Abone Ol

Haber Global sunucusu Serdar Akdoğar ve eşi Nazlı Sümer Akdoğar'dan ilik nakli için yardım çağrısı

Haber Global kanalının ekran yüzlerinden Serdar Akdoğar'ın eşi Nazlı Sümer Akdoğar, lösemi hastalığı yüzünden uzun zamandır tedavi görüyor. Sağlığına kavuşmak için ilik nakli bekleyen Nazlı Sümer'in sosyal medyadaki yardım çağrısına siz de destek olun.

Nazlı Sümer Akdoğar'dan ilik nakli için yardım çağrısı

Sosyal medya bugünlerde bir kampanyayı konuşuyor. Kampanyayı başlatan kişi Nazlı Sümer Akdoğar. Nazlı, Türkiye'de ilik nakli bekleyen binlerce kişi arasında... Şimdi tüm Türkiye'ye hem kendisi için hem de aynı durumda olan hastalar sesleniyor. Bağışçı olun, hikayemize can verin diyor.

Nazlı Sümer Akdoğar, sosyal medyada paylaştığı videoyla ilik nakli için destek çağrısında bulundu. Serdar Akdoğar da lösemi ile mücadele eden eşi için yardım çağrısı yaptı.

Nazlı Sümer Akdoğar lösemiye yakalanmıştı, aylarca süren tedavi ve kemoterapi ile sağlığına kavuşmuştu. Ancak iki hafta önce genç kadının hastalığı nüksetti ve Nazlı Sümer Akdoğar için ilik nakli yapılması gerekiyor.

Eşinin durumunu yazan Serdar Akdoğar şunları paylaştı...

“İlik nakli gerekiyor. Şu anda Nazlı hastanede yatıyor. Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi TÜRKÖK üzerinden uygun ilik aranacak. Ancak Türkiye’de bağışçı sayısı çok az. Sizlerden ricam en fazla 10 dakikanızı ayırıp, http://www.kanver.org/sayfa/kan-hizmetleri/kok-hucre-bagisi/53” adresindeki bilgileri okuyarak bağışçı olmanız.

Burada mümkün olduğunca hayatın güzelliklerini paylaşmaya özen gösteriyorum. Bu paylaşımı da o anların esin kaynağı ve yaratacısı ile nicelerini yaşamak için yapıyorum. İlginiz için teşekkür ederim” ifadelerini kullandı.

Nazlı Sümer Akdoğar blog sayfasında da duygularını paylaşıyor. işte o yazılardan biri..

Önce vicdan, sonra empati

Yazılarımı genellikle bir seferde değil parça parça yazıyorum. Telefonumdaki not defterim birbirleriyle bağlanmayı bekleyen cümlelerle, paragraflarla dolu. Bu notlar elbette duyguları taze tutuyor. Yazma isteği geldiğinde kıvılcım oluyor. Bu durumdan, yazıları zamana yaymaktan hiç rahatsız değilim onu belirteyim.

Okurken müzik dinlemekten pek hoşlanmıyorum. Ama iş yazmaya gelince durum değişiyor. Yazarken mutlaka bir şeyler dinliyorum. Bu aralar favorim “The Piano Guys”. Onları dinlerken kendimi Avrupa’nın herhangi bir şehrinde dolaşırken buluyorum. Ve bırakıyorum düşüncelerimi klavyenin üzerine, müzikle beraber dökülüyor kelimeler.

Müziğin iyileştirici gücü temizliyor her bir hücremi. Artık eskisi gibi tamamen hayatın içindeyim ve bu çok çok iyi geliyor. Aynaya bakarken daha dikkatliyim kendime karşı. İyice inceliyorum. Ve diyorum ki “ne kadar büyük bir şey yaşadın ve ruhun nasıl hala bu kadar güçlü?”. Bunu her gün, her saniye hatırlatıyorum kendime. Yaşamak için verdiğim o mücadeleden daha sağlıklı çıktığım için şükrediyorum.

NAZLI SÜMER AKDOĞAR'IN VİDEOSU

Elbette bu uzun maratonda benim de hasar aldığım zamanlar oldu. Onlarca kimyasal ilaç ve hastalığın seyrine dair yaşadığım bilinmezlik psikolojimi etkilemedi değil. Malum çok kolay bir süreç değildi. Ama çok şükür minimumda yıprandım ve her ne olursa olsun yine de güçlü kalabilmeyi başardım.

Aslında işin içindeyken değil çıktıktan sonra anlam kazandı bazı şeyler. Örneğin insanlar; etrafımızdakiler... Bazı insanlar sen her ne yaşamış olursan ol kaba ve duyarsız. Ve ben dahil pek çoğumuz o kişilerin değişmeyeceğini maalesef bildiğimiz halde hiç usanmadan bir ümit bekliyoruz. Bazen de değişmeleri için çabalıyoruz.

Ama bu sınavlarda çoğunlukla o duyarsız insanlar galip geliyor, üzerimizde saçma birer yük olarak kalıyorlar. Kişiyi olduğu gibi kabul etmeye zorlanıyoruz adeta. Peki kim için, neden şu dünya üzerindeki kıymetli zamanımızı tüketelim? Emin olduğum bir şey var ben artık hiçbir şekilde kırılmak ve incinmek istemediğimi çok iyi biliyorum.

O yüzden beni etkileyeceğine inandığım her kim ve ne olursa olsun ondan uzak durmaya çalışıyorum. Ne de olsa her bir duygusunu hoyratça yaşadığımız hayat çok kıymetli ve özel.

Her birimizin karakteri aynı parmak izi gibi; eşsiz ve farklı. Bu nedenle durumlar karşısında vereceğimiz tepkiler de farklı. Şu hayattaki en önemli şey bana göre önce vicdan, sonra empati. Hayatın bize nasıl bir şey sunacağını önceden bilmemiz mümkün değil. Her an önemli bir sınavla karşı karşıya kalabiliriz. Ve bu her ne olursa olsun “vicdan ve empati” duygusuna sahip olmamız çok önemli diye düşünüyorum!

Bu arada beni görünce lösemi konusunu açmamak için şekilden şekile giren insanlarla karşılaşıyorum hala. İnanın ben konuştukça daha iyi hissediyor ve yenileniyorum. Dolayısıyla lösemi ve kanser konusunda rehber tadındayım bunu da bilesiniz:)

Hayat siyah ve beyazdan ibaret değil. Tıpkı toz pembe olmadığı gibi... Önemli olan o renklerden hangisi seçip, nasıl bir resim yapacağımıza ve duvarımıza nasıl bir resim asmak istediğimize karar verelim.

Sevgiyle kalın,