Abone Ol

Fashion Week İstanbul'un son umudu Ekrem İmamoğlu

14 sezon geçti, ama Mercedes Benz Fashion Week İstanbul, Türkiye'de hala pek çok kişinin dikkatini çekmeyi başaramadı.. Peki moda haftasını Ekrem İmamoğlu nasıl kurtaracak? Sözcü yazarı Hale Ceylan Barlas, moda haftasının neden istenilen ölçüde başarılı olamadığını Medyafaresi TV'ye açıkladı.

Fashion Week İstanbul'un son umudu Ekrem İmamoğlu

Hale Ceylan Barlas'ın Sözcü'deki yazısı şöyleydi:

8-12 Ekim tarihleri arasında düzenlenen moda haftasını takip edebildiniz mi? Ben ettim. Bu yıl Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’un 14’üncü sezonunu geride bıraktık.

İstanbul’da düzenlenen bu etkinliği ta en başından beri takip eden, destek veren biri olarak her sezon daha ileriye gideceğimizi düşünürken, daha da gerilediğimizi görmek açıkçası üzüyor.

Peki bu 14 sezonda moda haftası nereye geldi?

Hale Ceylan Barlas

Pek çok yöneticinin özveriyle çalışmasına rağmen neden daha da ilerlememiz gerekirken her yıl eksiklerle karşılaşıyoruz! Neden daha çok ilginin artması gerekirken başıboş bırakıyoruz!

İLERLEMEK YERİNE GERİLİYORUZ!

2008 Yılında İstanbul Fashion LAB olarak başlayan, ‘İstanbul Fashion Days’ olarak yola çıkan, ardından ise ‘İstanbul Moda Haftası’ olarak yoluna devam eden etkinlik, o dönem İHKİB tarafından düzenleniyordu ve Türkiye için pek çok yeniliğin önünü açmıştı. Tasarımcılarımızın sayısı artmış, moda haftaları özenle ve standartların üzerinde gerçekleşmişti.

Öyle ki global moda dünyasında yer almayı başardığımız gibi etkinliği öyle sahiplendik ki dünya moda takvimine dahi girmiştik. Tasarımcılarımız yabancı basın ve alıcılarla bir araya gelmişti.

Gerek yabancı gerek Türk basını oldukça ilgi göstermiş, bir anda tasarıma karşı öyle ilgi artmıştı ki, sadece tekstil bölümü olan üniversitelerde bile artık ‘Moda ve tasarım’ bölümü açılmıştı… Mercedes Benz dahi organizasyonun isim sponsorluğunu üstlenmişti…

HALE CEYLAN BARLAS MEDYAFARESİ TV'YE KONUŞTU:

Bu kadar güzel gelişmeler olurken, moda haftası bir süre sonra etkisini yitirmeye başladı. Çünkü belki de tanıtım yeteri kadar yapılamıyor. Belki de insanlar gerektiği gibi ellerini taşın altına koymuyor. Pek çok kişi her sezon iki kez düzenlenen etkinlik hakkında detaylı bilgiye sahip değil.

Fashion Week İstanbul'un son umudu Ekrem İmamoğlu - Resim: 2

MODA HAFTASI BİR ETKİNLİK OLARAK KALMAMALI

‘Moda haftası nedir?’, ‘Ne zaman yapılır?’, ‘Neden yapılır’, ‘Kimler defile yapar’ gibi soruların cevaplarını bilmiyor… Evet etkinlik başlamadan ‘Mercedes Benz Fashion Week İstanbul başlıyor’ başlıklı haberler çıkıyor ama nedense ülkemizde daha çok Paris, Milano ve Londra moda haftaları daha çok ilgi görüyor.

EKSİKLER GÖZDEN GEÇİRİLMELİ!

Her sezon moda haftasını takip eden biri olarak eksikleri ya da olması gerekenleri şu şekilde sıralayabilirim. Öncelikle belirtmeliyim ki, organizasyonun başındaki isimler Mercedes Benz, İHKİB, Güneş Güner gerçekten bu iş için çok emek sarfediyor. Biliyorum ki her sezon ilgiyi daha da artırmak için çok çalışıyorlar. Ne var ki bu sadece onların çalışmasıyla olmuyor. Bizlerin de, basının da, blogger’ların da moda haftasını ileriye taşınması için özverili olması gerekiyor. Sadece defileleri magazin malzemesi çıkar mı diye takip etmek yerine ‘Şu tasarımcının koleksiyonu çok konuşuldu’ gibi haberler de yapması gerekiyor.

PR şirketlerinin de moda haftasında etkisi yadsınamaz. Örneğin pek çok moda tasarımcısının defilelerini organize eden Serhat Şengül, Gülin Bayındır ve L’appart Pr her sezon gerçekten çok iyi işler çıkarıyor. Bir de basını tanımayan, LCV yaptığınız halde daha LCV almayı beceremeyen, bu yetmiyormuş gibi isminizi söylediğinizde ‘Pardon çıkaramadım’ diyen PR şirketleri de var. Tasarımcıların bu kişilerle çalışmayı bırakıp, şirketlerin bir an önce etkinlikten uzaklaşıp kendi bildikleri alanlarda çalışmalarını tavsiye ederim… Zira modadan anlamadıkları gibi komik duruma düşüyorlar.

YÖNETİCİLER HERKESE KULAK VERMELİ

Defile saatlerinin neredeyse 30 dakika sarkması da insanları sinirlendiren, hatta organizasyondan soğutan en önemli detaylardan biri. Yıllardır bu sorunun önüne geçemediler. Defileler arka arkaya olsa bir nebze anlayacağız fakat iki defile arasında minimum bir saat oluyor ve bu süre içinde, içerdeki hazırlıkların hayli hayli bitmesi gerekiyor. Süre uzadıkça kapıdaki kuyruk da çoğalıyor. Kuyruk çoğaldıkça itişmeler, tartışmalar, ‘Önce ben geldim, ben gireceğim’ gibi gereksiz konuşmalar vuku buluyor…

ÖN SIRA KAVGASI SON BULMALI

Bunlar yetmezmiş gibi bir de ‘Front row-ön sıra’ handikapı var. Bizler basın olarak genelde ön sıradan izliyoruz defileyi. Ne var ki davetiyesi ikinci ya da üçüncü sırada olup, kendi yeri olmamasına rağmen ön sırada oturabilmek için insanları zor duruma düşüren insanların da bir an önce kendine çeki düzen vermesi gerekiyor. Tabii sosyetemizin nadide isimlerinin de… Zira onlar da ön sırada oturabilmek, güzel fotoğraf verebilmek için oldukça çaba sarfediyor…

Daha önceki yazımda, kendini blogger olarak tanıtan herkesin moda haftasına geldiğini, defileye girmek yerine bol bol fotoğraf çektirip gittiğini, VIP salonunda vakit geçirip eğlendiğini yazmıştım. Nihayet son iki sezondur bu kişileri görmemek, sadece işini yapanları görmek sevindiriyor. Zira bu kişilerin etkinliğin kalitesini düşürdüğünü düşünüyorum.

EKREM İMAMOĞLU’NDAN MODA HAFTASINA DESTEK VERMESİ BEKLENİYOR

Her geçen sezon artmasını beklediğim etkinliğe katılanların sayısı giderek azalmaya başlıyor. Bana göre artık insanlar tek düzelikten sıkıldı. Her sezon aynı mekana tıkılıp kalmanın bunda etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Tabii bu yıl fazlalaşan ‘Offsite’ defileler de sayının düşmesine neden oldu. Yaptığım konuşmaların birinde, moda haftasının, önümüzdeki sezon belli başlı üç tarihi mekanda yapılacağını öğrendim. Hatta İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan bu konu ile ilgili randevu talep edilmiş ve önümüzdeki günlerde moda haftasının yeni mekanı için çalışmalara başlanacakmış…

Offsite’lara biraz değinecek olursak… Bu sezon pek çok kişi adeta ikiye bölündü. Bunlardan biri de benim. Tabii kaçırdığım birkaç defile de oldu. Çünkü Zorlu AVM’de gerçekleşen defileden çıkıp, Emirgan’a, Beyoğlu’na ya da Aksaray IMÇ Çarşısı’nda yapılan defilelere katıldım. Yurtdışı formlarında olan bu ‘Offsite’ defileler oldukça başarılıydı. En azından farklı mekanlarda koleksiyonları görmek bir nebze de olsa kendinizi Milano, Londra ya da Paris moda haftasında gibi hissetmenizi sağladı.

MEKAN DIŞI DEFİLELERİN SAATLERİNE DİKKAT EDİLMELİ

Ne var ki önümüzdeki sezon kesinlikle bir saat ayarlaması yapılması gerekiyor. Örneğin Sudi Etuz’un Plakçılar Çarşısı’ndaki defilesi günün ilk defilesiydi ve hiç sıkıntı yaşamadan defile sonrası Zorlu’ya dönebildik. Mehtap Elaidi ve Gül Ağış biraz daha gün ortasıydı ve İstanbul trafiğini düşünürsek, gitmesi ayrı, dönmesi ayrı sıkıntı yarattı. Tabii ki iki önemli ismin koleksiyonlarını görünce sıkıntınız geçiyor lakin yine de dediğim gibi buna bir düzenleme gelmesi şart gibi…

Sonuç olarak, moda haftasının devamlılığını sağlamak istiyorsak, hepimiz kendi organizasyonumuz gibi sahiplenmeli, ‘Kim bu?’ diye yorumladığımız genç yetenekleri desteklemeli, eksikleri ve hataları gözden geçirip, bir sonraki sezonda insanların fikirlerine kulak vermeli, eskisi gibi daha renkli ve eğlenceli geçmesi için çeşitli aksiyonlar düşünmeli, en önemlisi ise artık yabancı basının ilgisini çekmeliyiz…

Ayrıca, yönetimin bu işin içinde olan, yıllardır moda haftasına gönül veren isimlerle, işin ehli blogger’larla, bizim gibi moda editörleriyle bir araya gelerek toplantı düzenleyebilir, ‘Ne yaparsak insanların ilgisini çekebiliriz’ diye de fikir alması gerekiyor. Yani ‘Yaptık oldu’ demek yerine ‘Ne yapabiliriz’ diye konuşmak gerekiyor… Konuşulmazsa, herkesin kendi arasında konuştuğu gibi ‘Körler sağırlar birbirini ağırlar’ gibi dedikoduların önüne geçilemez.

Sözcü