Abone Ol

Ertuğrul Özkök: Karanlık ruhlu gammaz adam bizden Fetö'cü çıkmaz

Özkök, holdingin Ankara temsilcisinin 'FETÖ'den gözaltına alınmasına tepki gösterdi

Karanlık ruhlu gammaz bizden Fetö'cü çıkmaz

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Akşam gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Murat Kelkitlioğlu'nun köşe yazısından sonra Doğan Holding Ankara Temsilcisi Barbaros Muratoğlu'nun 'FETÖ' soruşturması kapsamında gözaltına alınmasına tepki gösterdi. "Şimdi iki-üç gammazcının, Ergenekon ve Silivri zulüm günlerinden çok iyi hatırladığımız, kargacık burgacık yazıları yüzünden gözaltında" diyen Özkök, "Karanlık ruhlu, gammaz. Dün FETÖ’yle kol kola, dudak dudağa, bu ülkenin kahraman ordusunun subaylarını, aydınlarını gammazlayıp hapse attırıyordun. Gün değişti, ama içindeki o karanlık gammaz hâlâ oturuyor çöreklendiği yerde. Son hedefin Barbaros Muratoğlu. Gammaz adam, bil ki... Bizden FETÖ’cü çıkmaz" ifadesi kullandı.

Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet gazetesinin bugünkü (6 Aralık 2016)nüshasında yayımlanan 'Bu fotoğrafta Gül'ün elindeki dergiye dikkat' başlıklı yazısı şöyle:


Bundan 6 yıl önceydi...

Bülent Arınç’ın iki yıl hükümetten uzak kaldıktan sonra Başbakan Yardımcısı olarak döndüğü günlerdi.

O iki yıl onda çok önemli bir değişime yol açmıştı.

"Çok öfkeliydim, ama eşim bir öğretmen gibi öfkelerimi yumuşatmayı öğretti" demişti.

O değişimin en belirgin ifadesi de mizaha olan bakışındaki yumuşamaydı.

“Latif Demirci’nin karikatürlerini çok seviyorum” demişti.

O gün bana “Bir gün birlikte Leman dergisini ziyaret edelim” demişti.

Bir türlü gidememiştik.

Pazar günü Kayseri’de Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül Müze ve Kütüphanesi’ni gezerken gördüğüm bu fotoğraf beni o günlere götürdü.

On Birinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Penguen” dergisini okuyordu.

Onun altında ise “Leman” dergisi görünüyordu.

Yan tarafta da “OT” dergisi duruyordu.

Hepsi mizahi, hepsi iktidara ağır eleştiriler getiren dergiler.

Bu fotoğrafı nasıl sevdim anlatamam size...

Şu karamsar günlerimde, ışık gibi aydınlattı içimi.

Bakın... İyi bakın... Sizin içinizi de ısıtacak bu fotoğraf...

Bu fotoğrafta gördüğüm 3 şey
-  BİR: Türkiye Cumhurbaşkanı’nın, sık sık kendisini de eleştiren bir mizah derisini okumasını çok sevdim.

- İKİ: Bu dergiyi okurken yüzünde sevecen ve hoşgörülü bir ifadenin olmasını çok sevdim.

- ÜÇ: Ama en çok, bu fotoğrafı, şimdiki ve gelecek nesillere göstermek için, adını taşıyan bir müzeye koydurtan güzel duygusunu sevdim.

Sağ olun Sayın Cumhurbaşkanım...

Cumhurbaşkanı'nın törende verdiği söz
Gerek On Birinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gerekse küratör Hasan Bülent Kahraman, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bu müzenin gerçekleşmesinde çok büyük desteği ve katkısı olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, “bütün cumhurbaşkanları için böyle hatıra müzelerinin yapılmasına destek vereceklerini” açıkladı.

Çok güzel bir davranıştı.

Düşündüm...

Celal Bayar’ın müzesi var. İnönü’nün var. Süleyman Demirel’in var.

Turgut Özal ve Ahmet Necdet Sezer’in yok...

Sezer’in isteyeceğini sanmıyorum. Ama Turgut Özal’ınki büyük eksiklik.

Bir de büyük bir ihtimalle hiçbir zaman müzesi olmayacak olanlar var...

Deniz Gezmiş Parkası ortak mirasımız mıdır?
Abdullah Gül Müzesi’nin küratörlüğünü dostum Prof. Hasan Bülent Kahraman yapmış.

Ona buradan kocaman bir teşekkür.

Harika bir iş başarmış.

Müzenin bir bölümü yakın tarihe ayrılmış.

Bu da 1950’ler, 60’lar, 70, 80 ve 90’lar diye bölümlere ayrılmış.

- 1950’ler: Celal Bayar ve Adnan Menderes fotoğraflarının yanında Zeki

Müren ve Müzeyyen Senar da var...

Bir de 78 devirlik taş plaklar...

- 1960’lar: 27 Mayıs darbesi bir subay üniforması ile temsil ediliyor...

- 1970’ler: Yeşil bir öğrenci parkası... Daha ilk bakışta insanın aklına Deniz Gezmiş’i getiriyor.

“Demek ki” diyorsunuz Deniz Gezmiş, bir zamanlar kendisine “Hain, komünist, terörist, dinsiz” diye bakan Türk muhafazakâr sağının da ortak hafızasına girmiş.

Megafonu görünce neden o an aklıma 'üst akıl' geldi

Müzede, Deniz Gezmiş’in yeşil parkasının hemen üstünde bir megafon var.

Bu alet benim aklıma, o yıllardaki öğrenci olaylarını ve daha da çok 15-16 Haziran işçi eylemlerini getirdi.

Ne enteresan...

O günleri hâlâ hatırlıyorum da dönemin bir iktidar siyasetçisisin o olaylar için “Üst akıl darbesi” falan dediğini hiç hatırlamıyorum.

Dememişlerdi çünkü...

Şimdi bakıyorum da o megafon, 45 yıl sonra, dış bir "üst aklın" değil, Türkiye’nin "yüzde 100 bir iç olayının sembolü" olarak Abdullah Gül Müzesi’nde yerini almış.

Bunu görünce anlıyorsunuz ki...

Tarihi, o günü yaşayanlar yazmıyor. Sonradan yazılıyor tarih.

Öyle olunca da şu soru aklıma geliyor:

Acaba bundan sonraki cumhurbaşkanlarının müzelerinde böyle cam vitrinlerin arkasında hangi olayları ne şekilde göreceğiz...

Bugünün hangi “hainlerinin” yarının “kahramanları” olacağına tarih kitapları ve böyle müzeler karar verecek.

Gammaz adam, o çocuğu sana bir de ben anlatayım
Karanlık ruhlu, gammaz...

Dün FETÖ’yle kol kola, dudak dudağa, bu ülkenin kahraman ordusunun subaylarını, aydınlarını gammazlayıp hapse attırıyordun.

Biz, “Yaptığınız şu şu yanlış” dedikçe bize de darbeci diye saydırıyordun.

Gün değişti, ama içindeki o karanlık gammaz hâlâ oturuyor çöreklendiği yerde...

Son hedefin Barbaros Muratoğlu...

Doğan Grubu’nun Ankara Temsilcisi...

Doymak bilmez kara iştahını şimdi onunla doyurmaya çalışıyorsun.

Sana “Allah’ından bul” demekten başka sözüm yok...

Ama siz Hürriyet okurları, size o çocuğu anlatmak isterim.

Beş gün önce iftira yazıları yüzünden gözaltına alınan Barbaros Muratoğlu’nu...

Gündüz okuyup gece çalışan bir çocuk,
Barbaraos, Hürriyet’e benim Ankara Temsilcisi olduğum dönemde geldi.

Henüz bir lise öğrencisiydi ve geçinmek için Hürriyet binasında ofisboy olarak çalışmaya başlamıştı.

Gündüzleri okuyor, geceleri çalışıyordu.

Sempatikliği ile kendini sevdirdi, iş ahlakı ve çalışkanlığı ile yükseldi.

Bir yere, bir mevkiye “Tırnaklarıyla kazıya kazıya gelmek” diye bir şey varsa eğer...

İşte onun canlı misalidir...

Bizim “Hürriyetçi” dediğimiz türden arkadaşımızdır.

Hürriyet’le yatar, Hürriyet’le kalkar...

O herkesi sever, herkes onu sever...

İnsani duyguların, iyi ilişkilerin hayatımızda ne kadar önemli olduğunu bize her gün ispat eden arkadaşımızdır.

Şimdi iki-üç gammazcının, Ergenekon ve Silivri zulüm günlerinden çok iyi hatırladığımız, kargacık burgacık yazıları yüzünden gözaltında...

Neymiş... FETÖ’cüymüş...

Oysa Hürriyet dediğimiz bu çatının altında, en az patronumuz kadar her birimiz çok çekmişizdir FETÖ denen o menfur çetenin gadrinden...

En iyi biz biliriz o çeteyi...

Gammaz adam, bil ki...

Bizden FETÖ’cü çıkmaz...

Sen kendi mahallene bak...

Ertuğrul Özkök / Hürriyet