Abone Ol

Feryal Gülman'ın ilginç sırrı ne? Eşi aldatırsa..

FOTO GALERİ- Gülman Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Feryal Gülman, iş hayatını, ev hayatını, çocukluğunu, aşkını Nişantaşı Plus dergisine anlattı

Feryal Gülman'ın ilginç sırrı ne? Eşi aldatırsa..

FERYAL GÜLMAN’IN ÇOK ÖZEL POZLARI FOTO GALERİ

Gülman Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Feryal Gülman, iş toplantıları arasında bile Nişantaşı’nda alışverişe çıkmayı, sayısını ölçmeyi başaramadığı arkadaşlarıyla bir fincan kahve içmeyi ihmal etmeyen bir iş kadını. Sosyetenin gerçek stil sahibi sayılı birkaç isminden de birisi kendisi.

Nişantaşı Plus dergisi iş dünyasının mimar kraliçelerinden Gülman’la çok özel bir röportaj yaptı. Gülman iş hayatını, ev hayatını, çocukluğunu, formunu koruma yollarını, trendleri, insanlara, insan ilişkilerine bakışını, eşi Kemal Bey’e aşkını dergi için anlattı.

NİŞANTAŞI’NDAKİ FAVORİ CAFE’M BEYMEN BRASSERIE

Neden Beynen Brasserie’ye geliyorsunuz?

Nişantaşı’nda en sevdiğim yer burası. Açıldığı günden beri gelirim buraya. Nişantaşı’nda turlarken bir kahve içmek istediğimde ya da Beymen’de alışveriş yaptığım zaman mutlaka Beymen Brasserie’ye uğramayı severim.

Menüsünde en çok neleri seviyorsunuz? Burada ne yer, ne içersiniz?

Burada en çok bonfile salatası seviyorum. Kahvede tercihim Macchiato. Tatlı yersem mutlaka meyveli, hafif bir tatlı yerim. Ben vücudumuzun şekere ihtiyacı olduğunu ama meyvenin bu ihtiyacı karşılamak için yeterli olduğunu düşünenlerdenim.

Pat diye konuyu değiştireceğim ama söylemeden edemeyeceğim; siz ne kadar düzgün bir insansınız, hiç raydan çıktığınız bir konu bir alan yok mu?
Bilemiyorum. Yok. Belki 50’lerimden sonra olur… (KAHKAHALAR!)

Genç bir kızken de mi böyleydiniz?

Ay ay ay, acayip böyle mum gibi bir genç kızdım ben. Ailemi bir tek evlenirken üzdüm. Arada çok yaş farkı vardı, istemediler. Tabii şimdi eşimi çok seviyorlar ayrı da vaktiyle tepkililerdi.

Eşiniz Kemal Bey’in neyine aşık oldunuz en çok?

Bir defa Kemal çok neşeli, çok şakacı biridir. Ayrıca çok başarı odaklıdır. Beni bu özellikleri etkiledi.

Ailenize düşkün müsünüz?

Evet hem de çok. Annem evlendiğimizden beri bizimle yaşıyor. Şu anda 80 yaşında. Benden 12 yaş büyük bir ağabeyim var. İki kardeşiz ve ben ailede en küçüğüyüm. Ben sürpriz çocukmuşum. Eşimin de benim de aile bağlarımız çok kuvvetlidir. Eşimin önceki evliliklerinden dört büyük çocuğu var. İkimiz de birbirimizin ailesine çok düşkünüzdür.  Gayet güzel ilişkiler yaşıyoruz hep beraber.

Sizin kötü ilişki yaşadığınız biri var mıdır ki hayatta?

Hayır yok gerçekten.

MODA HAYATIMIN ODAĞI DEĞİL

Modayla çok iç içe bir isimsiniz. Peki böyle olduğu halde neden hiç modayla ilgili profesyonel bir çalışma içinde değilsiniz?

Hiç kendimi mimarlığın dışında bir sektörde düşünmedim. Evet ben modayı çok seviyorum, moda benim için büyük bir keyif ama ben modayı hep bir hobi gibi düşündüm. Öyle ki arkadaşlarımla sohbet ederken bile modadan bahsetmeyi sevmem. Bana da mesela bu yıl ne giysiler aldın, neler giyileceksin diye sorulsa mecbur değilsem cevap bile vermek istemem.

Neden?

Çünkü moda benim hayatımın odağı değil. Ben giyinmeyi seviyorum. Kendim için de giyiniyorum ama bu benim odak noktam değil. Sohbetimin teması değil. Bunun işimin bir parçası olmasını hiç düşünmüyorum. Ama böyle düşünen çok insan var. Bilmiyorum belki şu andaki çok önemli inşaat yatırımlarımızı toparlayıp, yoluna koyduktan sonra belki böyle bir şey düşünebilirim. Belki kendi plazamızın içinde bir yer açabilirim. Belki bir yabancı marka olabilir ama ancak hobi gibi olur benim için.

Kendinizi hangi markaya daha yakın hissediyorsunuz daha çok?

