Abone Ol

Sümüklü bir emekli vaiz, Cumhurbaşkanı'na yaver olabiliyorsa...

Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan, ABD'de tutuklu Türkiye ve İran vatandaşı işadamı Reza Zarrab davasına ilişkin "FETÖ gibi o ‘plan’a da malzemeyi biz vermiş isek, yapacak fazla bir şey yok!" ifadesini kullandı.

Sümüklü vaiz, Cumhurbaşkanı'na yaver olabiliyorsa...

Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan, ABD'de tutuklu Türkiye ve İran vatandaşı işadamı Reza Zarrab davasına ilişkin "FETÖ gibi o ‘plan’a da malzemeyi biz vermiş isek, yapacak fazla bir şey yok!" ifadesini kullandı.

"Gülen gibi, Reza Zarrab’ın da New York’ta polise teslim olma tarihi olarak durup durup '21 Mart'ı seçmesi kendi iradesiyle mi olmuştur?" diye soran Tan, Reza Zarrab'ın en başından itibaren CIA'in casusu olabileceğini öne sürdü. Tan, "Olmaz olmaz.

Sümüklü bir emekli vaiz, Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı’nın yanına kurmay yaver tayin ettirdikten sonra, darbeler yapan CIA neler yapmaz..." dedi.

Ahmet Tan'ın "Öf öff Zarrab azabı..." başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Deniz Bey iyileşiyor.
Ama konuşamıyor.
Sadece yazabiliyor.
Her beyin beyni, farklı. (Hanımlarınki zaten farklı.)
Tayyip Bey’in beyni ise hepimizden farklı.
O konuşuyor.. Hep konuşuyor.. On beşinci seneyi de devirdi, hâlâ konuşuyor.
Ama ne yazık ki yazamıyor. Danışmanları yazıyor, o konuşuyor.
“Tek Adam” olursa, kendi yazacak, kendi konuşacak.
Israrı o yüzden!

***

Yine Tayyip Bey’e kaydık.
Takıntı elbette. Belli ki bu da bulaşıcı.
Benzetmek gibi olmasın, o bizlerden beter! Eli ayağı, gözü kulağı her yerde. Her yere takılabiliyor. En beklenmedik yerden çıkabiliyor.
Dua edelim de yarın Amerika’da açılacak Zarrab dosyalarından çıkmasın.
Mazlum, mağdur, mağrur ülkemiz için dua edelim, ona değil.
Geçen pazarki yazıyı “Zarrab, ABD’nin ‘B’ planıdır!” diye bitirmiştik.
“FETÖ gibi o ‘plan’a da malzemeyi biz vermiş isek, yapacak fazla bir şey yok!” diyerek devam edelim.
Cumhuriyet’in malum manşetine canı çok sıkılmıştı.
“O öyle kalmayacak!” demişti. O der de, dönemin Amerikan Başkanı G.W. Bush demez mi?
O da 1 Mart tezkeresi reddedilince “çuval eylemi ile” dedi.
Tam 4 ay sonra, 4 Temmuz 2003, yani Amerikan Bağımsızlık Bayramı Günü “düğmeye” bastı.
General Petraeus komutasındaki birlik, Süleymaniye’deki Türk Hava İndirme Tugayı’ndan 11 Türk askerini tuzağa düşürdü.
Hepsinin kafasına çuval geçirdi.
Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, “Mukavemet edilmeyecek!” diye emir vermişti. (Odatv, Tümg. T. Ertürk, 17.03.2014)
İyi ki de kimse direnmedi. Yoksa itiş kakış yüzünden “4 Temmuz Kutlaması” filmi kötü çekilecekti. Çünkü kameraman amatördü. (Gen. Petraeus bu iş için Talabani’nin oğlu Kubat’ı görevlendirmişti. TBMM’de CHP’nin bu konudaki önergesini yanıtlayan Milli Savunma Bakanı, olayı “mümkündür” diye doğruladı.)
TSK’yi hizaya getirme - süngüsünü düşürme süreci böyle başladı.
Sürecin ileri aşamasında Gen. Petraeus terfi etti.
FETÖ’nün TSK’ye ve devlete yönelttiği Ergenekon darbesi sürecinde ise CIA Direktörü idi.

***

“Şeytani Diplomasi” biraz da tarihe çentik atma etkinliğidir. Geçen yazdık.
Şubat 1999 Öcalan paketlenip teslim edildi. 5 hafta sonra PKK’nin “milli bayram” diye de kutsadığı Nevruz’da 21 Mart 1999 günü Fethullah Gülen teslim alındı. (Süresiz kalma vizesi için de CIA eski direktörlerinden ve Ankara büyükelçilerinden Morton Abramowitz ile ve bazı kıdemli istihbaratçıların kefil olduğu ortaya çıktı.)

***

“Emperyal diplomasi” bir tür “Şeytani siyaset” yürütme sanatı, bir anlamda da sakla samanı, gelir zamanı politikasıdır.
Elbet kumpas kurmak gibi kumpas yazmak da sevimsiz!..
Gülen gibi, Reza Zarrab’ın da New York’ta polise teslim olma tarihi olarak durup durup “21 Mart”ı seçmesi kendi iradesiyle mi olmuştur?
Yoksa şifreli haberleşme gibi şifreli tarih üzerinden yürütülen bir “rövanşist” süreç mi söz konusudur?..

***

Merkel’i bile Almanya’da dinlediği 2013’te ortaya çıkan Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA), kendi ülkesinde yaşayan ve milyonlarca dolara hükmeden Fethullah’ı ve örgütünü boş bıraktığı söylenebilir mi?
İran’ın ambargoya sadakatini takip etmediği düşünülebilir mi?
Türkiye Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’na “casus yaver kurmay albay” tayin ettiren, FETÖ’nün hizmet içi eğitim ve lojistik desteği “Mızraklı İlmihal”den mi yoksa hadisi şeriflerden mi?
Ödemeler dengesi için artık IMF’ye avuç açmıyoruz. Bu da belli ki 1984 doğumlu Zarrab ile iş tutmamız sayesinde oldu.
17/25’i FETÖ kumpası saydık. Şimdi sıra Zarrab kumpasında!
Keşke Halk Bankası Genel Müdürü’nü dolar dolu ayakkabı kutularıyla başbaşa bıraksaydık.
Ne yarınki duruşma umurumuzda olurdu ne de 4 Aralık’taki dava!
Zarrab, işin ta başından beri İran ambargosunun selametini izleyen bir CIA casusu olmasın?
Olmaz olmaz. Sümüklü bir emekli vaiz, Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı’nın yanına kurmay yaver tayin ettirdikten sonra, darbeler yapan CIA neler yapmaz...