Abone Ol

Erdoğan: Seçimden sonra ilk işimiz OHAL'i kaldırmak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 TV Genel Yayın Yönetmeni Murat Çiçek ve Yayın Danışmanı Ersoy Dede ile 'Cumhurbaşkanı özel Yayını'nda önemli açıklamalarda bulundu.

Erdoğan: Seçimden sonra ilk işimiz OHAL'i kaldırmak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail, bize 10 tane  İHA verdi, Heron ve daha sonra arıza yaptı 2 tanesi, 8'i şu anda yarı  kullanılabilir durumda. Böyle bir vaziyette. Amerika ise 'kongre izin vermiyor'  diyerek bize insansız hava aracını vermedi. Kötü komşu ev sahibi yapar, biz şimdi  kendi üretimimizi kendimiz yapıyoruz, hamdolsun artık ev sahibi konumuna gelmiş  bulunuyoruz." dedi.

Trabzon'da muhteşem ve coşkulu bir miting yaptıklarını, ardından Ovit  Tüneli'nin açılışını gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, tünelin tarihi  özellikleri itibarıyla kendileri için önemli bir proje olduğunu ifade etti.

Bu hattın Rize ve Erzurum'u birbirine bağladığına işaret eden Erdoğan,  buraların geçilmez yerler olduğunu ve bu kış tünellerin tek tüp çalışmasına  rağmen geçişlerin gerçekleştirilebildiğini söyledi.

Rize'ye geldiklerinde de mitingde büyük bir katılım, coşku ve heyecan  olduğunu belirterek, "Bunlarla beraber tabi biz şu anda seçim kampanyası  içerisinde bu güzellikleri yaşayınca onlar bize ayrı bir güç veriyor." ifadesini  kullandı.

Yayının yapıldığı yerin anne ve babasının evi olmadığını, babasının  rahmetli olmasının ardından annesinin köyüne geldiklerini ve burada yerleşim  imkanı bulduklarını belirten Erdoğan, kardeşleriyle mevcut evi yaptıklarını  aktardı.

Güneysu'ya geldiğinde ne hissettiğinin sorulması üzerine Erdoğan, "Bir  huzur, bir rahatlamayı hissediyorum, duyuyorum. En azından hemşehrilerimle tabi  bizim kuşakta çok fazla kalmadı. Bizim kuşaktan burada olanlarla görüşüyoruz.  Kimi ebediyete göçtü, halen yaşayanlarla böyle biraz görüşme imkanı oluyor. Benim  zaten geldiğimde buralarda kalma şansım taş çatlasın bir hafta." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, meselenin ana-baba ocağında bacanın tütmesi,  varlığın burada devam etmesi olduğunu vurguladı.

Güneysu'nun siyaseti bırakması halinde dönüp gelebileceği bir yer olup  olmadığına ilişkin soru üzerine Erdoğan, "Dönüp gelme noktasında, tabi özellikle  sürekli kalma anlamında değil de ama bizim baba ocağımız, ana ocağımız var, oraya  da gelip uğramak çok önemli, yani kökten kopmamak. Çocukluğumda babam bizi her  yıl yaz tatillerinde buraya getirirdi ve yaz tatilinde babamla beraber burada bir  ayımızı geçirirdik. O duyguyu keşke ben yine aynı şekilde yaşayabilsem." diye  konuştu.

Güneysu'nun o dönemlerde nahiye olduğunu ve o zamandan bu zamana  önemli değişiklikler yaşadığına değinen Erdoğan, "Biz burada tabi şimdi bu  gelişlerle artık sıla-i rahim noktasında baba, dede bunlar olmadığı için o  noktada değiliz ama o zaman bir sıla-i rahim anlayışıyla da bu ziyaretleri  gerçekleştiriyorduk." ifadesini kullandı.

"Neler yapılıyor haberleri yok"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer cumhurbaşkanı adaylarının havaalanı  köprü, "Milli marka, milli üretim, sanayileşme, kendi tankımızı, topumuzu  tüfeğimizi niye yapmıyoruz da yol, kaldırım, köprü yapıyoruz" şeklindeki  eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bunlar bizi takip etmiyorlar, takip etseler dahi, bilseler dahi  yaptıklarımızı hiçbir zaman 'yapıyor' demiyorlar. Şu anda biz savunma sanayinde  ilk göreve geldiğimizde yüzde 20 civarındaydı yerli sanayi üretimi, şimdi bu  yüzde 65. Biz dışa bağımlılıktan bu oranda artık kurtuluyoruz. Şu anda Türkiye  artık insansız hava araçlarını üretiyor mu? Üretiyor. Silahlı insansız hava  araçlarını üretiyor mu? Üretiyor. Şu anda mesela tüfeklerde üretime geçtik,  yapıyoruz. Aynı şekilde şu anda tankta prototip yapıldı, seri üretime geçilecek.  Zırhlı taşıyıcılarda alternatifli zırhlı taşıyıcılarımız var. Mesela TOMA'lar  vesaire bütün bunlar artık Türkiye'de yapılır hale geldi. Şimdi her geçen gün öz  güven de arttığı için biz bu noktada yerli motorumuzu da yapar hale geliyoruz.  Bunu yaptığımız andan itibaren zaten bu iş çok daha ileri kademelere taşınmış  olacak."

Atak helikopterinin yapıldığını anımsatan Erdoğan, "Şimdi Atak  helikopterlerini ben Sayın Berlusconi'nin İtalya Başbakanı olduğu zaman onunla  görüşerek İtalyanlarla ortaklaşa bir üretime geçtik. Şu anda biz Atak  helikopterlerini üretiyoruz ve hatta hatta ihracata da bu noktada Atak  helikopterlerine de başladık, bu noktaya geldik. Bunların bunlardan haberleri yok  ki. Türkiye'de savunma sanayinde neler yapılıyor haberleri yok." ifadesini  kullandı.

Eğitim uçağı Hürkuş'u yapar hale geldiklerine işaret eden Erdoğan,  "Ama bunlara sor, bilmezler. Bunlar dertli değil, biz dertliyiz. Mesela bizim  şimdi kendi milli, yerli tüfeklerimizi üretir hale geldik, bunları yapıyoruz."  dedi.

"Böyle bir hedefleri de mi yoktu muhalefetin?" şeklindeki soru üzerine  ise Erdoğan, şunları kaydetti:

"Hayır, hiçbir zaman olmadı ki. Allah rahmet etsin Nuri Demirağ,  Sivaslı. Nuri Demirağ yerli uçağı yaptı CHP zihniyeti o zaman Nuri Demirağ'ın bu  üretiminin önüne geçerek o fabrikayı gaz ocağı fabrikasına dönüştürdü. Bunların  mantığı, anlayışı bu. Bunlar Türkiye'de bir yerli, milli sanayi olması diye bir  dertleri yok ki. Bir yerlerden aldıkları talimat neyse o talimatın gereğini  yerine getiriyorlar. 'Yapma, etme, biz size veririz, işiniz mi yok ya, ne gerek  var', çünkü bunlar müstemleke. Müstemleke yapıdan başka bir şey bekleyemezsiniz  ama biz kendi irademizi koyduk.

