İhanetin bedeli

Bu ülke de kimler neler yapmadı ki... Eline telefonu alan yazdı çizdi. Kalemini alan salladı durdu, arkasındaki güçlere güvenip konuştu da konuştu.

Nilgün Çolak Nilgün Çolak

İyi günler herkese...

Öncelikle uzun bir aradan sonra tekrar başladığım bu köşemde müthiş bir geri dönüşüm aldım, hepinize buradan çok teşekkür ederim. Evet Fatih Terim'le ilgili çok fazla teşekkür mesajı aldığım gibi tabii beni hükümete yalakalıkla suçlama mesajları da almadım değil. Ancak bu da çok normal, herkesin fikrini saygıyla karşılıyorum ve buradan herkese çok teşekkür ediyorum.

İyi ki varsınız, sizi seviyorum. Ancak bir şeyin altını özellikle çizmek istiyorum. Ben bu ülkede doğmuş büyümüş ve Şu anda da 5 yıldır Londra'da yaşayan biri olmama rağmen dışarıdan baktığım da benim gördüğüm, belki de sizin görmediğiniz çok önemli bir şey var güzel dostlarım...

Bakın ülkem de ya da hayatta herşey % 100 doğru demiyorum. Bana da bazen ters gelen, acaba? dediğim şeyler oluyor. Olmalı da zaten... Çünkü hayat zaten böyle bir şey. İnişler de olmalı, çıkışlar da... Ama bu ülke de gerçekten çok güzel şeyler de oluyor arkadaşlar ne olur görün artık.

İnanın bizim ülkemiz kadar güzel ve rahat bir ülke Yok. Üstelik hayatta kimin için herşey % 100 doğru ve güzel olabilir ki... Kimden % 100 doğru olmasını bekleyebilirsiniz? Siz "ben çok doğruyum" diyorsanız, zaten geçmiş olsun "yanlış sizde başladı" demektir.

Hayat denen bu döngü de hiç bir şey benim doğrularıma ya da sizin doğrularınıza uymak zorunda değil. Üstelik yaşadığınız her şey mükemmel olmak zorunda da değil. Tabii ki iyiler kadar, kötülerde olacak. Doğrular kadar, yanlışlar da olacak. Bu hayatın merdivenleri. Bunların hepsi iyi niyet çerçevesinde düzeltilecek şeyler.

Hepimiz insanız hata yapma özgürlüğüne sahibiz. Ama güzel ve güvenli bir toplum içinde yaşamanın gerektirdiği kurallara da uymak zorunluluğu olduğunu unutmamalıyız. Burada belki sevmek tercih olabilir ama saygı mecburidir. Devlete ve aileye hata olmaz.

Devlete ve aileye yapılan hata ihanettir. Hata; adı üstünde kendine yaptığın zarardan doğar, kişilere bilinçli zarar vermeyen ve içinde pişmanlık gerektiren bir şeydir. Bir kez yapılırsa hatadır, ikincisi ve sonrasında alışkanlığa dönüşür ki... İş'te o zaman bu affedilemez. Önemli olan hata yapmak değil, hatadan dönebilmektir. Kısacası hata yapmaktan değil, insanlığımızı kaybetmekten korkalım derim. Bence yapılabilecek en büyük hata inançlarını kaybedip, içindeki insanlığı yok etmektir.

Ben de zamanında çok zor günler yaşadım, atlattım ama inançlarımı hiç kaybetmedim. Çünkü biliyorum ki; hayatta her şey bir sınav ve hepimiz kademe kademe bu sınavları veriyoruz ve yine her zaman vereceğiz. Önemli olan sizin olaylara bakış açınız. Her yeni doğan güneş ve her yeni gün bir sürpriz. Ülkemiz de zor günler geçiriyor ama İnanın görmek isterseniz ülkemiz de güzel şeyler de oluyor. Zorluk beraberinde güzellikleri getirir, zorluk yaşamadan, güzel hiç bir şey elde edilemez. Güzel, zor olduğu için güzeldir. Evet belki şu an bu söylediklerim bir çoğunuza saçma geliyor hatta "bu ne diyor?" bile diyebilirsiniz. Düşüncelerinize saygı duyuyorum belki de haklısınız ama haklı olmanız sizi mutlu kılıyor mu? Ona bakmak lazım.

