Abone Ol

Muharrem İnce: İspat etsinler siyaseti bırakırım

Muharrem İnce, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Seçim gecesi Genel Merkez’e davet ettik, gelmedi” iddiasını reddetti

Muharrem İnce: İspat etsinler siyaseti bırakırım

Milliyet Gazetesi'nden Tunca Bengin'in haberi şöyle:

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Seçim gecesi Genel Merkez’e davet ettik, gelmedi” iddiasını reddeden Muharrem İnce, “Bu hayatımda gördüğüm en büyük siyasi yalandır. Böyle bir davet olmadı. Bunu kim söylüyorsa yalan söylüyor” dedi. İnce ayrıca “Kemal Bey’in yerinde olsam koltuğu terk ederdim” ifadelerini kullandı.

CHP’de yerel seçimlere kadar dondurulmuş gibi görünen parti içi iktidar kavgasında görüşler ve çözüme dönük öneriler dört gün boyunca Milliyet’te detaylarıyla yer aldı. Yani bir anlamda herkes eteğindeki taşı döktü.

Söz sırası 24 Haziran’da aldığı oylarla partisini sollayan ve “Genel başkanlık koltuğu benim hakkım” çıkışıyla CHP’deki tartışmanın baş aktörü olan Muharrem İnce’de... Gerçi İnce, CHP’nin başına neden talip olduğunu defalarca anlattı ama o koltuğa giden yol konusunda yaşananlar ve yapılan hamleler açısından hâlâ flu olan fazlasıyla detay var.

Dahası, önceleri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığına pek sıcak bakmayan İnce’nin şimdilerde buna yeşil ışık yakması gibi bir durum söz konusu. Dolayısıyla da biz sorduk, İnce yanıtladı. Tabii söz de öncelikle çok partili hayata geçtikten sonra doğru dürüst iktidar yüzü göremeyen 95 yaşındaki CHP’nin bugünkü görüntüsüyle başladı. İnce anlatıyor:

“Ortanın solunun 2020 versiyonu gibi yepyeni bir vizyon ortaya koyması gereken CHP, şu anda kısır çekişmelerle günü kurtarma derdinde. Oysa özgüveni yüksek bir parti olması lazım. Erzurum, Konya, Trabzon, Diyarbakır büyükşehir belediye başkanlıklarını alabiliriz iddiası olan bir parti. Bu iddiayı ortaya koyması lazım.

Ve gençler, kadınlar bağı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde gençlerle o bağı kurduğumuzu düşünüyorum. Gençlerle, Kürtlerle, kadınlarla, Cumhurbaşkanlığı seçiminde el sıkıştık. Bu el sıkışmayı, kucaklaştırmaya dönüştürebiliriz. Bunun için de partinin bir yenileşmeye ihtiyacı var. Yeni bir lidere, yeni kadrolara, yeni söyleme, yeni iddialara ihtiyacı var.”

- Olağanüstü kurultay girişimi sürecinde yaşananlar malum. Ama Kemal Bey şimdilerde “Bana bir felsefi derinlik gösterirseniz, bırakın kurultayı, yarın sabah koltuğu terk ederim” dedi?

“Bu da yeni bir kriter çıktı. Dünyada böyle bir kriter yok. Ee, ne yapacağız şimdi? Altı oktan vazgeçip yeni bir felsefi akım mı oluşturacağız? Bu ipe un sermek. Nedir yani, ne yapacağız? Yeni bir altı ok mu yazacağız? Bizim geçmişimiz, birikimimiz belli.

Bütün değişimler sancılı olur. Bu mutlaka olacak, süreç biraz uzuyor sadece. Ama ben bu değişimden sadece lideri değil, yönetim anlayışını da kastediyorum. Kuralların hakim olduğu bir parti olmalıyız. Mesela son milletvekili seçiminde 81 vilayetin hiçbirinde ön seçim olmadı. Bu kuralsızlıktır, istediğin zaman yapıyorsun, istediğin zaman yapmıyorsun. Türkiye’de demokrasi isteyen bir CHP önce kendi içinde demokrasiyi yaşamalıdır, örnek olmalıdır.

Bakın benim partimin içinde demokrasi var, Türkiye de böyle olacak diyebilmelidir. Yani Erdoğan’ı eleştiren, onun için tweet atan birisinin kapısına sabah 05.00’te polis geliyor, CHP yönetimini eleştiren bir kurultay delegesi de disipline gönderiliyor. Fark ne? Arada bir fark yok.”

- Yani şu an CHP’de demokrasi yok?

