Abone Ol

Saadet Öğretmen: Diyanet'in fetvaları cezalandırılmalı!

Saadet Özkan, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın pedofili vakalarının normalleştirilmesine yönelik fetvalarının cezalandırılması gerektiğini söyledi.

Saadet Öğretmen: Diyanet'in fetvaları cezalandırılmalı!

İzmir'in Menderes ilçesindeki bir ilkokulda, okul müdürünün 6 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğunu ortaya çıkaran ve müdürün tutuklanmasını sağlayan Saadet Öğretmen, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın pedofili vakalarının normalleştirilmesine yönelik fetvalarının cezalandırılması gerektiğini söyledi.

Çocukların siyaset üstü bir konu olduğunu belirten Saadet Öğretmen,  "Toplumun bu isteği yüksek sesle dile getirmesi lazım. Çünkü çocuklar meselesi siyaset üstü bir konu. Söz konusu çocuk olduğunda bütün ideolojiler bir tarafta olmalı. Benim gördüğüm kadarıyla, 'biz dünün çocukları olarak bugünün çocuklarını kurtarmak istiyoruz' diyen bir gençlik" dedi.

Birgün'den Meltem Yılmaz'ın sorularını yanıtlayan Saadet Özkan'ın  açıklamaları şöyle:

» Siz, görev yaptığınız okulda şahit olduğunuz istismar vakalarının ardından kendinizi bu alana adamış bir öğretmensiniz. Sizin gözlemlerinize göre, Türkiye’de, son yıllarda okullarda çocuk istismarı vakalarında ciddi bir artış mı var, görünürlük mü artıyor, yoksa artışa rağmen görünürlüğü azalıyor mu?

Aslına bakarsanız çocukların farkındalığı arttı. Son yıllarda, Z kuşağı dediğimiz kuşak, haklarını öğrenmeye başladılar. Üstüne bir de sosyal medyayı kullandıkları için, orada gördükleri görsellerde kendilerine yapılan yanlışları da algılayıp bunu ifade edebilmeye başladılar. Geçenlerde yaşanan cinsel istismar vakasında örneğin, aile şikayetçi olmadı ama çocuk şikayetçi oldu. Yani çocuk ailesine rağmen, şikayetçi olması gerektiğini bilecek kadar farkına.

» Çocukların farkındalığının artmasının yolu sosyal medyada tesadüfen gördükleri midir, bu doğru bir yöntem midir? 

Gelişmiş ülkelerde, çocuk bununla ilgili eğitim veriliyor, öz savunma eğitimi. Bu eğitim o kadar farklı bir alan ki çocuğun haklarını ve vücudunun tanımasını sağlıyor, bizde ise bir tür spor gibi algılandı. Oysa öz savunma eğitiminin her yaş grubuna göre ayrı bir anlatımı, farklı bir dili var. Unutmayın ki en önemlisi, çocukların istismar durumu karşısında nasıl yaklaşması gerektiği.

» Cinselliğin tabu olduğu bir ortamda, çocuğun farkındalığının artması ne kadar mümkün?

Kesinlikle, çocuk görüşlerini serbestçe ifade edebilmeli, ki sözünü ettiğim öz savunma eğitimi bu ifade yolunun nasıl geliştirilmesi gerektiğini öğretiyor. Zaten böylece her türlü istismarın önüne geçebiliyoruz.

» Aileler ne durumda?

Ailelerden de, öğretmenlerden ya da eğitim kurumlarından da ihbarlar artmaya başladı. Örneğin geçenlerde iki baba derneğimizi aradı ve “çocuklarımızda tuhaf durumlar hissettik, inceledik, ne yapmamız lazım” dediler. Ama tabii, ailelerin eğitimi arttıkça, eğitim almış çocuklar da kendilerini daha iyi koruyabiliyorlar. Türkiye’de eğitimli ailelerin büyük bir kısmı dahi, çocukları ile cinsellikle ilgili 9 yaşında konuşmaya başlıyorlar. Oysa bu yaş çok geç bir yaş. Çünkü o yaşa kadar çocuk istismara uğruyorsa uğruyor ve açığa çıkmıyor. Ve çoğu kişi bunu kapatma eğiliminde. Dahası, çocuğa istismar yüzde 60 oranında çocuğun yakınında bir alanda geliyor. Bu nedenle çocuklarımızla konuşmalıyız.

» Ama sizin de ifade ettiğiniz gibi, aile her zaman sandığımız kadar güvenli bir yer olmayabiliyor. Ensest vakalarından söz ediyorum… 

Bu nedenle devletin konuya acilen el atmasının tam vakti. Köy okulları da dahil olmak üzere, rehber öğretmenlerin ve sosyal çalışmacılar aracılığıyla anasınıfından itibaren çocuk istismarına karşı çalışmaların yapılması gerekiyor. Bu konuyu müfredata aldığımızda, barolar ile ortak çalışmalar yapıldığında konunun çözümünün nasıl sağlandığı görülecektir. İngiltere çocuk istismarının önüne bu şekilde geçmiş ve yüzdelik dilim oldukça aşağı çekilmiş. Bizde ise, 3 gün ağlayıp sonra gündemden düşmesini beklemek gibi bir durum var.

» Öğretmen hepimizin hayatında anne-babaya en yakın duran figürdür. Bu kişiler tarafından istismara uğrayan bir çocuk nasıl süreçlerden geçiyor, neler yaşıyor?
Çocuklar böyle bir durumda kötü bir şeyin ne olduğunu bilmiyor. Çünkü çocuğun dünyasında, kötünün ne olduğuna dair ayrıntı yok. Kötü dokunma, suçlu olma, ne demek bilmiyor. Cinsel istismarcılar zaten çocukları susturacak şekilde yaklaşıyorlar onlara. Çocuk ne yaşıyorsa içinden yaşıyor.

» Öğretmenler bu konuda ne kadar bilinçli ve ne kadarı sizin kadar cesaretli? Öğrencinin cinsel istismara uğradığını fark eden öğretmenlerin ne kadarı harekete geçiyor, ne kadarı susuyor?

Okulda, çocuklarla ilgili istismar durumu anladıklarında görev yerini değiştiren öğretmenler var. Ancak çözüm bu değil çünkü yasalarımızda da ihbar zorunluluğu var. Ayrıca yasalarımızda, bu vakaları yargıya yansıtmayan kişiye de ceza var. Herkes bir kurtarıcı ararsa o kurtarıcı hiçbir zaman olmaz. Öğretmenlere tavsiyem, bulundukları yerde baronun çocuk hakları komisyonuna gitsinler. Artık, “başıma bir şey gelir mi” diye düşünme vakti değil. Geçenlerde, Anadolu’da bir öğretmenle görüştük, İstismar vakasını fark edince görev yerini değiştirmek istemiş, korkmuş. Ama şimdi “keşke korkmasaydım” diyor. Bunun çözüm olmadığını geç anlamış.

» İhbar etmek ne kadar çözüm?

Tarikat, siyaset, hemşericilik perdesiyle çocuk tecavüzlerinin üstünün kapatıldığı gerçeği de ortada… Bunun pek çok örneğini gördük son yıllarda.
Bakın, pedofililerin ikna yetenekleri çok kuvvetli oluyor. Bulundukları yerlerde, kafalarındaki tasarıya bağlı olarak, kendilerini inandıracakları bir yapı oluşturuyorlar. Olay ortaya çıktığında ilk bulunduğu yerde muhtarla ya da gittiği kurumun müdürü ile çok iyi ilişki kurmuş oluyor. Çünkü dediğim gibi, kafasında bir tasarı var. Ve olay ortaya çıktığında “iftira var” algısı oluşturuyor. Kişiler de, işin gerçeğini bilmedikleri için, kişiyi korumaya geçiyorlar. Oysa biz çocuğa inanmayı öğrenmek zorundayız. Çocuklar bu konuda yalan söylemezler, söyleyemezler, çünkü olayın sebep ve sonuçlarını, olay örgüsünü, ne yaşanıp ne yaşanmayacağını bilemezler.

» Pedofili vakalarının ortaya çıkmamasında, pedofililerin kişilik özellikleri kadar ve hatta daha çok, bu vakaların normalleşmesi ve normalleştirilmesi etkili değil mi? Diyanet’in fetvalarının örnekleri var önümüzde.

Bu fetvalar için ceza çıkarılmalı. Ayrıca, acilen ihtisas mahkemelerin kurulması gerekiyor ki bu mahkemeler çocukların da örselenmesinin önüne geçecek. İmzalamış olduğumuz birçok uluslararası sözleşme var, bu sözleşmelere uyulmasını istiyoruz. Toplumun bu isteği yüksek sesle dile getirmesi lazım. Çünkü çocuklar meselesi siyaset üstü bir konu. Söz konusu çocuk olduğunda bütün ideolojiler bir tarafta olmalı. Benim gördüğüm kadarıyla, “biz dünün çocukları olarak bugünün çocuklarını kurtarmak istiyoruz” diyen bir gençlik de var.

