Bodrum-Çeşme ‘out' Eşcinsel cenneti Mikonos ‘in'

Hey gidi günler hey.. İki yıl önce Mikanos’a gidenler utanır, ‘Rodos’a gittim’ diye yalan söylerdi...

Aykut Işıklar Aykut Işıklar

Son yıllarda zengin çocuklarının Amerika Birleşik Devletlerinde yüksek öğrenim görmesi, çok moda olan bir toplumsal gerçek. Kimse lise yıllarındaki çocuğunu sıkmıyor.

‘Nasıl olsa Amerikada okuyacak’ diye düşünüyor. Buradaki özel üniversitelere vereceği para ile çocuğun Amerikada okutuyor. Hatta bazı üniversitelere göre Amerika daha ucuz. Aylık harçlık masrafı da çok daha az. Örneğin İstanbul da her ay Bebek, Nişantaşı barları için mebus maaşı kadar harçlık vermek zorunda.

Eşten dosttan aldığım bilgilere göre Amerika da New Yorkda en iyi sokaklarda özel öğrenci dairesi kiralasa bile, İstanbuldan daha pahalı yer yok. Ayda 3-5 bin dolara yeme, içme ve ev kirası karşılanıyor.

Bu gençler içinde başarısız olup da diploma alamadan dönene hiç rastlamadım. Diploma sahibi olup da iyi bir firmada iş bulan da yok gibi. Burslu okuyan fakir aile çocukları averajı tutturuyor. Zaten onlara da son sınıfda staj yaparken ‘istersen burada kalabilirsin’ deniliyor.

Peki… öyle veya böyle Amerika da yüksek olup diplomasını cebine koyanlar ne yapıyor? Önce annesini çok mutlu ediyor. Annesi ‘Bizim oğlan Amerikada bilmem ne okudu ‘diye çevresine hava atarken, nereden bilsin ki oğlunun bir şey öğrenemediğini…

‘Orada da işsizlik var. Irk ve din ayırım var, Türkleri sevmiyorlar’ gibi duygu sömürüleri ile Türkiyeye dönülüyor. Gençler bilgi ve beceriden yoksul ama yine de babasının iyi bir kurumda iş bulma imkanı var. Yoo istemiyorlar.

Babasının her saniye tepesinde olacağını bildikleri için ‘Baba ben orada işletme de okudum. Bana sermaye ver. Bir iş yeri kurayım’ teklifinde bulunuyor. Babası önce ciddi bir iş kolu sanıp ‘evet’ diyor ama kısa zamanda işin şekli ortaya çıkıyor. Çocuğu özelikle oğlu aslında kendi mekanında eğleneceği bir sistem istiyor.

Bu konuda pazarlaması kuvvetli iç mimarlar var. Onlar ile birlikte Avrupa da dolaşılıyor ve beğendikleri mekanların fotografları çekiliyor. Örneğin Barselona yat limanındaki onlarca bar-balıkçı-cafe veya Parisdeki ara sokaklardaki şık lokantalar, İngiliz pub-barlar tek tek tespit ediliyor.

Uzun süren beyin cimnastiği seanslarından sonra mekanın şekli ve yeri tespit ediliyor. Çok şükür şimdilerde dekorasyon konusunda her çeşit malzeme var. Yoksa internet den sipariş veriliyor. Şu sıralar Türkiye’ nin dört bir yanında birbirinden şık ve modern mekanlar var.

Van’a gidiyorsunuz beş yıldızlı otelin giriş katındaki İskoç tarzı pub-bar’a hayran kalıyorsunuz. Buranın sahibi kim? diye sorunca yurt dışında okuyan bir aşiret reisinin genç oğlu olduğunu öğreniyorsunuz. Çeşmedeki mekanlar derseniz öyle. İstanbul da mesleğe bulaşıkçılıktan başlayan patron kalmadı.

En sonu geçen hafta kaybettiğimiz Mehmet Tuna idi. Mehmet, Maksim Gazinosunda bulaşıkçı olarak bu işe girdiğini her zaman söyler ve patronu Fahrettin Aslan’a çok saygı duyardı. İstanbul da Şamdan gibi bir mekanı 40 yıl işletmek ne demek biliyor muzunuz? ama olaysız şekilde.. Türkiye’ yi yöneten kişiler giderdi Şamdan’a. Bir masada politikacı, başka masada ünlü iş adamı bir başka masada… ve en güçlü mafya babası…

Şu sıralar İstanbul, Ankara, İzmir, Çeşme, Bodrum , Antalya gibi eğlence mekanlarının çok olduğu yerlerde patronların çoğuı ünlü ve zengin birinin oğludur. Genç patronlar buralarda çevre edinir, ünlü ve güzel kızlar ile tanışma imkanı bulur. Hatta sevgili hayatı yaşarken ünlü ‘çapkın’ olarak ünlü olur.

Velhasıl keyifli bir uğraştır eğlence yeri patronu olmak. Biraz rsikli ve tehlikeli olsa da… Ne yapsın ki oto galericisi veya emlakçı olacak değil ya…
Ancak…önümüzdeki yaz bu patronlar dışa yani Yunan adalarına açılacaklar. Çünkü bize çok yakın olan Mikonos adasına olan ilgi bunu gösteriyor. Üç-beş yıl da Mikonos gibi moda ile idare ediyoruz. Yunan adalarının tercih edilmesinin birkaç nedeni var.

Birincisi çoğu kendi tekneleri ile gidip geliyor. Güvertede cigaralarını püfür püfür çekerken, ne polis basacak korkusu oluyor, ne de konu komşu duyacak-görecek endişesi. ‘Ekonomik kriz var deyip’ ağlıyorlar kokainsiz hiç kalmıyorlar. Peynir-ekmek gibi tüketiyorlar. Bunları kim, nereden, nasıl getirir bilinmiyor. Polis gariban mekanları basıyor, öğrencilerin yuttuğu ucuz sentetik hapları yakalıyor. Ama babalarının kokaini zor yerlerde.

İşte bu yüzden de çevresi olan bir İstanbullu delikanlı Mikonosda bir disko açtı. Açılışı da bayram da yaptı. Yani eşin dostun tatiline denk geldi. Giden gazeteci arkadaşlar anlattı, İstanbul da kimi arasan Mikonos da imiş. ‘Bir ara acaba yanlış mı geldik? Yoksa burası Kuruçeşme mi?’diye dalga geçmişler Bazı geceler işi azıtmış bizim delikanlı ve kızlar.

Bar’ın üzerine dans ederken sağa sola tekme atanlar olmuş. Ee.. Türk her yerde Türklüğünü belli etmeli. Yumruklar konuşmuş. Bu kavgaya katılanlar da İstanbul un saygın genç iş adamları. Bazı internet sitelerinde cep telefonu ile çekilen fotograflar yayınladı.

Oraya davetli giden gazetecilerden ise tık yok. Çünkü yazarlarsa bir daha davet edilmezler. Bu işler hep böyle. Ama yine de boş durmamış çocuklar. Genç Sabancı’yı Cem Yılmaz’ın ayrıldığı eşi ile yakalamışlar. Eski manken sevgilisini de başka biri ile dans ederken kilotunu fotograflamışlar.

Hele Deniz Akkaya’ nın dudak dudağa öpüşürken çekilen fotograf. Acun Ilıcalı'nın yakınlarda evleneceği kız bile orada ‘kına gecesi’ veya bekarlığa veda gecesi düzenledi. Özetle magazin sayfalarınını Bodrum-Çeşme değil de Mikonos haberleri doldurdu.

Hey gidi günler hey.. İki yıl önce Mikanos’a gidenler utanır, ‘Rodos’a gittim’ diye yalan söylerdi...

Mykonos ‘eşcinseller cenneti’ olarak tanınır. Dünyanın en çılgın sapıklarının kafasına göre takıldıkları bir adadır. Bizim marjinal tipler de gizlice giderdi. Şimdi ise utanma-arlanma kalmadığı için ‘tatilde Mikanos’a gideceğim’ diye hava atanları görüyoruz.