Benim şu an sizden tek farkım belki de "hayatın bana yaşattığı herşeyden kendime bir ders çıkartarak, kötü şeylerde çok fazla kalmayı tercih etmeyip, güzellikleri görme tarafında olmayı seçiyor" olmam. Ben güzel pencereden bakmayı seviyorum. Ben artık haklı olmak için değil, mutlu olmak için yaşıyorum, tabii bu benim tercihim. Siz ne taraftan bakmak isterseniz bakabilirsiniz.

Özgürsünüz... Ama lütfen bana bu ülke de özgürlük Yok demeyin. Bu ülke de özgürlük var, hem de çok var, hatta fazlasıyla var, ama bir şartla... Saygılı olmak şartıyla... Özgürlükle saygısızlığı karıştırmayalım. Dünyanın hiç bir yerinde bir devlet büyüğüne ya da ailesine küfür edemezsiniz. O kişi ya da kişiler ülkesini temsil edendir, seçilmiştir ve saygı duymak zorundasınızdır. Kim olursanız olun, bunu başka bir ülke de yapsanız, Sizi anında paket ederler, ruhunuz duymaz. Kaldı ki zaten böyle bir şeye cesaret edemezsiniz. Etmemelisiniz de... Hatta bırakın kişileri, devlet büyüklerini... Devletin en ufak bir taşına bile zarar verdiğiniz de çok geçmeden bir kaç saat sonra kapınızı çalarlar.

İşte böyle olunca bana bu ülke de özgürlük deyince çıldırıyorum. Hele bir de bu ülkeyi terkedeceğim demiyorlar mı? İyice çıldırıyorum. Bu ülke de zaten sana deli oluyordu. Git!.. Seni kim tutuyor? diyesim geliyor vallahi... Konuştuğun zaman yapacaksın, boş boş konuşmayacaksın. Ayrıca çok basit başka bir örnek daha vereyim.

Dünyada kutlanan "İşçi Bayramı" her yerde eğlence içinde kutlanırken, bizim ülkemiz de kutlanırken ortada kaldırım bırakmayan bir milletiz. Bu nasıl bir kutlama anlayışı anlamış değilim. Şimdi soruyorum sizlere o kaldırım size ne yaptı? Neyin hırsı ya da kime bu zarar? Devlete mi? Yoksa yine farkında olmadan kendimize mi? Devlet kim? biz kimiz? Bu bir kutlamamı, Bayram mı? Yoksa savaş mı? Daha neler neler... Yanlış işte taaa buralarda başlıyor aslında benim bu güzel ülkemde. Galiba armutlar ve elmalar karışmış durumda gibi ne dersiniz? Bence önce herkes bir kendini silkelemeli ve kendi önünden temizliğe başlamalı.

Daha yazacak ne örnekler var ne örnekler ama yerimiz dar...

Bu ülke de kimler neler yapmadı ki... Eline telefonu alan yazdı çizdi. Kalemini alan salladı durdu, arkasındaki güçlere güvenip konuştu da konuştu. Hatta ağzı olan herkes konuştu. Bilen de bilmeyen de... Herkes her konuda bir otorite oldu. Sonra bıçak kemiğe dayanınca yeter denince suç oldu. Peki burada suç kim de?

Ben gerçekten anlamıyorum artık kim kimdir? Necidir? Sokakta bir bakıyorum adam politikacı sanırsınız, verseniz devleti yönetecek, ama bakıyorsunuz 3 kişilik ailesini yönetmekten aciz. Diğer tarafta hiç bir işe sap olamamış, yan gelip yatıyor, borç içinde yüzüyor elinde son model telefon, ama ağzı durmuyor. Neymiş efendim bu devlet hep adamlarını tutuyormuş da, onu görmüyormuş. İyi de sen ne yapıyorsun ki? Seni görsün bu devlet. Sen bu devlete külliyen zararsın. Kocaman adam olmuşsun konuştuğun kadar çalışsaydın şu an paranın sen hesabını bilemezdin. Bu ülke de İnanın çalışana iş çok ama çalışmaya gönüllü adam yok. Kimse kusura bakmasın. Herkes bir kolaylık peşinde... Gidin bakalım başka ülke de bu rahatlığı bulabilecek misiniz?