Benim öyle belirgin bir marka yakınlığım yok. Ben yeniliği çok severim. Chanel’i çok benimserim, hayatım boyunca, 20 küsur senedir çok Chanel giydim. Hiç bıkmam Chanel’den. Chanel’le bütünleşmiş bir tarzım da var. Bunun dışında yeni modacıları denemeyi hep çok sevmişimdir. Modada her zaman yenilik arayışı içinde oldum. Tabii bunu yalnızca moda alanında değil akla gelebilecek hemen her yaşam alanına yaydım. Yeni bir otel, yeni bir restoran, yeni bir sergi, yeni bir film gibi farklı farklı konularda her yenilik beni çok cezp eder. Çünkü hayatı öğrenmeyi çok seviyorum.

Genç Türk moda tasarımcılarını destekliyor musunuz?

Evet çok beğeniyorum genç tasarımcıların ürünlerini. Bazen çok futuritik tasarımlar yapıyorlar. Bu tarz bana çok yakın değil. Bazılarına çok yakışıyor, sözüm onlara değil ama ben bunlara pek uygun değilim. Ben küçük bir kadınım. Boyum 1.65 cm. kilom 50. Biraz daha feminen bir çizgim var.

Açıkçası Türk moda tasarımcılarının neden daha çok bu yönde işler çıkardığını anlayamıyorum. Öyle olmayanları seviyorum. Tabii burada İstanbul Fashion Week’te izlediklerimi kast ediyorum. Yoksa hot couture yapan Siren Ertan, Yıldırım Mayruk, Cengiz Abazoğlu, Canan Göztepe gibi isimler değil. Sonra Canan Yaka ve Nur Yerlitaş hayran olduğum isimler. Bunlar Türkiye’nin alanında mükemmel hot couture ustaları.

Siz hiper aktif birisiniz. Bana bir gününüz nasıl geçiyor anlatır mısınız?

Güne sabah çok erken, 6.30-7 gibi kalkarak başlarım. Zaten twitter’da herkes bunu fark ediyordur herhalde. İlk yazanlardan biriyim oraya. Ta gençlik çocukluk yıllarımdan bu yana hep etken kalkmışımdır.

ASLA EN ÖNDE OTURAN GÖZLÜKLÜ KIZ OLMADIM

Nasıl bir çocukluk yaşadınız?

Çok çalışkan ve başarılı bir okul öğrencisiydim çocukken. Ama okulda aynı zamanda çok da sosyaldim. Beni sadece dersler tatmin etmezdi. Çalışkanlık evet tamam çok güzel ama hiçbir zaman en önde oturan gözlüklü kız olmadım. En arka sırada otururdum, çok sosyaldim, çok eğlenirdim. Ancak en yüksek notları da ben alırdım. Hiçbir zaman yaramaz bir çocuk değildim, hep usluydum. Eşim Kemal çok yaramazmış çocukken. Oğlum da hiperaktif.

Ben okul yılarımda hem okul gazetesini çıkaran ekip üyesiydim hem de okuldaki konserden, partilere tüm sosyal faaliyetleri düzenleyen kişilerdendim. O yıllarda da farklı alanlarda kendini geliştiren biri olmaya çabaladım. Çünkü tek bir yönde olursam bu beni sıkıyor. Bugün de böyle biriyim ben. Aynı anda iki üç faaliyeti birden gerçekleştirmezsem hayat boş geliyor bana. Böyle TV karşısına geçip dizi izlemek, başka bir iş yapmamak boş…

Eşinizin sizle ilgili en büyük şikayeti nedir?

Ofiste daha fazla saat mesela sabah 9 akşam 9 gibi bir mesai harcamamı istiyor benden. İşlere daha çok katkım olmasını istiyor. Ben yarım gün duruyorum çoğunlukla. Bazen de yalnızca toplantı için gidiyorum. Arkadaşlarımla buluşmak için bir öğle yemeği kaçamağı veya Nişantaşı’da alışveriş yapmak eşim için gereksiz faaliyetler. Ona kalsa tüm gün ofise kalkmadan çalışsam çok daha iyi.

Çok mükemmeliyetçi biri mi acaba?

Korkunç derecede mükemmeliyetçi biri Kemal Gülman. Ben ne kadar çalışırsam çalışayım ona hep eksikmiş gibi geliyor. Ciddi bir kilo takıntısı vardır sonra. Kilolu kişilerden nefret eder.  Bana doğum sonrası fazla kilolarımı bir az önce atmam için ne zaman diyete başlayacağımı sormuştur. Hem de doğumun ertesi günü!

Aynı şeylerden sıkılan birisiniz ya, kocanızdan sıkılmadınız mı?

Hayır o sıkılmak olmuyor. Akışkanlık oluyor. Ben alışkanlıklarını seven, alışkanlıklarına sadakatle bağlı olan bir tipim. Biz 22 yıllık evliyiz. Çok aşık olarak evlendim eşimle. Tabii ki o ilk deli heyecanlar kalmıyor, evlilikte aşk belli bir zamandan sonra sevgi ve alışkanlığa dönüşüyor.  Ben de alışkanlıklarını çok seven biriyim.

Bu alışkanlığınızdan hayatınızda ne olsa vazgeçersiniz, mesela birine aşık olsanız?

Kendime ne böyle bir izin veririm ne de şans tanırım. Bu konuda tutucu bir yapım var.

Peki mesela eşiniz Kemal Bey sizi çok kızdırsa, mesela aldatsa?

Aynı gün ondan ayrılırım. Üzerinde hiç düşünmeden o gün bitiririm. Böyle bir şey benim için kabul edilemez.

Nasıl bir beslenme alışkanlığınız var?

Ben çok dengeli beslenirim. Ama kendimi ısrarla tutmam, canımın istediği ne varsa yerim. Çay saatini severim ama her zaman değil, 40 yılda bir. Çok sevdiğim bir arkadaşının evinde, çok lezzetli ikramlar varsa, bayılırım. Mesela cheesecake ya da mantı olduğu zaman kendimi asla sınırlamam. Ama bu tekrarlamaz sık sık. En az üç gün aldıklarımı vermek için uğraşırım.

Sabah kahvaltılarım oldukça belirli. Bir gün müsli yiyorum bir gün yumurta yiyorum başka bir günse yalnızca meyve ağırlıklı yiyorum. Öğle yemeklerinde eğer dışarıdaysam protein zenginliğinden ötürü balık yemeyi tercih ediyorum.  Akşamüstü çayın yanında küçük bir şeyler atıştırmayı severim. Akşam eğer evdeysem sebze ağırlıklı besleniyorum.

ÖRGÜ ÖRMEK YEMEK PİŞİRMEKTEN DAHA CAZİP

Mutfağa girip yemek yapar mısınız?

Hayır mutfakla pek aram yoktur benim. Bence kolay bir iş yemek yapmak, girsem yaparım çeşit çeşit. Aslında kafa dağıtmak için harika bir iş yemek yapmak ama benim buna çok vaktim olmuyor. Örgü örmek sanki daha keyifli. Örmüşlüğüm de vardır bu arada. Oğluma atkılar, yelekler örmüştüm. Örgü örmeyi severim.

En son hangi restoranda yemek yediniz?

En son The Marmara Taksim’in terasında açılan Raika’ya gittim. Yemekler çok güzel ve keyifliydi. Manzara inanılmazdı, bütün İstanbul ayaklarınızı altında. Herkese tavsiye edebileceğim bir yer Raika…

Düzenli spor yapar mısınız?

Vücudumda fazla kilo tutmayı sevmediğimde spor yapmayı önemsiyorum. Haftada üç gün evde özel spor hocası eşliğinde egzersizler yapıyorum. Evde küçük ama bize yeten bir spor odamız var. Eşim de her gün bir saat evde spor yapar. Çok ağır değil ama sadece kasların çalıştırıldığı bir spor benimkisi. Şu yaşta yaptığım sporu 60 yaşında da 70 yaşında da yapmak istediğimden asla aşırıya kaçmıyorum bu konuda.

Sizi hayatta en çok ne mutsuz eder?

İnsanlardaki ve ortamlardaki negatif enerji beni çok mutsuz eder. İnsanların olaylara negatif bakışları beni üzer.

POKEMONLARLA DEĞİL HEİDİ’YLE, POLYANNA’YLA BÜYÜMÜŞ BİR NESİLDENİM

Dünyaya verdiğiniz izlenim sabahtan akşama kadar aynı güzel enerjide devam eden bir insan olduğunuz yönünde. İnsan hiç mi düşmez yahu? Hiç mi renk vermiyorsunuz?

Doğru böyle olmak da kalmak da imkansız. Olumsuz hissetsem de bunu dışarıya yansıtmıyorum. Kendi iç dünyamda çözüyorum ama biz Pokemonlarla değil Heidi ile Pollyanna ile büyümüş bir nesiliz. Ben Leo Buscaglia okumaya 15’inde başladım. Bunlar bizim içimize adeta yerleşmiş. Sevmek, olumlu kalmaya ve mutlu olmaya çalışmak, çevremizdeki, dünyadaki her şeye pozitif bakmaya çalışmak bizim benimsediğimiz tutumlar olmuş. Ben kendimi bir şekilde yetirdiğimi ve kendime daima pozitif olmayı, iyi insan olmayı hedef seçtiğimi düşünüyorum. Düştüğüm zamanlar oluyor elbette. İnsanın 35-40 arası bir yaş dönümü oluyor. Bu dönemin ardından daha pozitif olan insanlarla beraber olmayı seçiyorsunuz. Diğer türde olanları görmemeye ve duymamaya çalışıyorsunuz. Olumsuzlukların üstünde atlamayı tercih ediyorum. Cevap verirsem algılamış oluyorum çünkü. Düştüğümde üstüne gitmeyip, bir an önce kalkmayı telkin ediyorum kendime.


 Nişantaşı Plus