“O cümleyi öyle kurarsak olmaz tabii ki. Yani benzememeliyiz. Türkiye’de 16 yılda demokrasiden uzaklaşılmasından CHP de nasibini aldı. Türkiye demokrasiden uzaklaştıkça, CHP de parti içi demokrasiden uzaklaşıyor.”

- Yerel seçimlerin bazıları, özellikle de CHP lideri için veda seçimi olduğu iddiaları da var?

“Ben Sayın Genel Başkan’ın ve MYK’nın, Parti Meclisi’nin başarılı olması için elimden geleni yapacağım. Aman başarısız olsunlar, sıra bana gelsin, o benim düşüncem olamaz. Ben partiliyim. Yani ben başarısız olsunlar diye kenarda durmam, başarılı olmaları için elimden geleni yaparım. Önce Türkiye, sonra CHP, sonra ben...”

‘Davet olmadı’

İnce denilince, öncelikli konular arasında elbette ki seçim gecesi yaşananlar ve kurultay çıkışı nedeniyle kendisine karşı güven sarsılması iddiaları da var. Çünkü “Seçim gecesi Genel Merkez’e davet ettik, gelmedi” gibi gelişmeler söz konusu. İnce, yanıtlıyor:

“Bıktım bunlara cevap vermekten. Bakın o gece çıkıp konuşsaydım da o zaman bir cümlemi alacaklardı, ona takılacaklardı, beni itibarsızlaştırmak için. Bana 15 milyon oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum:

Bu oyunun parçası olmayın; birincisi bu. İkincisi, seçim sonuçları Genel Merkez’de, benim elimde veri yok. Televizyonlar kaybettiğimizi, Genel Başkan Yardımcısı ikinci tura kaldığını söylüyor. Ben çıkıp da ne diyecektim?

Bir diğeri Sayın Genel Başkanım seçim gecesi beni davet etmiş, ben gitmemişim. Bu hayatımda gördüğüm en büyük siyasi yalandır. Bundan daha büyük bir yalan görmedim. Böyle bir davet olmadı. Bunu kim söylüyorsa yalan söylüyor. Artı, o gece için partinin yöneticileriyle şöyle kararlaştırmıştık;

Buna Bülent Tezcan, Engin Altay, Yaşar Tüzün dahil. Dedik ki seçim 2. tura kalır, yakasındaki rozeti çıkarmış, Türk bayrağı takmış birisi olarak seçim sonuçlarını Genel Merkez’de izlersem 2. turda SP’liden, İYİ Parti’liden, MHP’liden oy isteyemeyiz. O gerekçeyle bir otele gittik. Bu benim görüşüm değildi. Bir konsensüs sonucu ikinci turu düşünerek otele gittik.”

- Bunlar biliniyorsa böyle sözler nasıl söyleniyor?

“Ben bunu Genel Başkan’ın ağzından duymadım. Parti Meclisi’nde konuşulanlar diye haber yapıldı. Ben ağzından böyle bir laf duymadım.”

- Yalanlama da olmadı ama?

“Bilemiyorum. Bu haberi yapan, yaptıran, söyleyen dünyanın en büyük yalancısıdır. Kim söylüyorsa... Böyle bir davet olmadı. Böyle bir davetin olduğunu ispatlasınlar siyaseti bırakırım.”

- Amaç ne? Ne yapılmak isteniyor?

“Amaç Çankaya, Bakırköy, Şişli, Beşiktaş... Buralara razı, mutlu bir azınlık var partide. Bu mutlu azınlık koltuklarını terk etmek istemiyor. Muharrem İnce gelince taşların yerinden oynayacağını biliyorlar; olay bu.”

‘İSTANBUL’A HEVESLİ OLANLAR ADAY OLSUN’

“İstanbul’u alan Cumhurbaşkanlığını alır” çıkışının ardından “İnce, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na adaylık için yeşil ışık yaktı” yorumları konusunda İnce düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Ben bir siyasi öngörüde bulundum. Yani 25 yıldır İstanbul’u yöneten AKP’nin elinden CHP’nin adayı burayı alırsa, o çok güçlü bir figür olur, ben onu söylemeye çalıştım.”

- Partiniz derse ki biz sizi aday göstermek istiyoruz? Muharrem İnce buna evet der mi?

“Ben Cumhurbaşkanı adayı olmak istiyorum.”

- Dediğinize göre bu da o yolu açmıyor mu?

“Bir başka arkadaşım da kazanabilir. Muharrem İnce’den ibaret değil ki CHP... Ben onu genel olarak söyledim. Bir başka arkadaşımız da pekâlâ İstanbul Büyükşehir’e aday olabilir, kazanabilir. Kazanırsa, 2018’in Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’den çok daha güçlü bir figür olabilir. Ben onu söylemek istedim.”