Neyse yine dönelim konumuza, Yani anlayacağınız ağzı olan konuştu hatta öyle çok konuştular ki; işi tencere tava çalmaya kadar getirdiler. Bu hükümet hep sustu. Sustu. Sustu. Sustu...

Ama o bazıları ne yaptı meydanı boş sanıp çıtayı yükselti ve konuyu ailelere, çocuklara, özel mahrem bölgelere kadar getirdi. Sonra ne oldu sonuç ortada... Aaa tabii bu kadar kızgınlığın ve "yeter ama artık bir yere kadar" dan sonra kuruların arasında belki yaşlarda yandı. Ama bu hep olmuştur. İlk değil son da olmayacak. Ve olacaktır da...

O zaman konuşmak kadar, bazen susmanın da gerektiği zamanlar olduğu bilinecek!. Söz konusu Devlet ve Aile ise, Herkes haddini bilecek.! Bu arada ailenin parçalanmasını isteyen şakşakçıların oyununa gelinmeyecek!. Bilinecek ki; biz bir aileyiz ve aileler arasında da anlaşmazlık çıkabilir ama saygı içinde herşey hallolur. Bu arada bende tabii ki arada kaynayıp hiç suçsuz günahsız olanların, bazen hata sonucu zarar görmesine üzüldüğüm oluyor hepimiz çoğu zaman bu zararları yaşamadık mı?

Ama şu an ortada var olan şey, bu gerçeği değiştirmez. Gerçekten kimin ne olduğunu da bilmediğimiz bir ortamda yaşar olduk. Kimse durup dururken alınmıyor. Senin gözünün üstünde kaşın var diyip alınmıyorlardır eminim bu kişiler, vardır devletin bir bildiği. Neyse bu işler beni de sizi de ilgilendirmez. Zaten çok da anladığım şeyler değil. Bırakın bu kısmı devlet içinde çözsün. Herşeyi de halk olarak bilmek zorunda değiliz zaten. Hatta bazen bazı şeyleri bilmemek en iyisi bile olabiliyor.

Kısacası sözün özüne gelecek olursak; Saygısızlık, özgürlük değildir güzel dostlarım. Özgürlük başta kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapmadığın nokta da başlar. Yani sizin içinizde başlar... Ve bu da genele yayılır ve çoğalır. Ben, Siz ve Onlar şeklinde... Ayrıca saygı dinimizde de, bizim Türk-Ahlak-Örf ve adetlerimizde de mevcuttur ve farzdır.

O zaman siz şimdi özgürlükten bahsederken başkalarının fikirlerini kabul etmeyip saldırırsanız, o zaman nerede kaldı bu savunduğunuz özgürlük anlayışınız?

Ama yok siz sadece ben ÖZGÜR olayım. İstediğimi yapayım. Ama başkasına gelince olmaz benim ÖZGÜRLÜK HAKKIM derseniz bakın işte o olmaz. Bu özgürlük değil bencilliktir. Kişilik haklarına tecavüzdür ki, bu da yine yasal olarak bir suçtur.

Bakın bunun en güzel kanıtı... İlk yazımı hatırlayacaksınız. Fatih Terim'le ilgili... Ben bu yazıyı yazdığımda çok güzel mesajların yanında çok eleştiri dolu mesajlarda aldığımı yukarıda belirtmiştim ama geri adım atmadım yazımı çekmedim. Hatta bana sen kendi kendini ayağından vurdun -Ya Fatih Terim seni indirecek ya da O'nu hükümet çok destekliyor çok yakında sende çok tuttuğun desteklediğin reisinden alırsın payını bile diyenler oldu.

Benim de hepsine tek bir cevabım oldu. "Görüşlerinize saygım sonsuz ancak tasvip etmiyorsanız, okumazsınız yazımı olur biter. Bu benim özgür düşüncem ve ben inandığımı yazıyorum. Ayrıca ben kötü bir şey yazmadım ortada var olan bir yanlışı dile getirdim, yalan yok, iftira yok, hakaret yok. Mekanı basan da ben değilim.

Ben halkın sesi olarak, halka sorumlulukları olan birine, nazik bir şekilde sorumu sordum ve cevabımı aldım. Ayrıca son derece de inanıyorum ki; Devlet büyüklerimizde, bu konu da halkımla ve benimle aynı fikirde. Sonuçta Devletten büyük hiç bir şahış olamaz. Bu ülke de hak var hukuk var. Kimse kimseyi mağdur etme hakkına sahip olamaz. Kimliği ne olursa olsun. Ve nitekim de zaman beni haklı çıkardı. Çünkü kim ne derse desin bu Devlet bir Kanun Devleti."

Ve yine tekrar ediyorum Sn. Tayyip Erdoğan'a gerçekten güveniyorum ve biliyorum. Hiç kimse bu Devletten büyük olamaz. Hak var, hukuk var, kanun var, vicdan var, bu devlet hiç kimseye mekan basma hakkını vermez. Vermedi de... Ben bu konularda Sn.Tayyip Bey'in ne kadar hassas olduğunu, babasının oğlu olsa affetmeyeceğini, özellikle de aile konusunda değerlerine bağlı, ahlaklı ve koruyucu olduğunu, Allah inancının sağlamlığını bizzat hissediyor ve yakın çevremden biliyorum ayrıca yine söylüyorum, "son derece kendisine inanıyorum."

Kim olursanız olun, Erdoğan ailesi ihtiyacı olan herkesin yanındadırlar. İsterseniz hiç isimsiz olun. İnanın onun ve eşinin gözünde insan olmanız yeterli. Hislerim beni hiç yanıltmadı ve sonrasında da yanıltmayacağını biliyorum. Tabii ki; haddinizi aşmadığınız, yerinizi bildiğiniz ve saygısızlık yapmadığınız sürece...

Nitekim bugün Cem Küçük'ün yazını okuduğumda da ne kadar doğru düşündüğümü bir kez daha anladım.

İşte size o yazıdan küçük bir paragraf...

"Fatih Terim olayında da büyük harfle DEVLET kavramı devreye girmiş, adaleti tesis etme sürecini başlatmıştır ve bu süreç daha da sürecektir. Milletimizin vicdanında açılan yaraya merhem sürülmüştür. Hiç kimsenin dokunulmaz olmadığı görülmüştür. Fatih Terim'in görevinden ayrıldığı ya da istifa ettiği sözleri bütünüyle yalandır. Bilakis Fatih Terim çok açıkça kovulmuştur. Bu bir DEVLET kararıdır. Terim'in damatlarıyla beraber mekân basmasını millet vicdanı kabul etmemiş ve DEVLET aklı da gereğini yapmıştır. "

İşte bu ülke de adalet yok diyenlere... Bu devlet Fatih Terim'i destekliyor seni indirirler diyenlere... Kısacası arkasının sağlamlığına güvenen ya da Devlet O'na birşey yapmaz diyen herkese kapak gibi bir cevap oldu bu davranış. Şimdi artık herkes şapkasını bir önüne alıp, düşünür umarım.

Bu devlet saygısı olmayan, kanunları çiğneyen kişilere karşı dimdik ayakta. Kimlik ayırt etmeden vatandaşını ve haklarını koruyan bir hükümet var karşınızda... Söylenen bir çok kötü söylemlere inat, azimle ve doğru bildiği bir yolda ilerliyor bu ülke. Battı, bitti, gitti bu sefer de diyenlere İnat gördüğünüz gibi dimdik ayakta devam ediyor her şey... Yeter ki; Sizler de yaşanan kötülüklerden ders çıkarıp, iyi niyetle sadece güzellikleri görmek isteyin.

Ben diyorum ki; İçinde hala kızgınlık ve öfke ile hareket edip, başta kendine, ailesine ve ülkesine zarar veren güzel insanlar!... gelin bırakın içinizdeki bu kini nefreti. Kızgınlık güzeli yok eder. Gelin hepimiz kardeşçe yaşayalım eşele. Bu Vatan da bizim. Bu Bayrak da bizim. Bu Hükümet de bizim. Aslında hepimiz aynı şeyi savunuyoruz, sadece kızgın ve kırık kalplerden çıkan gürültülerden dolayı, birbirimizin sesini duyamaz olduk. Hepimiz bu vatanın iyiliğini istemiyor muyuz? Hepimiz aynı vatan evladı değil miyiz?

Bizler ki... Bu vatan için sokaklara dökülüp canımızı hiç düşünmeden feda edebilecek güce sahipken, hepimiz kanının son damlasını bu ülke için feda edecek kadar seviyorken, sadece birlik olup elele tutuşup sevmeyi mi başaramıyoruz? Bakın belki de... Dünyanın sonu yaklaşıyor. Kim bilir?... Her söylenenin altında kötü bir şey aramak marifet değil. Önemli olan kumun içindeki değerli taşı çıkarmak.

Her gün Yeni bir afet yaşıyoruz utanmasalar bunu da devlete çıkarmaya çalışan zihniyetler var. Yeter artık... Biraz herkesin bence rahatlamaya, relax olmaya ihtiyacı var. Doğa bile bu kötü enerjiden isyanda farkında mısınız? Neyin savaşını veriyoruz? Birlikte barış içinde yaşamak varken, bir dilim ekmeği bölüşmenin güzelliği varken, hayatın tadını çıkarmak varken bu üç günlük hayatta neyin peşindeyiz...

Son kez diyorum ve altını çiziyorum.

Özgürlük bağırarak, yazarak, kavgayla ya da söylemlerle olmaz. Özgürlük Kendi içiniz de saygı ile başlar ve etrafa yayılır. Önce siz içinizde bunu sindirip karşınızdakilere saygılı olacaksınız. Sonrasın da karşınızdaki size zaten saygılı olmak zorunda hissedecektir kendini.

Saygı zorla alınan birşey değildir, zorla olan sadece anlık olur, belki o an önünde mecburen düğme iliklenir ama arkanızı döndüğünüz an uçar gider. Bence güzel olan kalıcı olan saygıdır ki; Bu da ancak Sevgi ve Saygı birlikte olursa olur. İşte bu ikili muhteşemdir ve buna sahip olursanız Saygısızlık kendiliğinden ortadan kalkar. İnanın düşmanızı bile dost yapar.

Unutmayın en büyük düşmanlık birbirinizle konuşamadığınız ya da kendinizi anlatamadığınız kızgınlıklardan doğar. Kızgınlık kalpleri birbirinden uzaklaştırır. En büyük aşkları bile büyük kızgınlıklar yok etmemiş midir?

Bana şimdi belki yine bir sürü laf söyleyeceksiniz, farkındayım ama İnanın sizin söyledikleriniz sadece sizi bağlar, bu benden hiç bir şey alıp götürmez ya da beni çoğaltmaz.

Ben hepinize ve görüşlerinize saygı duyuyorum tabii ki sizlerde istediğinizi düşünme özgürlüğüne sahipsiniz ama ne olur edep, saygı ve sevgi içinde, hepimizin etten kemikten yaratılmış olduğumuzu unutmadan, ve hepimizin bir ailesi olduğunu hatırlayarak görüşlerinizi bildirirseniz sevinirim. Hepinize bana değer verip buraya kadar okuduğunuz için tekrar teşekkür ediyorum.

Özet olarak;

Bana kim ne derse desin...

Ben, bana göre ÖZGÜR bir ülke de, ÖZGÜR yaşayan, ÖZGÜRLÜK haklarımı savunan biri olarak yazıyorum. İçimde hissettiğim Sevgi ve Saygı ile Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ı ve Eşi Sn. Emine Erdoğan'ı yıllardır seviyorum. Beni bilenler çok iyi bilir ben sonradan sevenlerden değilim.

Korkudan ya da yalakalık olsun diye yazanlardan da hiç olmadım. Benim Yıllar önceki yazılarımı da bulup okursanız ne demek istediğimi anlarsınız. Ben bir Arnavut kızı ve Oğlak burcu olarak kimseye "yalakalık" yapmadım yapmam da... Yakından tanıyanlar Beni bilir, bazılarına göre "salaklık" diye de tabir edilse de bazı yaptıklarım, bence beni ben yapan en büyük özelliğim; İnandıklarımdan vazgeçmeyişimdir. Bunlar beni ben yapan, gerçeklerim ve benim doğrularım...

Ben iç sesime hep güvendim ve yine söylüyorum. İçinde "Saygı" barındıran her şey "Sevgi" ile birleşirse kazanılmayacak savaş yoktur. O zaman gelin önce içinizdeki savaşı yenin ve sonrasındaki zaferi hep birlikte yaşayalım.

Sevgi ve saygı ile...

Kalın sağlıcakla,

Nilgun Çolak