Abone Ol

Yalçın Küçük: Bahçeli bakkal olamayınca, genel başkan oldu

Prof. Dr. Yalçın Küçük, gündemdeki gelişmeleri Barış Zeren, Deniz Hakan ve Okan İrtem’e yorumladı. Yalçın Küçük röportajında MHP lideri Devlet Bahçeli’yi sert ifadelerle eleştirdi.

Yalçın Küçük: Bahçeli bakkal olamayınca, başkan oldu

ABD ve Rusya’nın Suriye Savaşı’ndan artık Türkiye’yi görmek istemediğini söyleyen Yalçın Küçük, “Gülen, tekrar akepeli olacağı günleri beklemektedir. Ve akepe’de de çokturlar.” ifadelerini kullandı.

İşte o röportaj:

“İÇ SAVAŞ” HÂLÂ DEVAM ETMEKTEDİR

Deniz Hakan: Yalçın Hocam, bu hafta bir panelimiz var, şehir dışında olacağız, ancak tam ara vermek de istemedik. Kısa bir mülakat yapabileceğiz. Son iki mülakatımızda “iç savaş” tespitleriniz ön plana çıktı. Şimdi yeni ve tehlikeli bir safhaya işaret ediyorsunuz. Öğrenebilir miyiz?

Yalçın Küçük: İç savaşlar uzun sürebiliyorlar, soğuyor ve sonra tekrar kızışıyorlar. 1966 yılında, büyük gazetecimiz İlhami Soysal’ın başkentte kaçırılıp dövüldükten sonra bir kenara atılmasıyla başlayan bu “civil war” ya da “iç savaş” hâlâ devam etmektedir. Şimdi yeni bir aşamaya girdiğimizi görüyoruz; toplumda bir silahlanma yarışı başlamıştır.

Ne demek, tarifleri gereği silahlı yapıların dışında silahlanma, doğası gereği silah almakla mümkündür. Ülkemizde bunun için de önce vergi dairelerine gitmek, temiz kağıdı almak zorunludur. Son zamanlarda, vergi dairelerine bu tür başvuruların arttığı yolunda işaretler var.


Altmışlı yılları hatırlatan gelişmeleri not etmek durumundayız; bir taraf güç ve silah kullanmaya başlamıştı. Şimdi aynı haldeyiz, üniversiteler basılmakta, parti toplantıları zorla dağıtılmak istenmektedir. Böyle hallerde, gençlerin ve bazı politikacıların silahlandıklarını biliyoruz. Silaha hücum önce savunma gereği sayılmaktadır.

***

BAHÇELİ BAKKAL OLMAYINCA GENEL BAŞKAN OLDU

Devlet Bahçeli, bu alanda, özellikle deneyimlidir. Bahçeli’yi, 1970 yıllarında Ekonomi Akademisi’nde, daha sonra adı “Gazi Üniversitesi” olmuştu, asistan olarak biliyoruz. Aynı zamanda, çatışmalarda bir tarafın sorumlularından sayılıyordu. Şimdi MHP’den milletvekili olan Celal Adan da aynı yerde idi, tabii çok daha gençtir. İç savaşın kızıştığı bir zamandır; Beşevler’de aynı evde kalan yedi solcu öğrencinin bir gecede katledilmeleri de bu zamanda ve yerdedir. Bu katliam, sanki iç savaşın bir tarihidir. Faili yakalanmıştır, savaşın tarafını göstermektedir.

Halkımız Akademi’ye, uzun süre “bakkal mektebi” demişti; iki nedenini biliyoruz: Eğitim çok zayıftı, öğrenciler de yaşlıydılar, okul bittikten sonra da genellikle bakkal oluyorlardı. Ancak şimdi iki mezunumuz var, bakkal mektebi döneminde girmişlerdi; şimdi ikisi de, bakkal olmadılar ve genel başkanlığı seçtiler. Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu, çok iyi anlaşıyorlar; çok zaman işbirliği yapıyorlar. Ben 2001 yılında Bahçeli’yi hem Fethullahi ve hem akepeli tarif etmiştim. Şimdi militan bir akepeli’dir.

“ILIMLI SİYASAL İSLAM” SONA ERMEKTEDİR

D.H.: Son çıkışı da “Erdoğan yalnız değil, Avrupa’ya birlikte gideriz,” oldu.

Y.K.: Militan bir partilidir. Evet, iktidarın şu anda Almanya ile ilişkileri çok kötüdür. Alman hükümeti bazı akepeli bakanların Almanya’da toplantı yapmalarına izin vermemektedir. Erdoğan ise bunu çok sert tepki göstererek, “ben gelirim ve…” dediler, Almanya’yı nazi olmakla suçladılar. Bahçeli işte tam bu sırada “Yalnız bırakmam, ben de gelirim” buyurdular, militan bir partilidir.

***

Cehepe benzer yerdedir, CHP eş başkanı Deniz Baykal’ın Almanya’da programı vardı, gidecek ve konuşacaktı, ancak “anca beraber kanca beraber” dediler ve gitmekten vazgeçtiler. Büyük bir dayanışma gösterdiler; ancak aynı Fakülte’de öğretim üyeliği yapmış olan Profesör Taner Timur, arkadaş olmaları gerekiyor, Baykal’ı hiç anlamadılar. “Deniz, seninle ilgisi yok, akepeli bakanları islami ve örgütsel konuşma yapma ihtimaliyle yasaklıyorlar, seninle ne alakası var” dediler. Doğrudur. Ancak Deniz Baykal, yüz kızartıcı bir işten dolayı kasetlidir ve kasetten Erdoğan’ı sorumlu tutuyordu. Herhalde yakın görünmek istemektedir.

Barış Zeren: Siz de okumuşsunuz, Critique dergisinde “ılımlı siyasal islamın” bittiğine dair bir yazı yayınlandı. Ciddi bir dergi. Bu aralar bu türden yazılara rastlamaya başladık. Ne diyorsunuz?

Y.K.: Evet, arkadaşlarım “Routledge” tarafından yayınlanan ve pek ağırbaşlı “Critique” Dergisi’nde İran asıllı bir bilim adamı olan Siyaves Azeri’nin incelemesini gönderdiler, özetini buraya almak istiyorum. Belki ilerde daha uzunca söz etmek imkanını buluruz: hem Erdoğan-Gülen karşılaşmasından söz ediyor ve hem de “ılımlı siyasal İslam” sona ermektedir, demektedir. Bir defa “darbe” saymıyor ve teşebbüs olarak görüyor ve kuruluşundan beri, Gülen ve Akepe’yi, Gülen’inkini bir “servis hareketi” ve Erdoğan’ınkini bir parti kabul edilmektedir. Gülen’in yolsuzluklar nedeniyle Erdoğan’dan ayrıldığını açıklıkla ifade ediyor, ve Gülen’in darbe teşebbüsüne, “laik ve Kemalist ordunun katılmadığını ileri sürmekte ancak başarısız bu girişimden sonra Erdoğan’ın müthiş tasfiyeler yaptığını yazmaktadır. Tasfiyeler için bir gerekçesi yok ve sadece, iki tarafın da, bir burjuva devlet olmasının imkansızlığını not etmektedir.

Şöyle aktarma yapabiliyoruz, “the coup attempt and the consequent events are evidence of decline and eventual fall of ‘moderate’ political Islam in Turkey”, ve yazar buradan, a, ortada bir darbe yok, b, ordu bu işin içinde değil, c, “ılımlı islam”, ki Amerika Ortadoğu’ya bunun için girmişti ve Türkiye de bu işin “eş başkanı” sayılmıştı, hatırlıyoruz, bitmiştir sonuçlarına varıyor. Yazarın sonuçlarıdır ve ben not etmiş oluyorum. Buradayız.

AMERİKA VE RUSYA, ARTIK TÜRKİYE’Yİ SURİYE SAVAŞINDA GÖRMEK İSTEMEMEKTEDİRLER

D.H.: Antalya’da Türk, ABD ve Rusya Genelkurmay Başkanlarının buluşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Y.K.: İşte tam bu sıradadır. Türk gazetelerinin de üstü kapalı bir şekilde yazmasına rağmen pek açık olarak anlıyoruz, Amerika ve Rusya, artık Türkiye’yi Suriye savaşında görmek istememektedirler.

İki noktada benzerlikleri var ve Adnan Bey ile Tayyip Bey’den söz ediyorum. Peki tekrar mı, Hataylı’yım, anne tarafımdan yakın akrabalarımın hâlâ Suriye’de olduklarını yeni öğrenmiş durumdayım. Suriye’nin en güçlü ailesi Sabuni’dir ve devam, yazları Belen’de olurduk, birliklerimiz hareket halindeydiler, Belen’den Suriye’yi almak üzere giderler ve alamadan dönerlerdi; Menderes yıllarındaydık. Yazdıklarıma göre bu nedenle idam edilmiştir.

ERDOĞAN TARİHE İSTANBUL’U İSTANBUL YAPAN PERA’YI YOK EDEN OLARAK GİRMEK DURUMUNDADIR

D.H.: Türk ordusunun aşağıya inmesine göz yummazlar, anlamında mı söylüyorsunuz?

Y.K: Evet, Deniz Hocam. Ve ne mi diyorum, “İsrael Türkiye’de İsrael’den daha güçlüdür” diyorum. En çok Ordu’da diyordum ve şimdi Ordu’yu bilmiyorum. Ancak artık Amerika’nın pek güçlü olduğunu duyuyorum.

Ve ikincisi, hem Adnan Bey ve hem de Tayyip Bey, İstanbul’u bozdular ve birisi sınırlı tutmuştu ve diğeri bozmayı sürdürüyor. Ve 6/7 Eylül’de, İstanbul’da lisedeydim ve ancak “memlekette” tatildeydim, yıkıntıyı dönünce gördüm. Adnan Bey’in marifetidir ve bilerek yaptılar. Adnan Bey zamanında İstanbul hâlâ duruyordu. Vardır.

Ancak hakkını yememek gerek, sadece mağazaları yıktılar ve bir de tekrarlıyorum, biz Türkler Yahudilere hiç dokunmadık ve Hıristiyan lokanta ve mağazaları “temizledik”. Tayyip Bey ise Beyoğlu’nu, İstiklal Caddesi’ni yok ettiler. Çok güzel, Erdoğan tarihe İstanbul’u İstanbul yapan Pera’yı yok eden olarak girmek durumundadır.

***

Artık İstanbul yoktur.

İstediğiniz ölçüde cami yapabilirsiniz. Yoktur.

***

Fitne’de, Menderes’in, Suriye nedeniyle idam edildiğini de yazdım. Millicidir.

Oğlu Aydın, arkadaşımdır, bana, babasını anlatırdı. Aydın’ın anlattıklarından Adnan Bey’e sevgim yüksektir. Ben, bu konuda, millici biliyorum. Irak’a çok giderdi, Aydın bana, babasının Irak’taki Türk mezarlarına gittiğinde hep gözü yaşlı olduğunu anlatırdı.

***

Şimdi hatırlayanlar, İstanbul’a ağlarlar.

Başka neye ağlayacağız?

GÜLEN, TEKRAR AKEPELİ OLACAĞI GÜNLERİ BEKLEMEKTEDİR

Okan İrtem: Neye ağlayacağız, Yalçın Hocam?

Y.K: Herhalde şu sırada, Bahçeli ile Kılıçdaroğlu’na ağlamak durumundayız. İkisi de bakkal mektebi mezunudurlar, bir gün, Gülen cephesinden duydukları fısıltılarla halifeci, şeriatçı Ekmeleddin’i cumhurbaşkanı yapma oyunlarına ağlayacağız. Bu ülke bu kadar mı zavallı; başka kimseleri bulamadık. İkisi bizimle oynadılar.

Ekmeleddin’den cumhurbaşkanı mı, bir milletvekilliğine çoktan razıdır.

***

Şu halimize bakın, Tayyip Bey’in bakanları mı ve gittikçe indirilmektedir.

Gülen, halifeci değildir. Çok Müslüman da sayamayız. Yahudiler’e çok yakındır, Hıristiyanlar’la iç içe olmak istemektedir. Kendini Müslüman sayan bir masonik oyuncudur. Doğu Perinçek’e benzer, her yerde oynamak istiyor.

