile Arasında’ filminden ilhamla direkt dalış yaptığı ve çoğunlukla da ‘merak’ gereği takıldığı ‘Jet Sosyete’, gözü olan ve objektif değerlendirme yapan herkesin görebileceği üzere orijinallikten uzak bir kolaycılık ürünü. ‘Avrupa Yakası-Yalan Dünya’ karışımının ‘Türk Malı’yla soslanmış hali olarak huzura getirilen yapımın en itici yanı da, kadronun bir kısmının aynı isimlerle oluşturulması yetmiyormuş gibi, aşırı karikatürize edilmiş zorlama tipleri bünyesinde barındırması!

Kendi kendine övgünün bir başka göstergesi olup sinir zıplatan alkış efektiyle açılışını yapan dizide normal ve inandırıcı bir tip bulmak hemen hemen imkânsız gibi. Gülse Birsel’in çok iyi gözlemci olduğu söyleniyor ya… Merak ediyorum toplumumuzda gözlemlediği tipler senaryolarındaki gibi garabet ürünü mü? Derya Karadaş’a layık görülen Safiye karakteri mesela… Bunun esprisi nedir? ‘Yalan Dünya’dakinin aynısı bir tip yaratmak çok mu lüzumdu? Bu bozuk ve yorucu konuşma stili izleyici tarafından aşırı ilgi gördü de ‘olmazsa olmaz’ olarak mı düşünüldü? Eminim Derya Karadaş, tekrar Zerrin’leşmek yerine, kendi yorumuyla oynasa Safiye’yi çok daha iyi bir karakter çıkartırdı ortaya! Peki ya Gülse Birsel’in, kendinde ilk defa denediğini söylediği, Gizem tipine ne demeli? Şahan Gökbakar’ın ‘Kayhan’ından mı esinlendi de dişlek ve saftrik eski modelliğe soyundu? Peruk takıp dişlekleşince farklılık mı yaratılmış oluyor? Yanı sıra sinemadaki oyunculuğunu takdir ettiğim Bartu Küçükçağlayan’ın Gündüz karakteri de Orçun’un tıraşlı hali gibi! Yandan yemiş çarpık çurpuk yürüyüşle komedi hali… Yersen. Çağlar Çorumlu’nun Yaşar’ı deseniz… Burhan Altıntop misali elinde çantasıyla dolanıp kimi yerde Recep İvedik tarzı konuşan, ara ara Erman Kuzu moduna giren Yaşar, hem doğal değil hem de özgünlükten uzak. Sarp Apak kanadında da durum stabil. Yani geçmişten günümüze aynı aksiyon ve soğukluk yerli yerinde. Tonguç Tony’nin halleri, sosyal medyacı Pelin’in eğretiliği, Alara’nın gotikliği, İlayda’nın vidaları gevşemiş pilli bebek hareketliliği derken… ‘Jet Sosyete’de dişe dokunur karakter olarak Cengiz Bozkurt’un Cengiz’i ve Ayşenil Şamlıoğlu’nun Zahide’si kalıyor geriye. Neyse ki Gülse Birsel’in ‘bozma’ merakı onlara pek ilişememiş! Belki de oyunculuklarıyla komedi icra etme güçlerine güvenen isimler kendilerini gereksiz yere karikatürize etmek istememişlerdir.

Gelelim işin içerik kısmına… Eve giren parça etin uzun zaman önce olduğunu vurgulamak için ‘Avrupa Yakası’nı bünyesinde anıp, rahmetli Münir Özkul’u da Yaşar karakterinin mizahına malzeme eden… Uzun süresini bomboş kopyala yapıştır karakterlerle dolduran ‘Jet Sosyete’de dişe dokunur bir öykü arayacak değiliz kuşkusuz. Mantık derseniz… Zahide Hanım’ın kazık kadar torununun laptop’ını almak için gece vakti ortalığa dökülmesi(akıllı telefonu yok sanki) ve karanlıkta kendisine vuranları çok net görüp tıpı tıpına teşhis etmesi gibi silme mantıksızlığın yer aldığı içerikte sorgulamaya hiç gerek yok. Mazeret olarak karşımıza hemen ‘Ama bu bir komedi dizisi’ klişesi dikiliverecektir nasılsa. Tüm bunlara karşın zekâmızı ve sabrımızı test eden aynılıktaki bir kısırlığı da hazmedecek değiliz. Hele hele ‘Evlat katili olma temasına toplum çok önyargılı’ cümlesine gülmemizi kimse beklemesin bizden. Ne yani? Toplum doğal mı karşılamalıydı evlat katilliğini? Bu saçmalık hangi mantıkla yazıldı?

Anlayacağınız absürtlükte birbiriyle yarıştırılan karakterlerin iticiliğinde, zorlama diyaloglarla yaratılan hikâye yoksunu hikâyeden ibaret olan senaryoyu ‘zeki kadın’ etiketiyle allayıp pullamalara karnımız tok... Görgüsüzlük üstüne çiyalı-mozzarellalı-10 bin TL’lik çantalı kıytırık laf vurmalar, 100 dolarlık kruvasan alanların dünyalarındaki yozluklara karşı varoşluğu parlatarak sözde mizah çıkartma denemeleri, zengin koca bulup sosyetikleşen iç çamaşırı mankenlerini gömme söylemi de kesmiyor bizi. Çünkü bu sözüm ona yepyeni sit-com’da her şey eskinin eskisi! Hani kendini tekrara düşmekle eleştirdiğimiz Birol Güven’in ‘Çocuklar Duymasın’ı bile ‘Jet Sosyete’nin yanında yaratıcılık dehası gibi kalır. Öte yandan Pazar’ın yepyeni komedisi olarak en hasından ‘Aslan Ailem’ de var, örnek alınası.

SONUÇTA DİYECEĞİM O Kİ; İsme dayalı piyasaya sürülen ‘Jet Sosyete’nin hali harap. GQ’dan Yılın Kadını ödülünü kapıp giden Gülse Birsel anlaşılan ‘Jet Sosyete’yi de, en kolayından izleyiciyi kapıp gitme mantığıyla yaratmış. Başlangıç reytinglerine bakıp mantığının ne denli isabetli olduğunu da düşünebilir rahatlıkla. Lakin ilerleyen bölümlerin hayrına, izleyicinin zekâsını bir parça önemsese; ‘Jet Sosyete’ye jet bir çekidüzen verse çok iyi olur. Aksi takdirde bu zorlama ve uyutucu karışımın uzun süre yutulup hazmedilmesi zor! Yiyene afiyet olsun.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal