Abone Ol

Türkiye'nin maç anlatan ilk kadın spikeri Semahat Özdoğan kimdir?

Şampiyonlar Ligi'nde oynanacak son 16 turunda Bayern Münih ile karşılacak Beşiktaş'ın maçını, Türkiye'nin ilk kadın spikeri Semahat Özdoğan anlatacak.

Türkiye'nin maç anlatan ilk kadın spikeri Semahat Özdoğan kimdir?

Kendisi için dünyanın üçüncü maç anlatan kadın spikeri nitelemesi de yapılan Özdoğan, Adana’da doğdu.

İlk eğitim aşamasından sonra yüksek öğrenimini Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisat Bölümünde aldı. Daha sonra "küçük yaşlardan beri hayalimdi" dediği spikerliğe yöneldi.

Özdoğan Kanal D, Eko TV , Hür FM , Radyo D, Radyo Foreks ve BBC'de çeşitli spor programları hazırlayıp sundu. Aynı zamanda bu dönemde Fanatik'te çalıştı.

1998 yılında ise TRT sınavını kazanarak burada çalışmaya başladı. Türkiye'nin maç anlatan ilk kadın spikeri olan Özdoğan, aynı zamanda TRT bünyesinde spor haberleri de sundu.

Semahat Özdoğan'ın Yeni Şafak'ta 2009 yılında yayımlanan söyleşisi şöyle:

İlk izlediğiniz maç?

11 yaşlarındaydım. Abim ve ablamla Adana Demir Spor'un maçına gitmiştik. Normalde kendi takımınızın kalesine atak olduğu zaman tezahurat yapılmaz dikkatle seyredilir. Ama ben her atakta 'ay, aman aman' diyerek izliyordum. Fırsat bulduktça maça gidiyorduk ama benim için en büyük zevk pazarları radyodan maç yayınlarını beklemekti. Bütün haftayı zor geçirirdim bir an önce Pazar olmasını isterdim.

Lise zamanlarınızda atkı, bere gibi aksesuarlarla kadınlığınızı gizlermişsiniz. Neden?

Çünkü yalnız gittiğim maçlar da oluyordu. Toplum psikolojisi gençkızsınız, neyle karşılaşacağınızı bilmiyorsunuz. Garanti altına almak için kadınlığımı gizleyip maça giderdim.

Ortamlar değişti mi?

Çok değişti. Artık küfür duymuyorum.

Peki şu anki giyiminizle maça gidebiliyor musunuz?

Hayır. Böyle gitmem. Bakımlı olunur ama çokta abartıya kaçmanın bir anlamı yok. Stüdyoda biraz sonra haber okuyacağım. Haberin okunduğu ortam ve ışık bu kıyafete müsait. Ama bazen VIP türibününde gayet şık, renkli, bol makyajlı kadınlar görüyorum.

Toplum baskı yapıyor, ondan mı?

Yok. Onunla bir ilgisi yok. Bu tarzla ilgili bir şey. Stüdyoda haber okurken zaten makyaj yapılıyor. Günlük hayatımda makyaj yapmıyorum zaten. Eşimin maçına gittiğimde de hiç dikkat çekici bir kıyafet giymezdim. Ama şimdi bakıyorum, yüksek topuklu ayakkabılar, beli açık kıyafetler giyiyorlar. Bu da cesarettir tabi.

Hiç eşinizin oynadığı bir maçı anlattınız mı?

Anlattım.

Ne hissetiniz?

Eşim o zamanlar Van Spor'daydı. 'Van'a gideceksin' dediler. 'Tamam' dedim ve gittim. Çok tedirgindim. Evliliğimizin ilk yıllarıydı. Düşerse, sakatlanırsa 'mikrofonu bırakır aşağıya inerim' diyordum. Çünkü futbolda herşey olabilir. Hesaplamıştım 'buradan aşağıya kaç dakikada inebilirim' diye. Maç başladı, ben Ahmet'in sahada oynadığını unuttum. O kadar konsantre olmuşum ki forma numarasına bile baktım. Üç futbolcu vardı üçü de birbirine oldukça benziyordu. O anda kocam olduğunu unuttum!

Ankara -Eskişehirspor maçı sunumundan sonra nasıl tepkiler aldınız?

İnsanlar bana karşı çok anlayışlı ve olgundu. Çünkü bu benim televizyonda canlı yayında ilk tecrübemdi. Bana göre 'çok kötü yada çok iyi' diye yorum yapmak şu aşamada doğru olmaz.

Peki psikolojiniz nasıldı?

Heyecanlandım. Karşımda bir sürü foto muhabiri ve kameraman vardı. Bir yandan da plaket veriliyordu. Maça konsantre olmam mümkün değildi. Nitekim konsantre de olamadım.

Ama siz daha öncede radyoda anlatımlar yaptınız…

Evet ama radyo çok daha farklı. Orada yanımda sadece bir teknisyen oturuyor. Dikkat dağıtan hiçbir unsur yoktur ve maça rahatlıkla konsatre olurum.

Maç anlatırken en önemli şey konsantre olmak mı?

Tabi ki. Çünkü maçtan koparsanız tekrar bağlanmanız olmanız çok zor olur. Maçtaki Eskişehirspor teknik direktörü benim arkadaşım. 'Maç başlıyor git anlatmaya başla' dedi. Maç başladığında ben daha aşağıda plaketlerin verilmesiyle ilgileniyordum.

Maçı televizyon ile radyoda anlatmak arasında ne fark var?

Televizyon kolay. Zaten sahada olanları izleyici görüyor. Dolayısıyla yeri tasvir etmenize gerek kalmıyor. Mesela; 'Orta yuvarlağın kendi yarı alanına bakan dilimi içinde, sağ kanada doğru taç çizgisinin bir metre kadar içine gönderdiği pasta, topla buluşan Ali ya da Mehmet' demenize gerek yok. Ama isimleri net söylemeniz önemli. Bir de kurallara çok dikkat etmelisiniz. Bazen bir anda düdük çalıyor top dışarı çıkabiliyor. 'Acaba onun öncesinde faul mü var?' diye şüphede kalmamanız lazım. Ne olduğunu çıplak gözle seyirciden önce görmelisiniz.

Golü kaçırdınız…

Evet. Çünkü ilk defa maçı önümde bir monitörle anlattım. Sahanın kendisine baktığınız zaman top sahaya iniyor ama monitörde zaman farkı var. Bocaladım. Hangisine göre anlatacağımı bilemedim. Önümde kağıtlar, bilgiler var. Bu tarz aksilikler olmasaydı maçın hakkını verirdim.

Kimi 'erkeklere taş çıkardı', diyor kimisi de 'bu işi kadınlar yapmasın erkekler yapsın' diyor….

Taş çıkardığımı düşünmüyorum. Ama TRT kurumunun kadrolu spikeriyim. Bana ne görev verilirse onu yapıyorum. Futbol maçı da, karate de anlatabilirim.

Peki neden daha önce değil de şimdi?

Bunun nedeni insanlar alışık olmadığı içindi. Bu birden bire olmuyor. Ben onun için 11 yıldır radyo spikerliği yapıyorum. Daha çok alışmak için.

Şimdi sizde rekabetin içine girdiniz...

Erkeklerle yarışmayı asla istemedim. Erkekler beğenseler de beğenmeseler de bu böyle.

Siz erkeklerin maç sunumunu eleştirdiniz ama…

Hayır. 'Erkekler eleştiriyorlar, siz nasıl karşılıyorsunuz?' gibi bir soru soruldu bana. Ben de; 'Herkesin kendi tasarrufudur' dedim. Çünkü çok geniş bir kitleye hitap ediyorsunuz. Herkes tarafından beğenilmesi beklenemez.

Peki siz erkeklerin sunumunda en çok neyi eleştiriyorsunuz?

Ben maç anlatırken çok fazla yorum yapılması taraftarı değilim. Gereksiz konuşulması da izleyici olarak beni sıkıyor. TRT spor servisi spikerleri çok kontrollü, bilgili, tecrübeli, spikerler. Maçı TRT'den izlemeyi tercih ediyorum.

Siz kendi anlatımınızı beğendiniz mi peki?

Beğenmedim. Çünkü ben bu değilim. O kadar kötü bir ortamdı ki. Fiziki şartlar elverişsizdi. Anlatım yerinde 15 kişiydik. Bir taraftan bunlar olurken diğer taraftan yönetmen kullaklığından bana 'ayağa kalk aşağıya bak, aşağıdaki yer kamerasından çekiyoruz' diyorlar. Yani anlayacağınız dikkat dağıtıcı bir çok unsurla bu sunum gerçekleşti.

Bütün gözler sizin üzerinizdeydi. Belki de ondan gerildiniz…

Acaba nasıl anlatacak diye insanlar merak etti. Ben de ederdim. 'Kadın anlatıyor acaba ne diyecek' diye kulak kabarttı insanlar. Radyoda da öyle. Orada da rahat anlatmıyorum. Kontrollü anlatmaya çalışıyorum. Çünkü erkeklerin yaptığı hataların binde birini yapsam göze batacak. En az hatayla bitirmeye çalışıyorum. O yüzden yorum katmam, gereksiz konuşmam, dikkat ederim.

Erkekler maçı anlatırken kendilerine göre bir jargonları var. Siz kendinize nasıl bir uslup belirlediniz?

Futbolun zaten evrensel bir dili var. Ofsayt ofsayttır. Başka bir şey söyleyemezsiniz. Kurallar çerçevesinde anlattığınızda sadece ses biraz yumuşak ve kadından gelir. Fark sadece bu.

Siz Ankara ve Eskişehir Spor maçını erkeklere göre daha sakin, 'baharatsız' sundunuz. Gol olurken bile o heyecanı veremediniz…

Evet dediğim gibi konsantre olamadım. Yoksa o heyecanı bir erkek kadar ben de verebilirdim. 'goooooooool' diye bağırabilirdim. Normalde kendimle maç arasına hiçbirşey koymam. 90 dk. benim için çok özeldir. Ama bu maçta öyle olmadı.

Maçı 4 kadın hakem yönetti aynı zamanda kadın spiker sundu. Bu denk mi geldi yoksa önceden planlanmış mıydı?

Türkiye Spor Yazarları Derneği '4 kadın hakem bu maçı yönetecek' diye duyuru yaptı. Bizde kendi aramızda toplantı yaptık. Spor haberleri müdürü Yalçın Çetin ile konuştuk 'Yapar mısın?' diye sordu. Bende 'Tabi ki' dedim.

Nasıl birden karar verildi? Sonuçta yine siz değil de başka bir meslektaşınız sunabilirdi…

Maçı kimler anlatacak diye bir hafta öncesinden aramızda konuşuyoruz. Başka bir arkadaşım anlatacaktı. Bir anda bana sordular. Ben de kabul edince oldu.

Neden futbol?

Benim spor spikerliği istemem çok eskiye dayanıyor. 8 yaşımdan beri bu mesleği istiyordum. Hem sporu hem de futbolu seviyordum. Spiker olmak da çok istiyordum. TRT benim için çok önemli bir kurum. Ablam da TRT'de haber spikeri. TRT'de olmak hem spiker hem de spor spikeri olmak istiyordum. Eskiden severek izlediğim ve dinlediğim, insanlarla şu anda beraber çalışıyorum. Azmettim ve yaptım.

Zor değil mi?

Zor. Kadın değil bu erkeklere bile zor gelebilir. Çünkü spor spikeri aynı zamanda muhabirdir. Haberini ve röportajlarını kendisi yapar. Haber spikerliğinde bu daha farklı. Editörlerin hazırladığı haberleri okursunuz.

Ümit Aktan ' Futbol erkek sporudur' der…

Tabi ki erkek sporu. Çünkü kadınlar için çok sert. Çok efor sarfetmek gerekiyor. Bir dönem futbol oynamıştım. Sahanın bir ucundan diğer ucuna koşmak herkesin harcı değil. Bazen futbolcuları 'iyi oynadı veya kötü oynadı' diye eleştiriyoruz. Bence o kadar eleştirmemek lazım. Çünkü futbolcular duygusal insanlar. Eşim de futbolcu biliyorum.

Bu sporun neresi çekici geliyor size?

Gol olduğunda mutlu oluyorum. Ataklarda heyecanlanıyorum. Taraftarlık duygusu da bana iyi geliyor. Holiganizm, fanatikliği onaylamıyorum. Neden insan fanatik olur? Çok anlamıyorum da.

Dünyadan futbol maçı anlatan kadınların üçünden biri sizsiniz. Bu bir başarı mı eksiklik mi?

Eksiklik de değil, başarı da değil. Demek ki kadınlar ilgi göstermiyorlar diye düşünüyorum. Çünkü kadınlar ilgi gösterdikleri konuda başarılı oluyorlar. Çok zor olduğu için yapmayacaklarını sanmıyorum.

Erkeklerden kendinizi ayrı mı tutuyorsunuz?

Hiç rakip değilim. TRT Spor serivisinde çalışan arkadaşlar tecrübeleriyle bana çok yardımcı oluyorlar. Sorduğum her soruyu üşenmeden cevaplıyorlar. Onlarla rakabet içine girmek mümükün değil. Herkes kendisine verilen görevi yapıyor. O anlamda şanslıyım. Dışarıda kadın olarak var olmak çok zor. Ama TRT'de bilginiz varsa tescil ediliyor. Ben beş aşamalı sınavdan geçtim. 30 bin kişinin içinden 4 spor spikeri kazandı onlardan biri bendim. Bir şey bilmiyorsanız TRT sizi kabul etmez. Burada çalışıyor olmak bir şeyleri bildiğinizin bir göstergesidir.

Bundan sonra da maç anlatmaya devam edecek misiniz?

Tabii. Anlatmayı düşünüyorum. Tabi ki ilk yaptığım hataları yapmamaya çalışacağım. O maçta oğlum telefon açıyor 'anne ne zaman geleceksin' diye. Sonuçta ne olursa olsun bir kadınsınız. Ona göre de sorunlarınız oluyor.

Bir kadının futbolu algılayışıyla erkeğin algılayışı arasında nasıl bir fark var?

Bunu toplum bilimciler daha iyi bilir ama bana göre kadınlar futbola çok ilgi göstermiyor. İlgilenmiyorlar. Eşleri futbol maçı seyrediyor, kendileri de dizi izlemek istiyorlar. Hiçbir kadın ilginin kendisinden başka bir yöne kaymasını istemez.

Siz de nasıl oluyor?

11 yıllık evliyiz. Ama az önce anlattığım evli çiftler gibi değiliz. O işi dolayısıyla dışarıda ben televizyondan ayrılmıyorum. Her Türk ailesi gibi işten eve evden işe yaşamıyoruz.

Ama sonuçta ortak zevkiniz futbol…

Maç seyrederken coşuyoruz. Cipsleri, yiyeceklerin hepsini yanımıza alıyoruz. Zevk alarak maç seyrediyoruz. Tabi aynı zamanda ev hanımıyım. Gidiyorum koşarak çay getiriyorum. Eşime; 'biraz da sen yap ben de biraz seyredeyim' filan diyorum. Ama çok ender oluyor bu.

Erkekler maç olduğunda akan sular duruyor. Siz kadın olarak bütün işleri, evini, çocuğunuzu bırakıp izleyebiliyor musunuz?

Maç varken her şeyi bırakırım. 90 dk. Hiçbir şeyle uğraşmadan sadece maçı izliyorum. Ama onun dışında ev işlerimi yapıyorum tabi ki.

Eşiniz futbolcu siz de futbol ile ilgili birçok şeyi biliyorsunuz. Saha içinden birinin gözüyle dışındaki birinin gözü arasında fark oluyor mu?

Eşim beni maç seyrederken çok güldürür. Bir oyuncu ceza alanı içine pas atacak ve gol pozisyonu olacak ama pas o kadar kötü ki. O maçı şöyle izliyor; 'Zehir attı. Pas değil bu zehir 'diyor. Futbolcu da futbolcuyu eleştiriyor.

Erkeklerin bol bulunduğu alanlara kadınlar her zaman el atmak zorunda mı? Neyi ıspatlamaya çalışıyorsunuz?

Kendini ıspatlama ya da bir iddia değil bu. 'Onlar yaparsa ben de yaparım' asla değil. Bu sadece sevgi. Ben dokuz yaşımda maç seyretmeye kendi isteğimle giden bir çocuktum. Doktor ya da avukat da olabilirdim. Bu bir ilgi alanı. Kendimi ıspat etmeye çalışmıyorum.

İlk olmak zor tabi…

Zor. Kendinizi sürekli anlatmaya çalışıyorsunuz. İnsanlar merak ediyorlar.

Futbol ile ilgilenenlerin konuşmaları ve duruşları erkeksidir. Ama her halinizle kadınsınız…

Bir kadın kibar, bakımlı, ev hanımı, anne aynı zamanda futbolu seviyor olabilir. İlla ki erkek gibi olmak zorunda değil.

Bu işte kadınlarla erkeklere eşit fiyat politikası uygulanıyor mu?

Hiç fark yok. Futbol büyük bir endüstri ve para kazandırıyor. Sadece oynayana ve oynatana değil, bu işle ilgilenen herkese para kazandırıyor. Böyle olunca sizin de para kazanmamanız mümkün değil. TRT çalıştığım için herkesle aynı ücreti alıyorum. Memurum sonuçta. Anlatıcı olarak da çok uçuk rakamlar kazanmıyoruz.

Bir kadının maç sunması futbola ne kazandırır?

Ben stada gittiğimde artık daha nazik davranıyorlar. Yakın çevremde hiç küfür duymuyorum. Spora seyir zevki yüksek insanlar geliyor. Eskisi gibi küfür etmek, rahatlamak için değil. Kadınların olduğu yerde daha naif estetik olacaktır. Mesela; kulüpler kadınlara ve çocuklara ücretsizdir. Daha çok kadınlar gelsin tavır seviyesi yükselmesi için.

İlgiden memnun musunuz?

Dışa dönük biri değilim. Maçlara bile bere, atkı sarınıp giderim. Dikkat çekmeyi sevmiyorum. Aşırısını çok sevmiyorum. Ama tabi ki insanların ilgisi çok güzel.

Bu meslek size hiç ihanet etti mi?

Her zaman herşey yolunda gitmiyor. Çok zor şartlar altında çalıştım. Diyarbakır'a gidip maç anlatıyorsunuz. Giderken yoruluyorum. Ama bundan kimse sorumlu değil tabi.