8. Gün dizisi ümitsiz vaka mı?

Anlayacağınız içerik temeli sağlam gibi algılanmaya müsait, ‘8. Gün’. Buna karşılık diziye gösterilen ilgi için aynı sağlamlıktan bahsetmemiz ne yazık ki mümkün değil.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

İnsanların potansiyeli aşma ve fark yaratma merakı malum. Kurgulara abartılı isimler vermek de bu merakın bir sonucu. Nasıl ki, David Benioff’un filme de uyarlanan ‘25. Saat’ isimli romanı…

Glenn Meade’in 11 Eylül saldırısından önce El Kaide’nin olası terör eylemine dair geliştirdiği romanı ‘8. Gün’… Down sendromunun işlendiği bir öyküyü anlatan Fransız yapımı ‘8. Gün’ filmi… Olaylara mevcudun ötesinde anlam yükleyen, içeriklerin gizemliliğini vurgulamayı hedefleyen işlerden. Başlık üstünden fark yaratma yaklaşımının bizim kurgu dünyamızdaki karşılığına gelince…

En taze örnek, AY Yapım imzalı ATV dizisi ‘8. Gün’!

Üçüncü bölümünü ardında bırakan dizinin genel hikâyesi, ismindeki sıra dışılığı vurgulayacak türden. Ülkenin geleceğini tehlikeye sokacak yazılım hırsızlığı üstüne kurulu senaryoda ihanet, hesaplaşma ve tabii ki aşk mevcut. Ancak en önemlisi karanlık olaylarda uluslararası güçlerin varlığını hissettiren ve Aselsan ölümlerini anımsatan yönü. Anlayacağınız içerik temeli sağlam gibi algılanmaya müsait, ‘8. Gün’. Buna karşılık diziye gösterilen ilgi için aynı sağlamlıktan bahsetmemiz ne yazık ki mümkün değil.

İzleyiciyle buluştuğu gün 2.97 ile Total’de 16’ıncı sırada yer bulan yapım, AB grubunda 2.77 ile 14’üncülükte kaldı. İkinci bölümde Total’de bir parça kan kaybıyla 2.66 reyting alıp 16’ıncılığını koruyan yapım AB’de ise 3.04 ile 13’üncülüğe yükseldi. Elbette ki bu sonuçlar yeni başlayan bir iş için iç açıcı değildi. Ancak yine de ümit beslemek mümkündü. Gel gör ki üçüncü bölüm reyting açısından tam anlamıyla hüsrana dönüştü. Total’de 1.92 ile 29’uncu sırada yer alan dizi AB grubunda da 2.18 reytingle 20’inci olabildi ancak. Peki, bu sıralamalara ve rakamlara bakıp dizinin geleceğiyle ilgili olumlu düşünmenin imkânı var mı?

Gerçek şu ki bu sonuçlar ilk bakışta ‘8. Gün ümitsiz vaka mı’ dedirten türden. Lakin ‘8. Gün’ün genel itibariyle böylesi geride kalışı hak etmediği de muhakkak. Dolayısıyla diziye yönelik saptamalarda doğru detayların altını çizmek lazım!

‘8. GÜN’ ATV PROFİLİNE TERS Mİ?

Günümüz yayıncılığında algılar ve izleyici profillerinin iç içe olduğu bir gerçek. Dahası yapımlar üstünden algı yaratma mantığı da etkili olabiliyor içeriklerin şekillenmesine. Belli türden dizilerin, özellikle de abartılara dayalı kurguların daha revaçta olduğunu ve bunların düşündürücü-gizemli işler karşısında galip geldiğini söyleyebiliriz rahatlıkla. Ne var ki, tüm bu hakikatlere karşı her kanalın kendine has izleyici profiline sahip olduğu söylemine kalkışıp dizilerin aldıkları sonuçları değerlendirmek yanlış olur. ‘8. Gün’ için de aynı durum geçerli.

Kimi yorumlarda ‘8. Gün’ün, gündüz kuşağı programlarının bile gerisinde kalan düşük reytingleri, yapımın tarzının ATV profiline ters olmasıyla açıklanılmaya çalışılmakta. Kanalda yayınlanan dizilerin rutinini bozan bir iş olarak görülen yapımın tarzı üstünden izleyici-kanal ayrışması yapılmakta adeta. Oysa mevcut büyük kanallardaki dizilere baktığımızda çoğunun senaryolarının benzerlikler taşıdığını, başarı hususunda abartılara dayanma eğiliminde olduğunu görüyoruz. Yani dizi bolluğunda ve uyarlama düşkünlüğünde, kanalların kendilerine özgü bir yapım tarzı ve dili geliştirmeleri… İzleyici profillerini de bu tarza dayandırmaları pek de önemli bir ağırlık taşımıyor. Zira kanallar için asıl hedef, her kesimden izleyici çekip zorlu reyting yarışından maksimum kazançla çıkabilmek. Bu uğurda izleyici nabzı da yoklanarak belli türlere yönelmek her kanalın yayın politikası halinde.

Anlayacağınız ATV’de ekstra bir izleyici profili farklılaşması söz konusu değil. Hiç kuşkusuz kanal, ‘Kırgın Çiçekler’, ‘Kanatsız Kuşlar’, ‘Aşk ve Mavi’ misali abartısı bol dizilerin daha iyi iş yaptığı gerçeğini kavrayarak dizi portföyünü oluşturmakta. Fakat bunların dışında yapımlara da yer vermişliği var. Yine bir AY Yapım ürünü olan ‘Son’ dizisi örneğindeki gibi! Keza ‘Yeter’, ‘Karadayı’, ‘Bir İstanbul Masalı’, ‘Tatar Ramazan’ ve daha nice kaliteli dizi de ATV ekranında can bulanlardan. Bu örnekleri rahatlıkla çoğaltabiliriz.

Diyeceğim o ki; ATV ekranı da tüm kanallar gibi her türden içeriğe açık bir maziye sahip ve kendine has bir izleyici kesiminden ziyade, her kesimin gayet severek izlediği güzel işleri izleyiciye buluşturmuş. O nedenle ‘8. Gün’ün hak etmediği düşük sonuçları ATV’nin izleyici profiline bağlayarak yorumda bulunmak hem kanalın hem de dizinin hakkını ekstradan yemek olur. Bu detaya mim koymanın ardından dizinin neden ilgi görmediğine geçersek…

GÜN’ÜN BAŞARISIZLIĞINDAKİ ETKENLER
ATV’nin ‘Kırgın Çiçekler’den topladığı izleyicinin mevcut alışkanlığından faydalanmak adına ve kadro gücünün çekiciliğine güvenerek Pazartesi akışına koyduğunu düşündüğüm ‘8. Gün’, yeni diziler içinde merakla ve güvenerek beklediğim işlerdendi. Nasıl ki ön değerlendirme yazımda ‘‘Afişinin parça parça sosyal medyadan paylaşılmasıyla ilk merak kıvılcımlarını ateşleyen AY Yapım imzalı dizinin ‘İzle beni’ dedirten nitelikleri bir hayli fazla’’ yorumunda bulunmuş, seçmece ekibin uyumluluğundan bahsedip ‘‘Geriye bir tek senaryonun neyi, nasıl anlatacağı kalıyor. Umarım senaryo izleyicinin merakını tatmin hususunda abartıya düşmeden ve gizemi diri tutacak mantığı gözeterek bunu da hakkıyla başarır’’ demiştim.

İşte ‘8. Gün’ün başarısızlığı tam da uyarı yaptığım bu noktadan gelişti! ‘İçerde’ dizisinde imzası olan Toprak Karaoğlu, sağ gösterip sol vurma hamlesini ilk bölümden sergilediği dizide ne yazık ki geriye merak duygusu bırakmayı pek önemsememiş sanki. Gayet hareketli bir başlangıçla konuya dalan kurgu, Bahar’ın mutluluğunu ve çocuk müjdesini kursağında bırakan baskın sahnesine kadar gayet iyi ilerlerken devamını aynı hararetle getirme kaygısı taşımıyor gibi bir hava estirdi alenen. Şehnaz ve Aziz karakterlerinin olaylarının anında tahmin edilebilir türden olması bir yana, Hayati’nin Bahar’ın babası çıkma söylemi, kendince bir vicdana sahip olup taktik geliştiren Ozan’ın Aziz’e ‘Baba’ demesi ve en önemlisi ev baskınından itibaren göze sokulan kolyenin aslında yazılımın gizlendiği bir hediye olduğunun çabucak anlaşılması gibi ayrıntılar merakı köreltip tanıtımlarından yayılan ‘İzle beni’ motivasyonunu dibe vurdurtan türdendi. Nitekim dizinin ilerleyen bölümlerine Aziz’in elde etmek için çırpındığı yazılımın kopyasını elde etmenin ötesinde pek mevzu kalmamış izlenimi yayılıverdi çabucak.

Bunun dışında ilk bölümü tıka basa dolduran senaryo öylesine hızlı bir gelişime sahipti ki, izleyiciye karakterlerin özünü kavrayıp davranışlarının inandırıcılığını tam oturtma fırsatı tanınmamıştı. Ayrıca içerik gelişimindeki genel mantıksızlıklarla öykünün tüm gücü kırılmıştı. Misal ev baskınında amaç, Bahar’ı konuşturmak ve Şehnaz’a karşı koz olarak kullanmakken Aziz’in adamı hangi mantıkla Bahar’ı karnından vurma ihtiyacı hissetti? Bahar, karnından vurulup bebeğini kaybetmişken nasıl oldu da hemencecik ayağa fırlayıp annesinin eşyalarını kapma peşine ortalığa dökülerek aksiyon kadınına dönüştü? Onca zekâ ürünü sergileyen bir kişi olarak hiçbir teyit almadan tek bir adamın lafıyla kuzu kuzu uçağa binme saflığı gösteren Şehnaz’ın yazılım sayesinde ülkenin kaderinin değişeceği söyleminin hayli abartılı durduğu içerikte Bahar’la Ahmet ilişkisi de alabildiğine havada sunulmuştu izleyiciye. Projenin yürütücüsü konumunda olup da içine casus program sokturduğu yazılımı yedeklemeyi akıl edemeyen Aziz deseniz… İlk bölümden hainliği mimlenmişti ama bunun gerekçesi sonraya havale edilmişti. Velhasıl öylesine iç içe geçirilmişti ki her şey ne karakterlerin ne de önemli bir konunun tadı layıkıyla aktarılamadı izleyiciye. Şart mıydı hepsini peş peşe verip olayları-karakterleri mantıksızlıklarla köreltmeye?

SON SÖZ; ‘8 Gün’ senaryosunun aceleciliğine, yabancı işlere özenme havasındaki rejinin kopukluklarına ve derdini anlatma yetersizliklerine kurban giden bir iş konumunda. Ekranda fark yaratma kapasitesine sahip bir diziyken, reyting kaygısıyla örselenen yapımın senaryosu keşke farklı biçimde işlenip gelişseydi diyeceğim ama… Sunumunun ilgi çekici bir yönetim diline sahip olmaktan uzaklığı, sahnelerde akıcılık ve heyecan bulunmaması yapımın böyle bir kaygı taşımadığının göstergesi!

Bu noktada ‘8. Gün’ün geleceği olur mu? Dizilerini kolayca harcamayan ATV’nin bir süre daha merak duygusunu baştan sıfırlayan yapımın arkasında duracağı muhakkak. Zira sezon sonuna dek yerine yenisini koyamaz, koysa bile mevcut rakiplerle pek şansı olamaz. Sonrası malum.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal