Abone Ol

Hanedan sultanlığından hayat kadınlığına...

Muhteşem Yüzyıl’daki Gülfem Hatun’la yıldızı parlayan Selen Öztürk, Hatırla Gönül'de oynadığı hayat kadını rolünden sonra bir anarşisti oynamak istediğini söylüyor.

Hanedan sultanlığından hayat kadınlığına...

Vatan'dan Melis Güvenç'in röportajı şöyle...

Bir Sultan'dan sonra, hayat kadınını canlandırarak seyircileri ters köşe yaptınız...

Gülfem Hatun, Meziyet, Aliye ve Figen zamanda yolculuk  gibi oldu benim için. Hepsi birbirinden bambaşka dört kadın. Ama Figen oynadığım en ışıltılı, en renkli ve en sıradışı olanı. Dönüşebiliyor ve buna inandırabiliyorsam ne mutlu bana. Kendimi dönüştürmeyi seviyorum ve seçtiğim karakterlerde de buna dikkat ediyorum. Şansıma da çok farklı roller geldi. Bir oyuncu için skalanızın geniş olması büyük bir avantaj. Ama şeytan ayrıntıda gizlidir, önemli olan her karakterde size özgü olan farklılıkları ortaya koyabilmektir. Bitmeyen bir serüven oyunculuk sonrasını hiç bir zaman tahmin edemeyeceğin sürprizli bir macera.

Karakter oyuncusu olarak aranmak ve anılmak sizi daha mı ileriye taşıyor?

Her seferinde daha iyi bir noktaya taşıdığını düşünüyorum. Aslında tüm bu sürecin sinemaya yansımasını çok isterim. Çünkü dizilerde cebimizdekileri tasarruflu kullanmak oldukça zor. Bu yüzden sağlam karakterleri sinema filmlerinde de canlandırmak en büyük temennim. Buradan yeni sinemacılara sesleniyorum, emrinize amadeyim...

Hatırla Gönül ve Figen sizin için nasıl bir deneyim oluyor?

Ezber bozucu bir hikaye. Figen, oynamaktan aşırı zevk aldığım bir karakter. Hayat kadınını oynamak zaten başlı başına ağır ve zor bir deneyim. Onun gözlerinden dünyayı görmek, dünyanın, eril gücün acımasızlığı ve şiddeti gerçeğiyle yüzleşmek demek.

GÖKÇE BAHADIR KAYIP ŞEHİR’DE ÇOK BAŞARILIYDI, KARŞISINDA HAYAT KADININI OYNAMAKTAN KORKTUM

Hep bir hayat kadınını canlandırma hayaliniz olduğunu söylediniz...

Aslında bu rol her kadın oyuncunun hayallerinden biridir. Çünkü ruhları, bedenleri yaralı, kalpleri sıyrıklarla dolu kadınlar onlar. Hiç kolay değil yaşadıkları. Hepsi sırtında geçmişlerinden gelen ağır trajik olaylar taşıyor ve onlar da herkes gibi insan. Bu rol için çok fazla röportaj okudum. Konuyla ilgili fimler izledim. Bir kısa film çekiminde tanıştığım bir hayat kadını olmuştu. Bütün hikayesini öğrenmiştim ve çok etkilenmiştim. Hepsi insanın içinde yer ediyor ve meslek gereği yeri geldiğinde bu veriler kendiliğinden ortaya dökülüyor. Beden dili ve konuşma üzerine de biraz çalıştım. Böylece içimdeki Figen’i buldum.

Gökçe Bahadır da Kayıp Şehir’de hayat kadınını oynamıştı.

Gökçe’yi bayılarak izliyordum. Hatta ilk başta harika bir performans sergilemiş bir oyuncunun karşısında, yine bir hayat kadını oyanayacağım için korktum. Çünkü o imzasını atmıştı ve mükemmel oynamıştı. Tabi benim karakterim onunkinden daha farklı. Bir kuaför ve daha naif bir dünyadan gelen biri. Bu yüzden farklı bir şey çıkarabildik. Gökçe’yle sürekli konuşuyoruz çalışıyoruz, müthiş yardımcı ve uyumlu bir partner.

TAMAMI İÇİN TIKLAYIN