Gülen, tekrar akepeli olacağı günleri beklemektedir. Ve akepe’de de çokturlar.

***

Ne kadar bilgisiz bir adamdır, Karabulut’tan ya da Kılıçdaroğlu’ndan söz ediyorum, ancak bir bakkal olabilir, Cumhuriyet’in kurucu partisinin başına koydular. Ve şunu hiç bilmez, bir insanın adı ne kadar yalın ve yalnızsa o kadar büyürler. Çoğunun adını dahi bilmeyiz, “Obama” deriz ve “Trump” ile geçeriz. İngiltere’de “Lord “ olursa sadece bir isim kullanırız. Bu bakkal mektebi mezunu Karabulut, Merkez Komitesi’ne bir karar verdi, artık “sayın cumhurbaşkanı” diyecekler, başladılar. Bir kez gördüm, pek de beceremiyorlar.

***

Sputnik’de nerede ise her gün var, Şener’in lafı şudur, “Erdoğan’ın diploması iki yıllık”, bu sözün yanında, Tayyip Bey ile Abdüllatif Şener yan yanadırlar.

GÜLEN VE ERDOĞAN BİR PARTİ OLDULAR

O.İ.: Gene ilgili haberler bölümünde çıkan eski haber linklerini mi söylüyorsunuz?

Y.K.: Evet, Okan Hocam. Neden hep bunları koyuyorlar? Belki de canını sıkmak istiyorlar ve bu nedenle Tayyip Bey, “sayın cumhurbaşkanı” denmesini istemektedirler. Sanki emirdir.

Kılıçdaroğlu mu, bir kuldur.

Tayyip Bey’in isteklerini emir kabul etmektedir.

Siyaves Azer’in incelemesinden söz ettik, son yıllara kadar, Gülen ve Erdoğan bir parti oldular, inceleme bunu inandırıcı bir şekilde kaydetmektedir. Kuruluşunda ve yükselişinde Gülen vardır. Peki ne demek, ben, Kılıçdaroğlu’na hep fethullahi dedim, bu aynı zamanda ve evleviyetle akepeli olmak demektir. Oradadır ve kuldur.

İsteklerini emir sayar ve derhal, “sayın cumhurbaşkanı” şeklinde bir emirname çıkarılır. Uyarlar. Çoğu bakkal düzeyindedir ve şimdi evlerinde bu iki sözcüğü çalışırlar. Bazen şaşırıyorlar. Şimdi bütün cehepeliler için böyle bir emir var ve mecburdurlar.

***

Bir gün benden büyük kardeşimin, artık yaşamıyor, oğlu gelmişti, adı “cem küçük”, ve “Amca” demişti, bir şeyler anlatıyordu, “bunlar kafayı yemişler”, dedi, ilk kez duyuyordum, bilmiyordum, sordum ve hâlâ pek bilmiyorum. Ve şimdi üç işportacıdan, şimdi Bülent Tezcan da var, dört ettiler, bunlardan birisi Özgür Özel, Erdoğan’a ve Binali Bey’e, “sayın genel başkan 18 maddeyi ezberden ve tersten okur, size de okutur” buyurmuşlar. Ve müthiş, müthiş diyorum.

İnanmak çok zor, herhalde Sayın Özgür Bey’in milletvekilliğinde bir tehlike var. Tedbirli davranmaktadır.

Bakkal mektebinden Karabulut Kemal, hep Tuz Gölü’nü bildiği için, “Hazar Gölü” demektedir. Önce Hazar Denizi’ni öğrenmelidir. Büyük mağazalarda elektrikli merdivenleri tanımalıdır. Ve buraya gelmiş haldeyiz.

***

Kemal Kılıçdaroğlu’nun varlığını, benimle alay edilmesi sayıyorum.

Lütfen çekin bu adamı olduğu yerden…

*     *     *

Röportaj: Barış Zeren / Deniz Hakan / Okan İrtem

Not: Mülakatın hukuksal denetimini yapan Yiğit Akalın, Sedat Akçelik ve Serkan Günel'e teşekkür ederiz.

Odatv.com