Aşkın ömrünü uzatmak için 10 formül

Sevgililer gününün bir kısmını aşkınızın ömrünüzü uzatmak için yapılacaklara ayırın. Hadi bu günü kurtardınız diyelim fakat geleceğin nasıl geleceği bugünden itibaren yapacaklarınıza bağlı.

Sezin Sivri Sezin Sivri

Aşkın ömrü 3 yıldır derler ama her şeyin de bir çözümü vardır. Sonsuz aşkı arayanlar ve yapabilecek olanlar için 10 formül veriyorum. Ama bu listenin şöyle de bir özelliği var: formüllerden birini uygulamanız yetmiyor. Onunu birden eş zamanlı olarak uygulayabilirseniz sonsuz aşkı yakalayabilme ihtimaliniz var demektir.

1- İlişkinize dair ritüelleriniz olmalı.

Ritüel ya da günlük rutin kavramları insanda bir tekdüzelik, kısıtlanmışlık ve tekrarı çağrıştırıyor ise de incelediğinizde tarihe geçmiş unutulmaz efsanevi aşkların kendilerine özgü basit rutinlerinin olduğunu görürsünüz. Kimisinde her sabah aynı saate birlikte kahvaltı yapmak, kimisinde her gün mektuplaşmak ya da her gün günün belli saatlerinde birlikte yürüyüşe çıkmak gibi basit ama anlamlı ritüelleri vardır. Şöyle yapın, böylesi bir ritüeli aşk hayatınıza katın gibi genelleme yapmam doğru olmayacaktır. İlişkinize dönüp bakın kendi vazgeçilmeziniz olacak ritüellerinizi keşfedin ve bu rutinlere uymakta kararlı olun.

2- Tekdüze olmayan bir aşk yaşantınız olmalı.

Belli rutinler çerçevesinde aşk hayatınızı devam ettirirken aynı zamanda rutinlerin içine hapsolmamayı da başarabilmelisiniz. Aslında belli rutinlerin aşkı disipline ettiği ve buradan hareketle de düzenli ve daha verimli yürütülmesine katkı sağladığı söylesek de bunun yanı sıra olağan, sıradan olanın içerisine orijinal fikirler, etkinlikler ve paylaşımlar koymalısınız. Bu çağın en önemli becerilerinden birisi de yaratıcılık değil mi zaten? Diğer aşklarda rastlanmayan, diğerlerinden sizi ayırt edecek unsurlar içeren bir aşk yaşantınız olmalı. Doğal seleksiyona karşı koyabilmeniz birazda yaratıcılıkla mümkün olacaktır.

3- Hem kendiniz olmayı, hem de bir olmayı başarabilmelisiniz.

Başkalarını mutlu etmek için değil kendinizi gerçekleştirmek yaşamalısınız. Ve bunu yaparken de bir bütünün parçası olduğunuzu aklınızdan çıkarmamalısınız. Tamamen içinizden geldiği gibi yaşamanız mümkün değil belki, ama nefret ettiğiniz, sizi kahreden ya da sizinle taban tabana zıt şeyleri yapmak zorunda değilsiniz. Benliğinizi hiçbir zaman kaybetmemeli ve kendiniz olabilmelisiniz. Aynı zamanda birlikte olmayı, çift olmayı ve paylaşmayı da başarabilirsiniz.

4- Kendinizi de sevin.

Kendini sevmeyen birinin başka birini sevebilmesi mümkün değildir. Tıpkı kendini çok seven birinin başka birini sevebilmesinin mümkün olmadığı gibi. Kendinizi sevin, gerçekten sevin ama. Ne olursanız olun kendinizi bir anne şefkati ile sevin. Ve kendinizi sevme dozunu asla narsisizm boyutuna taşımayın. Özbenlik duygundan yoksun, kendini yetersiz ve eksik hisseden birinin sağlıklı bir ilişki yaşayabilmesi mümkün değildir. Kendine tapan, kendine aşık olan birinin de başka biri ile aşk yaşaması mümkün değildir.

5- Kendinizi mutlu eden biri ile olmayı ummak yerine kendinizi mutlu eden biri olun.

Her şey de olduğu gibi mutluluk da kendi içinizde. Dışarıdaki herhangi bir kaynaktan sağlanabilecek bir duygu değil mutluluk. Ancak siz mutluysanız biri sizi mutlu edebilir. Derinlerde yatan mutsuzluk hissinize hiçbir sevgili çare olamayacaktır. Üstelik mutluluk gibi mutsuzlukta bulaşıcıdır ve mutsuzluğun negatif etkisi mutluluğun pozitif etkisinden daha güçlüdür.

6- Aşkın da bir terazisi olmalıdır.

Aşkın sürdürülebilirliğin en temel taşlarından biri de almak ve vermek dengesidir. Genelde terazide gözümüz hep karşı tarafın kefesinin bizim kefemize göre ne kadar dolu olduğudur. Bir süre sonra aldığınız ve verdiğinizin dengesi de önemini yitirir ve “önce almak, sonra vermek” gibi bencilliğe kapılırız. Bütün ilişkiler bir süre sonra, insanın doğasındaki bencillik yüzünden yıpranır. Aldığımızla verdiğimizin dengesi elbette önemlidir, ama “Almadan vermek Allah’a mahsustur”. Ve aşkta elma verirseniz armut alırsınız. Zaten sizin ihtiyacınız olan armut iken onunki de elmadır.

7- Doğru sevgiyi doğru kaynaktan alın.

Anne baba sevgisini eşinizden/sevgilinizden, eş sevgisini de çocuktan almaya kalkmayın. Annenizi anneniz gibi, babanızı babanız gibi, eşinizi eşiniz gibi, sevgilinizi sevgiliniz gibi, evladınızı da evlat gibi sevin. Kimse kimsenin yerini ve rolünü dolduramaz. Sevginizi gösterin: herkesin sevilmeye, sevildiğini bilmeye ihtiyacı vardır.

8- Karşınızdaki kişiyi değiştirmeye çalışmayın.

Değişimin, herhangi bir konuda çok isteseniz dahi kendinizi bile değiştirmenin böylesine güç ve zor olduğunu bildiğiniz halde, başka birini değiştirmeye gücünüzün yeteceğini sanmayın. Bir şeyler değişsin istiyorsanız bunu ancak kendinizi değiştirerek gerçekleştirebileceğinizi bilin. Kendinize ve hayatınıza dair hiçbir şey değişmeden her şeyin değişmesi mümkün değildir. Yapabileceğiniz tek şey kendinizi ve tepkilerini değiştirmekten ibarettir. Ancak bu sayede etki alanınız ve size karşı olan tutumlar değişebilecektir.

9- Mükemmeliyetçi olmayın, affedin ve emek sarf edin.

Herkes (siz dahil) isteyerek ya da istemeyerek sevdiği insana elbet bir hıyarlık yapmıştır. Yaşanan olumsuzluklara takılıp kalmayın. Kimse ve hiç bir ilişki mükemmel değildir, hayatın akışı içinde elbette ki incinmeler olacaktır. Bardağın tolu tarafını görün. Artılar eksilerden fazla olduğu sürece aşkı sürdürülebilmek mümkündür. (Ama aşkın her yaraya merhem olacağını da sanmayın.) Pozitif psikolojinin gücünü keşfedin ve ilişkinizde kullanın. Yapılan hatalar nedeniyle hem kendinizi hem de partnerinizi affedin. Size garip gelebilir ama birlikteliklerin başarısı, mutluluğu ve ömrü aslında uğrunda sarf edilen çabaya da bağlıdır. Başarı istediğini elde etmektir, mutluluk elde ettiğini istemeye devam etmektir. Partnerinize sizi sevmesi için her gün yeni nedenler çıkarın. Şehvetiniz kadar şefkatiniz de güçlü olsun.

10- Kalbiniz ve aklınız aynı şeyi söylemeli.

Akıl var, mantık var! Ama aynı zamanda kalp de var! O zaman duyguları yok saymak ya da sadece kalbinin sesine göre hareket etmek neden? Konu özellikle aşk olunca en doğru karar aklınız ve kalbinizin aynı şeyi söylediği karardır. Duyguları sanki onları ele geçirmeye ve yenmeye çalışan, bastırılması ve yok edilmesi gereken bir düşman gibi görmeyin. Mantığınızın esiri olup sizi insan yapan ve aşka düşmenizi sağlayan duygularınızı yok saymayın. Kalp ile beyin arasından sadece birini seçip diğerini yok saymaya çalışmak, benliğimizin yarısını çöpe atıp yarım bir şekilde yaşama devam etmeye benzer. Her ikisi de bizim çok temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için oradadırlar ve bizim ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışırlar. Sadece odaklandıkları ihtiyaçlar farklıdır. Burada önemli olan bir ihtiyacımıza önem verirken diğerini yok saymamaktır.

Ve unutmayın aşk iki kişilik bir oyundur, tek başınıza kazanamazsınız.

Sezin Sivri