Çünkü İsrail, bize 10 tane İHA verdi, Heron ve daha sonra arıza yaptı  2 tanesi, 8'i şu anda yarı kullanılabilir durumda. Böyle bir vaziyette. Amerika  ise 'kongre izin vermiyor' diyerek bize insansız hava aracını vermedi. Kötü komşu  ev sahibi yapar, biz şimdi kendi üretimimizi kendimiz yapıyoruz, hamdolsun artık  ev sahibi konumuna gelmiş bulunuyoruz."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "24 Haziran'dan sonra  bu göreve devamım halinde ilk işimiz inşallah olağanüstü hali (OHAL) kaldırmak  olacaktır." dedi.

Erdoğan, Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan  programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Türkiye'nin Rusya'dan alacağı S-400 füzelerine ilişkin Erdoğan, bazı  NATO ülkelerinin S-400'lerin NATO konseptine ters olduğunu söylediğini anımsattı.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in ise buna karışamayacaklarını,  Türkiye'nin kendi tasarrufu olduğunu ifade ettiğini belirten Erdoğan, sözlerini  şöyle sürdürdü:

"Yunanistan'ın S-300'leri var. Şu anda onda S-300 varken ona böyle bir  şeyi söylemiyorsun. Öbür tarafta NATO dışında aynı şekilde Suriye'de bunlar var,  herhangi bir şey söylemiyorsun. Türkiye'ye gelince böyle bir takılma politikası,  bunu anlamak mümkün değil. Biz savunma sanayiine yönelik kendi ihtiyacımız olan  ne gerekiyorsa bunların gayreti içindeyiz. Paranız olsa bile vermiyorlar. Ben  kendi silahlarımı niye yapmamayım? Biz dedik ki 'Bunları beraber yapalım', ona da  gelmiyorlar. Rusya bize sağ olsun çok uygun şartlarda kredi verdi. Hem de işin  ikinci, üçüncü kademesinde ortaklaşa bir üretime gireceğiz. Ayrıca S-500'lerin  ortak yapılması konusunda Rusya'ya teklif yaptım."

Erdoğan, 12 Haziran'da açılışı yapılan Trans Anadolu Doğalgaz Boru  Hattı'na (TANAP) ilişkin bir soru üzerine, bunun Türkiye'nin ne kadar stratejik  konumda olduğunu gösteren önemli bir proje olduğunu vurguladı.

Birbirinin alternatifinin olmadığı ama Türk Akımı Projesi'nin de aynı  şekilde önemli olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bunların hepsi Türkiye'yi hat haline  getiriyor. Buradan Avrupa'ya dağıtımı yapıyoruz. Avrupa şu anda bizden bunu satın  alma durumuna gelecek. Sayın Putin, 'Bu konularda karar Türkiye'nin' diyor. Aynı  şekilde TANAP ile alakalı biz sıkıntıya düştüğümüz anda oranı, miktarı  artırabilme imkanına sahip olacağız. Bizim için doğalgaz olayı tehlike veya  tehdit olmaktan çıkıyor." diye konuştu.

"Türk Akımı, TANAP bize güç katıyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'yi gaz arzıyla tehdit mi ediyorlar?"  sorusuna şu yanıtı verdi:

"Etme durumları olabilir. Şu anda Rusya bizim üzerimizden geliyor.  Bulgaristan geçmişte bir yanlış yaptı, almadı. Alsaydı bu bizim için talihsizlik  olurdu. Şimdi bizim üzerimizden geçmesi bize çok ayrı bir güç kattı. En yüklü  doğalgazı biz alıyoruz Rusya'dan. Türk Akımı, TANAP bize güç katıyor. Batı,  TANAP'tan kullanırken Türkiye ve Azerbaycan dayanışmasının en güzel örneğini de  bulacak. Biz böylece burada stratejik bir konumda temsil görevini ifa edeceğiz."

Erdoğan'a, "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, büyük projelere daha  önce karşı olduklarını söylüyordu ama şimdi karşı olmadıklarını, kullanılan  bütçeye karşı olduklarını söylüyor. Sizin döneminizde sermayenin tabana  yayılmadığı yönünde eleştiriler de var. Buna katılıyor musunuz?" sorusu  yöneltildi.

Bunun üzerine Erdoğan, "Bu adamlar ekonomiyi bilmiyor. Bunlar  zannediyorlar ki ekonomi sadece cepteki paradır. Ekonomi sadece cepteki para  değildir." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomide özellikle "kaynakların  çeşitlendirilmesi" diye bir tez olduğunu, göreve geldikten sonra bunu  yaptıklarını anlattı.

Kendi bütçelerini kullanmadan, yap-işlet-devret ve kamu-özel  ortaklığını devreye soktuklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunları yapmak suretiyle parayı kim buluyor? İşi yüklenecek olan  firma buluyor. Sadece bizden zaman zaman Hazine garantisi istedikleri oluyor. O  da bizim için çok çok önemli bir yük değil. Biz bu şekilde yüklenici firmalar ile  anlaşırken yüklenici firma çok seri olarak üretimi yapmak durumunda kalıyor. Ne  kadar erken bitirirse kendisi de o kadar para çabuk kazanacak. Onun için işe önem  veriyor, sıkı tutuyor. Hastanelerde, yollarda, köprülerde, Marmaray'da bu  anlayışla Türkiye'yi ayağa kaldırdık. Yüksek Hızlı Trenler de aynı şekilde.  Bazıları 'Türkiye'de ekonomi zor durumda' diyor. Türkiye'de ekonomi zor durumda  olsa bu yüklenici firmalar bu kredileri, rakamları nereden bulacaklar?"

Erdoğan, Moody's'in Türkiye hakkında kararlarına ilişkin, "İnşallah  24 Haziran'dan sonra o Moody's'e bir operasyon biz çekeceğiz. Biz Moody's'in  üyesi olmadığımız halde olur olmaz açıklamalar yapıyor. Sıfır açıklaması yaptı,  büyüme 7,4 çıktı. Ayıp denen bir şey var. Sen bu kadar önemli konumda bir firma  olacaksın ve 'Türkiye'yi nasıl karalarım, onu nasıl zor duruma sokarım' diye  adımlar atacaksın. Başaramayacaklar." değerlendirmesini yaptı.

"OHAL 24 Haziran'dan sonra kaldırılacak mı?"

Muhalefetin OHAL nedeniyle rahat kampanya yapamadığı yönündeki  eleştirileri hatırlatılarak, "OHAL 24 Haziran'dan sonra kaldırılacak mı?"  sorusuna karşılık Erdoğan, şöyle konuştu:

"OHAL'in kampanyalara yansıyan en ufak yanı yok ki. Bir tane örnek  versinler, OHAL nerede hangi kampanyayı engelledi? Bir defa bu OHAL, bizim göreve  geldiğimiz zamandaki OHAL değil. Bu OHAL, tam aksine şu andaki terör tehdidi  altındaki bölgeleri, bu tehditten kurtarmaya yönelik bir güvenlik tedbiridir. Biz  göreve geldiğimizde OHAL vardı. Biz bir ayda kaldırdık. Bize o zaman 'Sadece  OHAL'i kaldırın yeter' dediler ama yetmedi. Ondan sonra da terör aldı başını  yürüdü. 24 Haziran'dan sonra bu göreve devamım halinde ilk işimiz inşallah OHAL'i  kaldırmak olacaktır. OHAL'i kaldırmak demek, tamamıyla yok etmek, geri dönmemek  anlamında değil. Biz terörü gördüğümüzde en sert tedbir neyse onu yine alırız.  Fransa OHAL'i kaldırdı mı tamamen?"

Batı'da İslam düşmanlığı

Programda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, son dönemde Batı'da İslam  karşıtlığının yükseldiği hatırlatıldı.

Erdoğan, bu soruya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

"Sabırla 24 Haziran'ı bir atlatalım. 24 Haziran'dan sonra özellikle  Batı'nın güçlü ülkelerine gerekli olan tavırları, tedbirleri biz de koyacağız.  Birinci derecede Almanya ile bunları konuşacağız. Bu gidiş, gidiş değil. Şu anda  Almanya, tamamen FETÖ teröristleri ile tıklım tıklım dolu. Hepsi orada cirit  atıyor ve bunlar marka isimler. Amerika, Hollanda, Belçika öyle. Buralarda tabii  PKK/PYD/YPG var. Hepsi buralarda. Bunlara karşı aldığımız bizim de sinyaller,  istihbarat teşkilatımızın tespitleri var. Eğer dost isek, NATO'da berabersek,  AB'ye müzakereciysek gelin bu işleri çözelim diyeceğiz. Bu adımları da beraber  atmayı planlıyoruz. Başka çaremiz yok."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şu anda biz  belirlenen takvimle Münbiç'te çok daha iyi bir mesafe alacağımıza inanıyoruz."  dedi.

Erdoğan, Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan  programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Erdoğan, "İlk turda siz Cumhurbaşkanı olur ve Meclis farklı olursa  nasıl bir Türkiye olur. Kanaatiniz nedir?" sorusu üzerine, bunları şu anda  konuşmanın çok erken olduğunu ifade ederek, "Zira dereyi görmeden paçayı sıvamak  olacak bir iş değil. Şu anda doğrusu ben halkımın bir defa parlamentoda beni  yalnız bırakmayacaklarına inanıyorum. Dolayısıyla parlamentodan da iyi  çıkacağımıza inanıyorum." diye konuştu.

Parlamentoda gerekli desteğin gelmemesi halinde kanun çıkarmada  sıkıntı olabileceğini belirten Erdoğan, "Çünkü Cumhurbaşkanlığı kararnamesi bizim  tek hareket yolumuzdur. Benim kanun çıkarma yetkim yok. Sadece bütçede bir  tasarrufumuz var. Bunun dışında tamamen parlamentoya aittir." değerlendirmesinde  bulundu.

"Güçlü Meclis" derken bunu ifade ettiklerini belirten Erdoğan, şöyle  devam etti:

"Güçlü Meclis'te de işte Cumhur İttifakı'na özellikle halkımızın  desteği şart. Cumhur İttifakı, halkımızdan beklenen desteği gördüğü anda  evelallah biz yolumuza güvenle gideriz. Cumhurbaşkanlığı noktasında bu gücü  halkımızdan aldıktan sonra biz inşallah çok daha farklı bir Türkiye'yi dünyada  zeminine oturtacağız ve görmedikleri bir Türkiye'yi görecekler. Bu Türkiye artık  eski Türkiye olmayacak. Bu Türkiye, artık böyle ikide bir tökezleyen ayağı  prangalı Türkiye olmayacak. 16 yılda biz ülkemizi nasıl uçurduysak bundan sonra  çok daha farklı ve çok daha hızlı bir şekilde ülkemizi uçuracağız. Onun için 2023  farklı bir Türkiye olacak. 2053 farklı olacak. 2071 farklı olacak. Bunu hemen,  fazla değil 2019 Mart yerel seçimlerinde de göreceğiz. Ben buna da inanıyorum."

Terörle mücadele

Terörle mücadele çerçevesinde en son Kandil'e yönelik operasyon  yapıldığı anımsatılarak, "Bu operasyonla ilgili durum nedir? Muhalefetin  söylemini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine ilk hamleyi Cerablus'ta  yaptıklarını anımsatan Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Sayın Obama döneminde yaptığım görüşmelerde bizim bir Zeytinlik  Harekatımız vardı. Bu Zeytinlik Harekatında sayın Obama sözünde durmadı. Ne  zamandı bu? Malum Antalya G20  Zirvesi'nin olduğu dönemde de kendisiyle bunları  çok açık konuştum. 'Bizi oyalıyorsunuz' dedim. Bu Zeytinlik Harekatı geciktiği  için de maalesef oradan ülkemize tehditler oluyor. İşte Kilis'e giren tehditler  vesaire. Dedi ki 'bunu halledeceğiz.' Ama hallolmadı. Arkadan Trump geldi, onunla  konuştuk yine hallolmadı ve bunun üzerine baktık ki bu olacak gibi değil. Bu  arada işte o malum bin 250 tır silah mühimmatıyla beraber Kuzey Suriye'ye geldi."

Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde Amerika'nın 20'yi aşkın üssü olduğunu,  silahların da bu üslerde depolandığının altını çizerek, şunları söyledi:

"Bununla kalmadılar. Ben bunu kendisine söylediğim zaman 'olamaz'  dedi. 'Mümkün değil' dedi. Komutanları yanına çağırdı. Sağır odaya girdik, orada  bunları konuştuk. Dedim, 'olamaz değil işte şu anda oluyor, var. Benim  istihbaratım da bana bu bilgileri veriyor.' Orada kendine göre bazı talimatlar  verdi. İşte izliyorsunuz Trump'un bu noktadaki durumu nedir, ne değildir? Daha  sonra bu rakam 5 bin tıra çıktı. Ayrıca da iki tane kargo uçağıyla yine buraya  gelişler oldu. Bu işin olmayacağını görünce biz tabi Afrin hazırlıklarını  yaptık."

Cerablus'ta 2 bin kilometrekarelik alanı kontrol altına aldıklarını ve  buraya artık yavaş yavaş yerel halkın dönmeye başladığını söyledi.

İdlib'in kontrolünün Afrin ile başladığını ifade eden Erdoğan, şunları  kaydetti:

"Afrin'i halledince, orada yaklaşık 2 bin kilometrekarelik alan  kontrol altına alınınca, 12 tane gözetleme kulesi bizim kontrolümüze verildi.  Onlarla beraber İdlib olayı kontrole alındı. Burada gerek İran gerek Rusya ve  gerek Türkiye'nin üçlü olarak iyi bir koordinasyonu. Hala da bu devam ediyor.  İşin merkezi yönetimle olan kısmını ise zaten Rusya falan götürüyor ve burada  bizim şimdi Tel Rıfat ve en son Münbiç olayı. Münbiç'te de bildiğiniz gibi."

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Dışişleri Bakanı Mevlüt  Çavuşoğlu'nun 4 Haziran'da Amerika'da bir araya geldiğini ve görüşmeler  yapıldığını anımsatan Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:

"Şu anda biz belirlenen takvimle Münbiç'te çok daha iyi bir mesafe  alacağımıza inanıyoruz ve süratle de şu anda bu gidiyor. Onlar Fırat'ın doğusuna  gitmek suretiyle bu işi rahatlatacaklar ve sözünü verdiler. Üstelik bir de tabi  bu silahların üzerindeki kendi seri numaralarıyla filan geri toplayacaklar. Bunun  sözünü verdiler. Eğer bunlar, bu seri numaralarıyla bunları geri toplarlarsa  oradaki sıkıntı daha da aşılmış olacak. Bunu ben önemli bir gelişme olarak  görüyorum. Bu kayıtlar Dışişleri Bakanımız da ve Bakanlıkta zaten var. Biz de  burada gerek sayın Putin gerek sayın Ruhani telefon diplomasisiyle süreci takip  ediyoruz. Temennim odur ki, bu işi bir defa süratle bitirelim. Koalisyon  güçleriyle Türkiyeydi, Rusyaydı, Ruhaniydi aramızda bir sıkıntı yaşanmasın."

"Aday olmak sana böyle bir özgürlüğü getirmez"

"Bir siyasi parti başkanı çıkıyor 'girmesinler', birisi 'Kandil'de  zaten terörist kalmadı' diyor. Muhalefetin terörle mücadelede özellikle Kandil  ile ilgili değerlendirmelerini nasıl görüyorsunuz?" sorusunu Erdoğan, şu şekilde  yanıtladı:

"Bir defa çok açık net ortaya koyalım. Şu anda muhalefet Türkiye'de  var mı? Türkiye'deki muhalefet iş yaptırmama üzerine kurulmuş. Mesela terörle  mücadele diye şu anda bay Muharrem'den bir şey duydunuz mu? Bay Kemal'den terörle  mücadele adına bir şey duydunuz mu? İşte kalkıyor Edirne'de cezaevinde terör  örgütü PKK'nın arkasında durduğu bir kişiyi gidip ziyaret ediyor. Bu nasıl bir  anlayıştır?

7 Haziran seçimlerinden sonra  53 tane Kürt kardeşimi öldüren bunlar  değil mi? Bunlar. 'Sokağa dökülün' demedi mi? 'Sokağa dökülün' dedi. 15 yaşındaki  Yasin'i öldürenler bunlar değil mi? Üzerinden arabayla geçenler bunlar değil mi?  Bütün bunlar oradaki yakıp, yıkanlar vesaire bunlar değil mi? Bunlar. Peki  bunlara karşı ne yapabildik? Onların bunlara karşı herhangi bir tavrı oldu mu?  Olmadı. Şu anda neymiş? CHP'si de olsun, diğeri de olsun dedikleri ne? 'Bir  Cumhurbaşkanı adayı cezaevinde duramaz' diyor. Ne demek ya? Aday olmak sana böyle  bir özgürlüğü getirmez. Olduğunda içerideydi. Orada zaten bir eksiklik var, bir  yanlışlık var. Yani biz burada illa mahkumiyeti adaylık şartları arasında  saymamamız lazım. Tutuklu da olsa bence tutuklu olan kişide aday olamaz,  olmamalı. Çünkü bu bir kaçamak yoldur. Buna niye böyle bir fırsatı biz verelim?"

Erdoğan, Demirtaş'ın TRT'de yapacağı konuşmasına değinerek, "Öyle veya  böyle şimdi bu şartlar içerisinde tabi gelecek işte 5 dakika, 10 dakika neyse  TRT'de konuşmasını da Edirne'de cezaevinden çekim yapılmak suretiyle yapacak.  Burada bunlar kalkıp, 'iktidar engelledi' deyip, oradan bir rant elde etmenin  gayreti içerisine de girebilirler. Bir mağduriyet pozisyonuna da girebilirler.  Ben arkadaşlara onu söyledim. 'Bırakın' dedim, mağduriyet imkanını bunlara  vermeyin, bırakın. YSK ile de görüşün gitsinler orada cezaevinde çekimi  yapsınlar. Zaten bunlar canlı yayın değil, malum. Ondan sonra da konuşması neyse  bu konuşması yayınlanır. Olay bu." diye konuştu.

"Ben kavmiyetçi değilim"

"AK Parti'nin dilinin devletleştiği ve Kürt halkıyla bir mesafe  olduğuna yönelik birtakım eleştiriler var. Bu konuyla ilgili tespitiniz nedir?  Böyle bir mesafe olabilir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, buna katılmasının mümkün  olmadığını vurguladı.

Erdoğan, "Ben Müslümanım. Benim dinimde Türk, Kürt, Laz, Çerkez,  Gürcü, Abaza. Böyle bir şey yok. Benim dinimde hüküm şudur; 'Tüm inananlar  şüphesiz kardeştir.' Ben onlara kardeş olarak bakıyorum. Yunus'un diliyle de  yaradılanı yaradandan ötürü seviyorum. Kürt olduğu için sevmiyorum, Türk'ü de  Türk olduğu için sevmiyorum. Laz'ı Laz olduğu için sevmiyorum. Boşnak'ı,  Arnavut'u. Bunları ben kendi kavminden dolayı sevmiyorum. Ben kavmiyetçi  değilim." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, rahmetli babasına, "Biz Türk müyüz, Laz mıyız?" diye  sorduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Dedem benim büyük mollaydı. 'Oğlum, bir gün ben de dedene sordum.'  dedi. Dedem demiş ki, büyük dedem bu tabi 'torunum bir gün öleceğiz. Bize kabirde  Rabbin kim, nebin kim, dinin ne? Ama kavmin ne diye bir soru sormayacaklar.  Elhamdülillah Müslümanım de geç.' Ölçü bu. Biz Müslümanız. Bizim dinimizde  kavmiyetçilik yok. Biz kavmiyetçi olamayız. Türk Türklüğü ile övünür ama diğer  kavimlere karşı 'benim kavmim daha üstündür' diyemez. Kürt de Kürtlüğü ile  övünebilir ama Kürt de diğer kavimlere göre kendi kavminin üstünlüğüyle kalkıp,  övünemez. Bunlar ayrımcılık sebebidir. Diğerleri de öyle. Lazı da öyle, Boşnağı  da, Gürcüsü de. Ama bunlar bizi sevgiden uzak eder mi? Hayır. Biz yaradılanı  yaradandan ötürü sevdik kardeşim seviyoruz. Ben eğer bugün 'Kürt kardeşlerim'  diyebiliyorsam demek ki benim onlara karşı bir tavrım yok."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP'nin cumhurbaşkanı  adayı Muharrem İnce'nin, kendisine yönelik "Benim rakibim bir beyaz Türk"  ifadesine ilişkin, "Biz, ne beyaz ne zenci böyle bir şeyin içerisinde değiliz.  Biz bu millete efendi değil, hizmetkar olmaya geldik. Eğer bu ülkede 'zenci  Türklerden' bahsediliyorsa o biziz çünkü bizim yavrularımız okulların kapısından  geri döndürüldü." dedi.

Erdoğan, Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan  programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Programda Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2005'te ilk Diyarbakır'da 'O Kürt  sorunu benim sorunumdur' diyene kadar çok ciddi ret, asimilasyon politikalarıyla  bölge uğraşıyordu. 'Kürt'üm' demenin suç olduğu dönemi geride bırakmak üzereydik.  Dün bir gazete manşet atmış 'Muharrem İnce, Kürt sorunu dedi' diye." ifadeleri  kullanılarak yöneltilen bir soru üzerine şunları söyledi:

"Bunlar zaten daha yeni uyanıyorlar. Bir defa inkar politikalarını  dile getiren benim, ret politikalarını gündeme getiren benim, baskıcı  politikalarını gündeme getiren benim ve bunlara karşı mücadeleyi veren ve aynı  zamanda da tamamıyla bir defa 'Bu sorun benim sorunumdur' dedim. O zaman 'Bununla  mücadeleyi vereceğim' dedim, verdim. Çözüm süreçleri vesaire vesaire, oralara  geldik ve 'Şu anda bir Kürt sorunu yoktur' dedim. Ne zaman? Diyarbakır  konuşmamda, şimdi son. Diyarbakır'da muhteşem bir katılım vardı. Akşam kanaat  önderleriyle bir toplantım oldu. Ondan sonra havalimanına gelirken orada bir  büyük dükkanda durduk ve birçok adımları attık. TRT Kürtçe'yi kim kurdu, biz  kurduk. Kürtçe propagandanın yolunu kim açtı, biz açtık."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu memlekette 'Kürtçe şarkı söyleyeceğim' dedi  diye yurt dışında hayatını kaybeden sanatçılar oldu." denilmesinin ardından  sözlerini şöyle sürdürdü:

"Onlar oldu, aynı zamanda cezaevinde oğlunu ziyaret eden annelerin  Kürtçe konuştuğu için cezalandırıldığı dönemler oldu. Bunları ortadan kaldıran  kim, AK Parti iktidarı. Biziz ama bunlar hala bunu duymak istemiyor, görmek  istemiyor. Bunu şu anda, yani benim Kürt vatandaşlarım adına ortada dolaşanlar  çok iyi biliyorlar. Propagandalarını yaparken, sokaklarda o levhaları asarken  bunları çok iyi biliyorlar ve burası Türkiye. Türkiye olarak biz bu noktada bu  imkanları verdik ve her şeye rağmen verdik ama kusura bakmasınlar, hala bunu  anlamamakta direnenler, millet de yeri geldiği zaman bunun bedelini onlara ağır  ödetir."

"Ciddiyetten tamamen uzaklar, desteksiz atıyorlar"

Muharrem İnce'nin, katıldığı bir programda Milli Savunma Üniversitesi  Rektörü ile ilgili cümlesi ve dördüncü köprüye ilişkin sözleri anımsatılan  Erdoğan, "Zaman zaman hayıflandığınız oluyor mu? 'Hakikaten karşıma ciddi bir  rakip çıksaydı da şununla kora kor mücadele etseydim' dediğiniz oluyor mu?"  sorusuna ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Olmaz olur mu? Her şeyden önce ben 'Bay Muharrem' derken, 'Bay  Kemal' derken boşuna demiyorum. Bir defa bunlar ciddiyetten tamamen uzaklar,  desteksiz atıyorlar. Zaten Bay Muharrem'i, Bay Kemal 'Ben artık bundan bir  kurtulayım' diyerek bunu gönderdi, kendisi onun için aday olmadı. Bu da araziye  çıktı, zannetti ki ben aday olursam herhalde koltuk için büyük bir avantaj  yakalarım. Böyle bir avantaj yakalayamayacak. Hani diyor ya 'Bir çıktın yenildin,  iki çıktın yenildin.' Şimdi aynı durum bunun için geçerli değil mi? Geçen  söyledim bir yerde konuşmamda. Şimdi sen bakalım bu seçimden birinci çıkamazsan  istifa edecek misin, bu işi bırakacak mısın? Bırakmayacaksın. Niye, senin için  yeni bir sayfa açılacak."

İnce'nin sözlerini eleştiren Erdoğan, şunları dile getirdi:

"Şimdi burada Erhan Bey için 'FETÖ'cü' diyor önce. Tabii Erhan Bey tam  onun cevabını verince 'İşte ben onu demek istememiştim' diyor. Dekan için aynı  şeyi söylüyor. Sonra onunla ilgili de yine 'Niye üzerime geliyorsun?' Ya ne demek  üzerine gelmek, sen adama iftira atıyorsun, adam da senin bu iftiranı düzeltiyor.  Bundan neden rahatsızsın? Yani dekan değil ama adam şube müdürü. Şimdi sen bundan  rahatsız olursan bu düzeltilmeyecek mi? Çünkü bu ciddi iftira ve sen de  cumhurbaşkanı adayısın. Şimdi bunlarla beraber hayatları yalan üzerine kurulu.  Şimdi biz bu yalancılarla mı meydanlarda mücadele edeceğiz ve bunu söylediğimiz  zaman da çıkıyor bir ertesi gününde 'Bende yalan olmaz' diyor. Her şeyin yalan.  'Biz ne aldatan olacağız ne de aldanan olacağız' diye yola çıktık ama bunlarda  böyle bir şey yok. Sadece bu değil, diğerleri de öyle. Hepsini alın, al birini  vur ötekine."

"Hangi zenci Türk? Senin böyle bir derdin oldu mu?"

Erdoğan, "Sayın Muharrem İnce'nin açıklamaları var; sizi 'beyaz Türk'  olmakla itham ediyor. 'Ben zenciyim' diyor. Bu kategorik ayrım konusunda ne  söylersiniz?" sorusu üzerine, şöyle konuştu:

"Bunların karakterinde var, yapılarında var. Böyle kasketi takmakla  adam çiftçi olmuyor veya traktöre binmekle adam çiftçi olmuyor, geç o işleri.  Şimdi onu yaparken öbür taraftan da deniz sefasındaki hayat, onlar da bir şeyi  ortaya koyuyor. Hele hele ramazan gününde deniz sefaları çok daha farklı. Bizi  konuşturtmasınlar, bizim edebimiz buna müsaade etmez, biz bunları konuşmayız.  Biz, ne beyaz ne zenci böyle bir şeyin içerisinde değiliz. Biz bu millete efendi  değil, hizmetkar olmaya geldik. Eğer bu ülkede 'zenci Türklerden' bahsediliyorsa  o biziz çünkü bizim yavrularımız okulların kapısından geri döndürüldü ve bizim  yavrularımız bu ülkenin üniversitelerinde okutulmadı. Kızlarımız, çocuklarımız  imam hatip okullarından mezun oldular, katsayı engeline takıldılar. Tabii onları  (kendi çocukları) kastediyorum."

"Şimdi sen neyi konuşuyorsun ya? Hangi zenci Türk? Senin böyle bir  derdin oldu mu?" ifadelerini kullanan Erdoğan, "Bizim böyle dertlerimiz oldu, biz  bunları yaşadık ve bizim çocuklarımız ülkemizde üniversite okuyamadılar, gittiler  yurt dışında okudular. Kızlarım da oğullarımdan bir tanesi o da yurt dışında  okudu ve başarılı da oralarda ilim tahsil ettiler. Kızlarım da oğlum da hepsi de.  Onlara konulan bu engel neyin engeliydi? Beyaz Türk olmadıkları için mi? Şimdi  kalkıyorsun lafını yapıyorsun. Laf ola beri gele, yok öyle bir şey."  değerlendirmesini yaptı.

"Neyin apoletini söküyorsun?"

İnce'nin Erhan Afyoncu ile ilgili sözlerine tepki gösteren Erdoğan,  "Ondan sonra kalkıyorsun Erhan Afyoncu'ya takılıyorsun. Erhan Afyoncu kim, sen  kim? Erhan Afyoncu'nun atılacak tırnağı olmazsın. Biz öyle bir insanı oraya  getirdik, koyduk. Aynı şekilde dekan arkadaşın durumu da öyle. Aynı şeyi bu,  İsmail Metin Paşa'ya yapmadı mı? İsmail Metin Paşa bir kahraman, sen kalkıyorsun  onun apoletlerini sökecekmişsin. Kimsin sen ya? Neyin apoletini söküyorsun? O  apoleti sen takmadın ki. O apoleti millet taktı. Dolayısıyla o da cephelerde, o  dağlarda, Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te, buralarda teröristlerle savaştı, hala  savaşıyor. Afrin'de aynı şekilde. Sen nerede, kiminle savaştın? 15 Temmuz'da  verdikleri mücadele ortada. Sen ne yaptın? Siz teröristlerle beraber yürüdünüz."  diye konuştu.

"Siz protokol takılıyorsunuz her yerde"

Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi yaşananlara değinerek,  şunları anlattı:

"O gece 15 Temmuz gecesi saat 23.17, Bay Kemal havaalanına iniyor ve  tankların arasından kendi takımı onu alıyor, doğru Bakırköy Belediyesine  getiriyor. Alanda o anda on binler var ve ben de 03.00 civarında oraya iniyorum  ve ne diyor? 'Beni de haberdar etseydi, ben de beklerdim onu' diyor. Şu yalana  bak ya. Oraya gelen kişiler sadece bir telefon duyurusuyla oraya geldiler.  Cumhurbaşkanlarının, Başbakanının çağrısıyla oraya geldiler. Siz protokol  takılıyorsunuz her yerde ve 7 Ağustos'ta da aynı şeyi yaptı. 7 Ağustos çağrıma  önce 'hayır' dedi, son ana kadar 'hayır' demişti, son anda kendisine baskılar  yapıldı ve bu baskılar üzerine kendisi Yenikapı'ya gelmek zorunda kaldı. Ondan  sonra ne yaptı, hemen tornistan ama biz Sayın Bahçeli'yle o süreci o gün bugündür  işlettik, işletiyoruz."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "24 Haziran sıradan  bir oylama değil, Türkiye küllerinden çok farklı bir şekilde zaten doğruluyor. 16  aydır bu süreç devam ediyor, inşallah bu 24 Haziran'da da bu süreç aynı  kararlılıkla devam edecek." dedi.

Erdoğan, Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan  programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

"FETÖ elebaşının iadesine ilişkin usul hatası tartışması ve Adil  Öksüz'ün Almanya'da görüldüğü şeklinde bugün bir haber yansıdı, bu konularda ne  dersiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Bir defa FETÖ ile ilişkili olan o konu noktasında tamamen olay zaten  kendisi de inkar ediyor, yalan. Kim inkar ediyor; Bay Kemal. Hatta  televizyonlarda filan da yayınlandı. Bizden Adalet Bakanlığına gelip dosyaları  incelemek istediler, ben de arkadaşlara 'Tamam gelsinler' dedim. Dört kişiyi  gönderdiler, bunlardan bir tanesi de FETÖ'cü ve geldiler incelemelerini yaptılar,  kendileri Bay Kemal'e raporu verdiler. Muharrem İnce'ye gittiğini de o söylüyor  ve o raporda da 'Buna göre Amerika FETÖ'yü iade etmeliydi' diyor. Kim diyor? Bay  Kemal diyor. Peki Bay Muharrem ne diyor? 'Bir şey yok' diyor, 'olay hep gazete  kağıdı.' Şimdi bunların hangisine inanalım? Bay Muharrem böyle diyor, Genel  Başkanı Bay Kemal böyle diyor. Adalet Bakanlığı da açıyor onlara her şeyi.  Raporları hazırlayan kim? Cumhuriyet Halk Partisinin gönderdiği kendi  avukatları."

"Bunu milletime bu şekilde anlatmam lazım ki milletim oyunu verirken  yanılmasın çünkü bu tarihi bir oylama." ifadesini kullanan Erdoğan, "24 Haziran  sıradan bir oylama değil, Türkiye küllerinden çok farklı bir şekilde zaten  doğruluyor. 16 aydır bu süreç devam ediyor, inşallah bu 24 Haziran'da da bu süreç  aynı kararlılıkla devam edecek. Bütün mesele burada benim vatandaşımın, benim  halkımın Türkiye'nin dört bir yanında eğitimden sağlığa, sağlıktan adalete,  emniyete, ulaşımdan turizme, dış politikaya bütün bu alanlarda yapılanları gayet  iyi değerlendirmesi ve ona göre de oyunu kullanması." diye konuştu.

"Adam büyümenin tanımını bilmiyor..."

Erdoğan, 1 milyona yakın taşeron işçinin kadroya geçirilmesine ilişkin  soru üzerine bu konuya da değindi.

Bütün bu hesapların dört dörtlük yapıldığını anlatan Erdoğan, şöyle  devam etti:

"1 milyona yakın taşeronlar yanında çalışan insanlara kadro verildi,  bundan daha güzel birşey olabilir mi? Bu bir defa devrimdir ve bu riski, bu  hesabı üstlenen bir iktidardır ve maalesef utanmadan şunu söyleyebiliyorlar:  Malatya'da konuşuyor 'Sizin cebinize bir şey girdi mi?' diyor, 7,4 büyüdük ya...  G-20'de Hindistan'ın arkasından ikinci sıradayız, OECD ülkeleri arasında birinci  sıradayız. 'Sizin cebinize bir şey girdi mi?' diyor, 'Ne büyümesi?' diyor. Adam  büyümenin tanımını bilmiyor, böyle bir durumla karşı karşıyayız ve sadece şu  işsizlikle mücadelede işsizler ordusunu ortadan kaldırıp da 1 milyonu aşkın  işsizi iş sahibi yapmak, taşeronlar noktasında bu insanlara kadro vermek, bunlar  büyümenin en önemli işaretleri ama bilmiyor ve kalkıyor 'Bu sadece zenginlerin,  rantiye sınıfının aldığı imkanlardır.' diyor."

"Türkiye ekonomisinin dinamizmini net bir şekilde kanıtlıyor"

Türkiye'de 1990'lı yılların ortalarında ekonomik küçülmenin düşük  çıkmasına sevinildiğinin belirtilmesi üzerine Erdoğan, "Tartışılmaz şeylerdi  onlar, biz o dönemleri hatılamak istemiyoruz, o iş bitti. Biz şimdi artık diyoruz  ki büyüyen bir Türkiye var, güçlenen bir Türkiye var ve bu da artık OECD'de, G-20  ülkeleri arasındaki değerlendirmelerde şöyle grafiğe baktığımız zaman, o grafikte  Türkiye'nin durumu ortada ama bunu anlamak istemiyorlar ve şu anda bütün bu  yatırımlar eğer sizin böyle bir büyüyen güçlü Türkiye olmazsanız böyle imkanlar  olabilir mi?" ifadelerine yer verdi.

Erdoğan, Türkiye ekonomisinin ilk çeyrekte yüzde 7,4 büyümeyle bu  noktaya geldiğine işaret ederek, şunları anlattı:

"OECD, G-20 onlar da ortada yani ekonomimiz ilk çeyrekte gerek hane  halklarının tüketiminde, gerekse yatırımlarda çok ciddi bir gelişime sahne oldu.  Özel tüketimde yüzde 11'lik ve yatırımlarda yüzde 9,7'lik reel büyüme iktisadi  aktivitede ne derece ciddi bir hareketlilik olduğunu açıkça ortaya koyuyor.  Bunlar dünyanın birçok ekonomisinde zor rastlanan konulardır, rakamlardır.  Türkiye ekonomisinin dinamizmini net bir şekilde kanıtlıyor, ispat ediyor.  Özellikle yatırımlardaki ivme artışını, istihdama katkı, istihdamda çok ciddi bir  sıçrama var ve ayrıca sürdürülebilir büyüme açısından da sevindici buluyoruz, bu  da ortada."

Erdoğan, yatırımlarda son dönemde inşatta ciddi bir hareketlenme  olduğuna dikkati çekerek, "Diğer yandan makine ve teçhizatta da istikrarlı bir  artış kaydedildiği görmek bizleri memnun ediyor. Demek ki firmalarımız üretim  kapasitelerini artırıcı yatırımlarını kararlılıkla sürdürüyor. İstihdam  verilerine baktığımızda da ilk çeyrekte sınır dışı artışların devam ettiğine  şahit oluyoruz. Ocak, şubat ve mart ortalaması verileri, son bir yılda tam 1  milyon 210 bin kişi yeni iş imkanı bulmuş vaziyette. İşte bunlar büyümenin nasıl  geliştiğini, nasıl olgunlaştığını ortaya koyan, ispat eden... Ama Bay Kemal  bunları anlamak istemiyor." ifadelerini kullandı.

"Türkiye artık tamamen tırmanışa geçmiş vaziyette"

Dünya Bankasının, Türkiye'nin son 10 yılda yoksullukla mücadele eden  ülkeler sıralamasında ilk üç ülke arasında yer aldığına ilişkin açıklaması  olduğunun belirtilmesi üzerine Erdoğan, "1 milyon 210 bin istihdam derken bunu  söyledim ama bunun dışında da taşeronlar noktasında bütün o birikimleri ne  yaptık? Sıfırladık, bunlar şimdi neyi getiriyor? 2002'de Türkiye öyle bir  konumdaydı, maalesef çok berbat durumdaydı ama şimdi Türkiye artık tamamen  tırmanışa geçmiş vaziyette." diye konuştu.

Erdoğan'a, bir süre önce sosyal medya hesabından araç sayısına ilişkin  paylaşımda bulunduğu hatırlatıldı.

Geçmiş dönemlerde halkın yaşadığı bazı zorluklara değinen  Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Evlerimizde buzdolabı filan hak getire, yoktu. Bizler giderdik yarım  saat mesafeden kütük buz alırdık, onu alır eve gelirdik ve kovanın içinde o buzla  soğuk su veyahut da soğutulması gereken ne varsa onunla yapardık. Nerede  buzdolabı? Şimdi artık buzdolabında rekabet var. Marka rekabeti var bir de aldım,  iki üç sene bu buzdolabını kullandım, şimdi daha yeni model çıktı hemen  değiştiriyorlar. Bunlara geldik biz. Bunları görmüyor musunuz arkadaş ya? Fırın,  ne fırını ya? Fırın mı vardı eskiden? Kuzine ile hem ısınıyorduk... Şimdi fırında  da aynı şekilde rekabet var yani bu noktaya geldik. Çamaşır makinesi, böyle  birşey mi vardı? Analarımızın çektiği çileler neydi ya? Şimdi merdaneli çamaşır  makinesinden geçtik artık santrifüjlü çamaşır makinelerine... Nerelerden nerelere  geldik. Bunları Bay Kemal görmüyor musun ya? Bay Muharrem sen bunları hiç  hatırlamıyor musun ya?"

'İnşallah 2020-2021 bilemediniz 2022'de yerli, milli araçlarımızı piyasaya süreceğiz'


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İnşallah 2020-2021 bilemediniz 2022'de yerli, milli araçlarımızı piyasaya süreceğiz. CEO'sunu  biliyorsunuz atadım, CEO da çalışmasına başladı." dedi.

Erdoğan, Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan  programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Programda, "Yerli otomobil projesini durduracaklarmış, böyle bir  hayalleri var." denilmesi üzerine Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:


"Ben inanıyorum ki milletim bize desteği verecek. Milletimin bize  verdiği destekle, biliyorsunuz Tesla marka var. Tesla, Elon Musk ziyaretime  geldi. Gerçekten çok farklı bir insan. Müteşebbis ve onunla beraber ve bu  çalışmayı dedik 'Yapar mıyız seninle de?', 'Niye olmasın' dedi. Bu arada bizim bu  5 tane babayiğit çıktı, onlar 'varız' dediler. Şimdi bu ne zannediyor biliyor  musun? Akaryakıtla çalıştırılacak araç.. Burada batarya türüyle bunlar  işletilecek ve bunların tabii belli bir süre şarj süreçleri var. Bunlar için  istasyonlar vesaire olacak ve buralarda bunları yapacağız. Bununla beraber de  hemen süratle şu an proje çalışmaları devam ediyor. İnşallah 2020-2021  bilemediniz 2022'de yerli, milli araçlarımızı piyasaya süreceğiz. CEO'sunu  biliyorsunuz atadım, CEO da çalışmasına başladı."

"Millet bahçeleri her yerde olacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizin önemli projelerinizden bir tanesi millet  bahçeleri. Özellikle İstanbul'daki havaalanıyla ilgili muhalefet partileri  diyorlar ki 'Burasını ya AVM yapacaklar ya otel yapacaklar.' Bu millet bahçeleri  projesi ne durumda? Bir de sizin kıraathane projesiyle ilgili olarak Sayın İnce  'Kek bedava verilecek, çay bedava verilecek, proje bu mu?' dedi. Neler  söylersiniz?" sorularını da cevapladı.

ABD'nin New York kentindeki Central Park'ın 3 milyon metrekare  dolayında bir alana sahip olduğunu aktaran Erdoğan, İstanbul'da Atatürk  Havalimanı'nın yerine yapılacak millet bahçesinin büyüklüğünün ise 12 milyon  metrekare civarında olacağını bildirdi.

Erdoğan, millet bahçelerinin her yerde olacağını belirterek,  "İstanbul'da da 5-6 noktada olacak. Projelerin üzerinde mimar arkadaşlar hepsi  çalışmalarını yapıyorlar. Şimdi bu millet bahçesiyle İstanbul 'beton, beton'  deniyor ya biz şimdi yeniden bu işi yeşillendirmeye, çimlik alanlar... Yani anne  alacak çocuğunu, beyefendiyle beraber gelecekler, yuvarlanacaklar, top  oynayacaklar vesaire..." ifadelerine yer verdi.

"Şimdi buna nerede kanaat getirdim." diyen Erdoğan, "Şimdi bu  ramazanda Yenikapı'da bir programa geliyorum. Gelirken de bir baktım yol  kenarında, çimenlerin üzerinde herkes mangal yapıyor. Arkadaşlara dedim ki 'Şöyle  bir yaklaş bakalım', 'dur' dedim, indim. Tabii hepsi yaklaştılar, resim  çektirelim filan falan. Bir taraftan onlarla resim çektirirken orada geldi  aklıma; biz bunu niye yapmıyoruz..." diye konuştu.

Erdoğan, millet bahçesindeki detaylar hakkında da bilgilendirmede  bulunarak, şunları kaydetti:

"Onlar için özel bu tür mangalları yapacakları özel ocaklar var. O  şekilde yapmak suretiyle o sorun rahatlıkla çözülebilir. Bunu bizim yapmamız  gerekiyor ve bütün mesele o yeşilin, Central Park'ın 3-4 katı olması. Öbür  tarafta tabii Hyde Park var... Onu da aşacağız. Benim bütün arzum, gönlüm benim  milletim anne, baba, çocuklar hep beraber bu tür yerlere gelip eğlenebiliyor mu?  Çocukluğumuzda bu tür imkanlarımız vardı ama bu imkanlar ortadan kalktı. Şimdi  biz bu imkanları yeniden tesis edelim istiyoruz ve bunların bir kısmında müzeler  de yapacağız. Arazinin müsait olduğu yerlerde yer altında müzeler. O müzelerde de  gelip yine tarihini, medeniyetini görsün. İşte aynen bu millet kıraathaneleriyle,  onlar da yine bu noktada tam manasıyla örtüşen adımlar."