- Bu “Kesinlikle İstanbul’a aday olmam” anlamında mı?

“Siyasette böyle kesinlikle olurum olmam, ben öyle cümleleri kurmaktansa, diyorum ki CHP’nin genel başkanı Cumhurbaşkanı adayı olmalıdır. Onun için, genel başkan olmak ve bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanmak istiyorum.

Partimizde İstanbul Büyükşehir’e hevesli yöneticiler, milletvekilleri var. Bunlar olabilirler, seçimi kazanırlarsa da en az benim kadar güçlü bir figür olurlar. Pekâlâ Cumhurbaşkanı adayı da olabilirler.”

- Varsayalım bir başka CHP’li İstanbul’u kazandı. Cumhurbaşkanı adayı olma iddianız devam mı edecek?

“Tabii devam ettiririm, koyarız 1 milyon 250 bin üyenin önüne sandığı, kim çıkarsa o olur...”

‘Taktik hata yapmadım’

Tabii son sözler de bu yaşananların yerel seçimlerde sandığa etkisinin olup olmayacağı üzerine... “Mutlaka olacaktır diyen İnce, devam ediyor:

“Sorumlusu ben değilim ki. Ben mitinglere devam edecektim. Hakkari’den başlayacaktım, Türkiye’de 950 ilçeye gidecektim. Mitinglerimi yapacaktım, o rüzgârı hiç dağıtmayacaktım.”

- Niye yapmadınız? Hatta “İnce dediği gibi yapıp 81 ili dolaşsaydı zaten genel başkanlık kendiliğinden gelecekti” deniliyor?

“Bunu söyleyenler siyaseti bilmeyen insanlar. Nereye gideceksiniz? Bu sefer partiyle aranızda sorun çakardı. İl sizi karşılardı, karşılamazdı, genel merkezden baskı yapılırdı. Bir sürü sorun çıkardı. Bunlar siyaseti bilmeyen insanların uydurmaları. Genel başkan olarak gitmek başka bir şey, sıradan birisi olarak gitmek başka bir şey.”

- 15 milyon oy almış bir Cumhurbaşkanı adayı olarak gidecektiniz?

“O geçmiş, seçim bitmiş, Cumhurbaşkanı seçilememişsiniz. Siz 2018’in Cumhurbaşkanı adayısınız. Nereye gideceksiniz, genel merkez baskı kurar oraya...”

- Peki, hiç taktik hata yaptığınızı düşündünüz mü?

“Hayır. Ben uyarı görevimi yaptığımı düşünüyorum. İnsanlara bu değişimi sağlayalım, sağlayamazsak durum kötü dedim, ben üzerimden sorumluluğu attım. Hiçbir taktik hatamın olduğunu düşünmüyorum...”

DEĞİŞİM İSTEĞİNİ DİLE GETİRMEK SUÇ MU?

Yönetimi koltuk sevdalısı olmakla eleştiren İnce, aynı eleştirilerin çevresindeki insanlar için de yapıldığını, hatta “kurultay sürecini başlatmak için gaza getirildiğine” dönük iddialar olduğunu anımsattığımda da hafiften sinirlenerek, devam ediyor:

“Olur mu böyle bir şey? Yeni bir durum olmuş. Cumhurbaşkanı adayı yüzde 31, CHP 22.5 almış. 4 milyon fazla oy almış, 4 milyon. Sadece İstanbul’da 920 bin fazla oy almış.

İstanbul’da Cumhurbaşkanlığı oyu CHP’nin oyundan yüzde 10 fazla, Ankara’da yüzde 10 fazla, İzmir’de yüzde 13 fazla. Partinin oyu Cumhurbaşkanlığı oyuna eşit olsa, 50 milletvekili fazla çıkarıyoruz. Diyarbakır’dan, Erzincan’dan, Aksaray’dan milletvekili çıkarıyoruz. 194 milletvekili olacak yani. Bu yeni durumda tabanda bir değişim isteği varsa bunu dile getirmek suç mu?

Neden gaza gelmek olsun yani? Artı bir şey daha var; ben diyorum ki bu yeni durumda CHP’nin genel başkanı Cumhurbaşkanı adayı olmaya mecburdur. Bu seçimde olmadı genel başkan. Gelecek seçimde olacak mı? Büyük olasılıkla olmayacak. O zaman olacak birisi gelmelidir diyorum.

- Tersi durum olsaydı siz ne yapardınız?

“Ona devrederdim. Partiden 8 puan fazla oy almış birine devrederdim partiyi. 41 yıl sonra CHP 30 bandını geçmişse, ben ona devrederdim. 22 mi büyük, 31 mi büyük? Milletle inatlaşırsak millet de bizimle inatlaşır.”