» Siz, görev yaptığınız okulda, müdürün 6 kız çocuğuna cinsel istismar olayını ortaya çıkardıktan sonra neler yaşadınız?

O süreçte ben de, çocuklarımız da çok örselendik. Defalarca dinlenmek zorunda kaldılar ve en büyük acı buydu. Adli tıp raporlarında ruh sağlığı kalıcı mı değil mi, bir ortaya bir buraya git derken süreç uzadı da uzadı. O kadar çok uzadı ki en son, bir daha rapor dendiğinde çocukların travmaları geri gelmişti. Ve bu travmalar kalıcı olmayacaksa bile kalıcı oldu. Ben bu süreçte bütün partilere gittim, her yerde iyi insanlar mutlaka var ve işler yürüyorsa onlar sayesinde yürüyor. O olayda da şunu gördüm: iyi ve kötünün savaşı vardı. Ve neyse ki çocuklar için gönüllü avukatlar vardı bizim yargıcımız çok iyi bir yargıçtı ve adaletin yerini bulması sağlandı.

» Çocuk istismarı vakalarına dair idam cezası da konuşuluyor. Peki, bu istismarcılar içinde yaşadıkları toplumdan kopuk mu bu hale geliyorlar, onları onaylayan, koruyan, kollayan yapıdan bağımsızlar mı? Onları idam etmek geri kalanın sorumluluğunu ortadan kaldırmak olmaz mı?

Size gerçek bir hikaye anlatmak istiyorum: Bir erkek çocuk, 6 yaşındayken evine gittiği bir komşusu tarafından cinsel istismara uğruyor. Ve çocuk bunu kimseye anlatamadan büyüyor. Aradan geçen zamanda istismarı yapan kişinin çocuğu da 6 yaşına geliyor. Ve geçmişte istismara uğrayan çocuk, bana yaptığını ben de onun çocuğuna yapmalıyım, aynı acıyı çektirmeliyim diyor ama yapamıyor. Demek istediğim idam çözüm değil, çocuk istismarının çözümü, eğitim, rehabilitasyon ve hukuki yollarla mümkün. Ben medyaya dahi, çocukla tecavüz ve gelin kelimeler yan yana kullanmayın lütfen diyorum.

» Siz, ABD Başkanı Donald Trump’ın karısı Melenia Trump’ın elinden cesaret ödülü aldınız. Neden? Türkiye’de çocuk istismarını ortaya çıkarmak cesaret gerektiren bir iş mi?

O ödülün sebebi, farkındalık sağlayıp çocuklar için verdiğim mücadelenin örnek olmasıydı. Susmadığım, her bireyin yapması gerekeni yaptığım içindi. Ben bu ülkede her kadının, her bireyin çocuklar için yapması gerekeni yaptım. Kendimi kahraman olarak görmüyorum, bu ülkenin vatandaşı, bir Cumhuriyet kadını olarak yapmam gerekeni yaptım. Ve buradan herkese seslenmek istiyorum: Lütfen çocuk istismarına şahit olduklarında bunun peşini bırakmasınlar. Bunu yaşayan bir çocuğu orada mı bırakacağız, aile ne yapması gerektiğini bilmiyorsa aileyi ortada mı bırakacağız?

» İstismar edildiklerini ortaya çıkardığınız öğrencilerinizle hala görüşüyor musunuz?

Artık o kızlar benim çocuğum. Ben bu olay olduktan sonra trafik kazası geçirdim, 4 takla attım ve bilincim açıkken, “ölürsem lütfen çocukları bırakmayın” demişim. Şimdi ise, ne mutlu bana ki, o çocukların biri hemşire, biri avukat biri öğretmen ve hayatlarına devam ediyorlar. Geçen gün birisi, sosyal medyada, Adana’da yaşanan cinsel istismar vakasıyla ilgili “o yaşarken öldü” şeklinde yorum yazmış. Hayır, o çocuklar yaşıyor ölmüyor, mücadele ediyor ve bizim onlara iyi bir şeyler söylememiz gerekiyor. İnsanlar açlığa, susuzluğa dayanabilir ama umutsuzluğa dayanamaz.