"Ben millete bakarım"

"Ağaç diyorsunuz, yeşil diyorsunuz aslında kendisini sol olarak  nitelendiren ve Gezi Parkı'nda bir ağaç için ortaya çıkan insanların bu millet  bahçelerinin, stadyumların parka çevrilmesi hadisesini avuçlarını patlarcasına  alkışlaması gerekiyor, öyle değil mi? Çünkü bunların hassasiyetleri buydu ama şu  anda gördüğümüz kadarıyla ölü taklidi yapıyorlar. Ses seda yok." ifadelerinin  kullanılması üzerine Erdoğan, "Ben millete bakarım. Ben millete 'millet bahçesi'  dediğim anda alan ayağa kalkıyor. Şimdi sandık ne diyecek? Mesela 'millet  kıraathanesi' dediğim zaman yine bakıyorum yeni yeni onu da şey yapıyorlar..."  karşılığını verdi.

BM'nin Filistin kararı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM'nin Filistin kararına ilişkin, "Filistinli  sivillerin korunmasıyla ilgili Güvenlik Konseyinde ABD'nin veto ettiği karar  tasarısı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 120 oyla kabul edildi. 8 ret, 45  çekimser. Amerika yine hüsrana uğradı." değerlendirmesinde bulundu.

Bütün bu koşuşturma arasında torunlarını özlemesiyle ilgili soru üzerine Erdoğan, "Bugün gerek kızıma gerek Selçuk Bey'e 'Gelin beraber şu Trabzon, Rize seyahatini yapalım, Ovit Tüneli'ni beraberce yapalım. O ara işte bak evimizde de bir çekim var, o çekimde de beraber oluruz, ben de Aybüke'mi orada bir görme imkanım olur' dedim. Tabi bize ayrı bir sinerji veriyor, ayrı bir güç veriyor. Programa da onun için böyle dinamik girdim." dedi.

Ramazan Bayramı ve seçimlerle ilgili mesajları

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ramazan Bayramı ve 24 Haziran seçimleriyle  ilgili mesajlarının ne olduğunun sorulması üzerine şunları kaydetti:

"Bu akşam Fenerbahçe Doğuş maçı vardı. Şampiyon oldu, onun için de  tabii onların da şampiyonluklarını bu vesileyle kutlamış oluyoruz. Tebrik  ediyoruz. Bugün de Yalova'dayım. Yalova mitingini de çok çok önemsiyorum. Akşam  İstanbul'da sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geleceğim, onlarla bir iftarım  var ve bundan sonra tabii artık son günlere giriyoruz. Bayramda da yine  programlarım var. İlçeleri dolaşacağım. Üçüncü gün de büyük İstanbul mitingi  var."

Anadolu'daki tüm medya mensuplarına Rize'den selam ve sevgilerini  ileten Erdoğan, "Birliğiniz, beraberliğiniz daim olsun diyorum ve inanıyorum ki  bu dayanışmamız, bu birliğimiz, beraberliğimiz bu yanlış zihniyetlere de inşallah  ülkemizde bir iktidar imkanı vermeyecektir çünkü çok yalan söylüyorlar."  değerlendirmesini yaptı.


"Bay Muharrem'in bunlardan haberi yok"

Muharrem İnce'nin burslarla ilgili söylemlerine de değinen Erdoğan,  şöyle devam etti:

"Çok ilginç, burs meselesinde 'vereceğim' diyor. Sanki ben burs  vermiyorum. Biz geldiğimiz zaman üniversite öğrencisinin aldığı burs 45  liracıktı. Anayasa Mahkemesine başvurarak belediyelerin ki ben de belediye  başkanlığı yaptığım dönemelerde bunu yaşadım, belediye burslarını da onlar  kaldırdı. Çok ilginç, bakın burada onu da söyleyeyim, yüksek lisans 940 lira,  doktora öğrencilerine bin 410 lira biz burs veriyoruz şu anda. İnanın bundan  bunların haberi yok ama geldiğimiz zaman bu 45 liraydı. Oradan buraya bunu  çıkardık ve yurt dışına öğrenci gönderme noktasında da orada da 1929'dan 2002'ye  kadar 73 yılda yurt dışına yüksek lisans ve doktora için gönderdiğimiz öğrenci  sayısı 9 bin 540. 2003 biz geldik, 2018 arasında ise 9 bin 187. Bakın bu kadar  kısa sürede biz 9 bin 187 gönderiyoruz, onlar 9 bin 540'ı 73 yılda gönderiyorlar.  Bitmedi, yurt dışı bursları için 2002'de ayırdığımız bütçe 48 milyon lira.  2018'de ayırdığımız bütçe 390 milyon lira. Bu yıl toplam bin 200 öğrenciyi burslu  olarak yine yurt dışına gönderiyoruz. Bay Muharrem'in bunlardan haberi yok. Öyle  koşturuyoruz biz, kurulan açılan bu yurtlar, üniversiteler... Şu an artık  Türkiye'de üniversitesi olmayan ilimiz yok. Bir de geçenlerde 'Üniversiteleri  ücretsiz yapacağız' dedi. Üniversiteler ücretli mi? Devlet üniversiteleri bir  defa ücretsiz, haberi yok."

Öğretmen atamaları

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Bütün  öğretmenleri atayacağız." sözüne de değindi.

Bu konuyla ilgili ihtiyaçlar doğrultusunda alım yaptıklarını  vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:

"İşte Bay Kemal'in palavralarından bir tanesi de bu. Neyi atıyorsun?  İhtiyacın olduğu yere bunu atarsın. Yöneticilik budur, sevki idare budur. Bugün  bir kızımız oradan bir kağıt, kart açtı. 'Kızım' dedim, 'Yani onu Bay Kemal  yapsın.' Ama biz bu yıl 20 bin öğretmen atayacağız. Niye aldatalım sizi? Bu sefer  alkışlamaya başladı. Yani gerçekçi olmamız lazım. Ekonomide bir kaide vardır.  Yatırım fizibl olan alana yapılır. Biz de bir defa burada ihtiyaç varsa oraya  yatırım yaparız. Kadro şişkinliği denilen olaya fırsat vermemek gerekir. Kadro  şişkinliği olmadan ne kadar ihtiyacım var benim, 'bu kadar', onu almalıyız. Biz  hiçbir dönemde alınmayan öğretmen aldık. Yine alacağız ama ihtiyacımız miktarında  alacağız."

Vatandaşların Ramazan Bayramı'nı da tebrik eden Erdoğan, sözlerini  şöyle tamamladı:

"Sevgili halkıma en kalbi duygularla selam, sevgilerimi gönderiyorum.  Bayramlarını tebrik ediyorum. Aman ne olur sandıklar ihmal edilmesin. Bayramı her  zaman yaparız ama sandığı her zaman karşımızda bulamayız. Bu vesileyle bayram  için memleketlerine giden gelenler aman gece yolculuklar dikkat, bu seyahatlere  dikkat. Bu kazaları görmek, duymak istemiyoruz. Gerekirse bir hafta gitmesinler,  şu seçimi de hayırlısıyla atlatalım. Bu seçimden sonra da inşallah bayram  ziyaretlerini, tatil ziyaretlerini gerçekleştirirler. Allah'a emanet olsunlar."