Abone Ol

Nevşin Mengü’den et yeme yarışı yapan gazetecilere eleştiri: Aksırıncaya tıksırıncaya kadar yiyin

Birgün gazetesinde yazan Nevşin Mengü Başbakan’ın ABD gezisine katılan gazetecilerin gittiği Brezilya restoranında et yeme yarışması yapmasını köşesine taşıdı.

Nevşin Mengü’den et yeme yarışı yapan gazetecilere eleştiri

İşte Nevşin Mengü’nün yazısı:

gazeteciler.com, Başbakan Binali Yıldırım’ın Washington DC ziyaretinden gazeteci enstantanelerini yazmış.

Heyetteki gazeteciler DC’de meşhur bir Brezilya etçisinde gitmişler, kim en babayiğit belirlemek için en çok et yeme yarışı yapalım demişler. Sitenin ifadesine göre de, “yedikçe yemişler”.

Yesinler gözümüz yok. Yeme yarışı yapma teklifi Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Zahid Akman’dan gelmiş. En çok eti de A haber Genel Yayın Yönetmeni Haluk Çimen yemiş.

Yakışmış, Maşallah!

Site, haberini fotoğraflarla bezemiş. Ağalar gibi paşalar gibi bizim meslektaşlar sofranın başına üşüşmüşler, garsonlar da ha babam masaya et taşıyor...

Türkiye’de muhafazakarlığın yükselişi ile et lokantalarının patlaması aynı zamanlara denk gelir. Hep merak ederim, bu ikisinin toplumsal bir ilişkisi var mıdır diye. Üzerine araştırma yapmadım sadece gözlemlerim var.

Bir yanda daha az muhafazakâr görüntü çizen, işadamından futbolcusuna herkesin bin bin hesap bırakıp “lokumları” mideye indirdiği Nusret. Kendisi aynı zamanda instagram üzerinden Türkiye’nin bir anlamda yüzü olmayı başardı. Ölü bedenleri okşayan videoları like yağmuruna tutuluyor. Diğer tarafta da, bir yanıyla daha muhafazakâr, öte yanıyla, şamdanlarıyla varaklarıyla ölesiye extravagan Ramazan Bingöl’ler ve diğerleri.

Et bir tarafıyla çok maço, eril. Mangalı hep baba, ağabey yakar ya bizim toplumda. Et erkek işidir, erkek pişirir. Ve buna da bağlı olarak güç göstergesi. Bir oturuşta hamuduyla danayı, koyunu yemek, bunu alabilecek param var demek. Ve tabii yaşama hakkı üzerinde son sözü söyleme kudreti. ‘Bu kuzular, bu danalar, hep bu ağalar paşalar, yesin, sindirsin, güçlensin!’ diye kesilir. Beylerin zevkine göre de dinlendirilir, marine edilir, masaya getirilir. Güç gösterisidir bu, hükümran olanın muvaffakiyetini şanladırma gösterisi.

“Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir

Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?

Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehtir!

Bu hakkınız gazanızın, evet o hak da elde bir…”

Ne var ki Başbakan Yıldırım’ın heyetiyle birlikte, temasları izlemek için DC’ye giden gazetecilerin de bir yandan sıkılıp alternatif faaliyetlere yönelmiş olmaları normal. Bir siyasinin yurtdışı temasını izlemek, görüşmelerin gerçekleştiği binada, toplantı odasının dışında oturup görüşmenin bitmesini beklemekten ibaret. Görüşme bitince, bir görevli gazetecilere geliyor, şu şu konuşuldu, bu bu anlatıldı diyor, gazeteciler de bunu yazıyor. Çok yorucu, araştırma isteyen bir durum yok. Zaten bundan ekstrasını öğrenebilmek için en azından bir yabancı dile hakim olmak gerekiyor.

Aslında Türk gazetecilerin bir Brezilya lokantasını tercih etmiş olmaları bir açılım sayılır. Heyette bulunan gazeteci arkadaşlar belli ki, Batı gezilerine gide gele alışmış. İlk zamanlarda gazeteci arkadaşlar, Türklerin ya da Arapların işletmediği lokantalarda helal et olmaz, domuz eti karışmış olabilir gerekçesiyle tercih etmezler çekinirlerdi. Bu çekinceleri gitmiş rahatlamışlar gibi görünüyor. Afiyet olsun...

Nevşin Mengü / Birgün