Abone Ol

Dilipak YSK'nın gerekçeli kararını eleştirdi: Dökümanda oy hırsızlığı geçmiyor

Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, AKP'nin başvurusu sonrası iptal edilen İstanbul seçimlerinin gerekçeli kararını yazan YSK'nın 230 sayfalık metnini eleştirdi. Dilipak, "Oy hırsızlığı” ilk aranan olmuş. Dokümanda böyle bir şey geçmiyor" dedi.

Dilipak YSK'nın gerekçeli kararını eleştirdi

"Bakın çoğu tekrar, 'kopyala - yapıştır' yöntemi ile yazılmış, roman boy 600 sayfalık kitap. Ramazanda Kur’an-ı Kerim mealini bile okumuyor ki insanlar, bu 'Gerekçeli karar'ı okusunlar" diyen Dilipak'ın "YSK gerekçeli kararı açıkladı da!" başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle: 

“Geciken adalet adalet değildir.” YSK bir yargı kurumudur ve toplumun bu kadar ilgisinin yüksek olduğu bir konuda açıklanan kararda geç kalınmıştır.

Kaldı ki, kararın vicdanları tatmin edeceğinden emin değilim. Karar “Karşı oy”larla birlikte 250 A4 sayfa. 4 karşı oy ise yaklaşık 40 sayfa. İlk karşı oy başkana ait 9 sayfa. 2. karşı oy yaklaşık 6, 3. karşı oy 5.5 sayfa. 4. karşı oy Yunus Aykın’a ait. O da 15 sayfa yazmış.

Bakın çoğu tekrar, “kopyala - yapıştır” yöntemi ile yazılmış, roman boy 600 sayfalık kitap. 30 ramazanda Kur’an-ı Kerim mealini bile okumuyor ki insanlar, bu “Gerekçeli karar”ı okusunlar.

Hemen göz gezdirecekler ve arama motorundan, mesela “oy hırsızlığı”nı aratacak, ki, ilk aranan o olmuş. 600 sayfalık dokümanda böyle bir şey geçmiyor. Birileri bunu tartışacak. Ve herkes hemen ve daha çok “Karşı oy” yazılarını okuyacak. Ve tabii baştan başkanın yazdığı ilk 9 sayfalık bölümü. Ve bütün metni o ilk bakış açısı ile değerlendirecek, fanatik taraftarlar ve uzmanlar dışında.

Bu kararı savunan üyeler, öyle anlaşılıyor ki, kararın bölümlerini paylaşmışlar, sonra da herkes kendi bölümünü yazmış ve daha önce yapılan açıklamalardan da geniş alıntılar yapmışlar, ama birbirinin yazdıklarını bile okumaya fırsat bulamamışlar. Onun için de çok fazla tekrar oluşmuş. 

İyi bir okuma ile böyle bir metinde çok fazla tenakuz bulmak zor olmasa gerek.

Zaten bu kadar zamanda böyle bir metnin tamamını müzakere yoluyla bırakın yazmayı, okumak da mümkün değil.

Sonuçta karar vericiler, toplumun suali mukadderlerine odaklanmak verine, verdikleri kararı gerekçelendirmeye odaklanmışlar. Oysa bu tür metinlerin başarısı, muhatabının anlayışı ile sınırlıdır. Ve sonuçta bu kararın siyasi polemiklere konu olması kaçınılmazdır. Onun için de yanlış anlama, yorumlama ve çarpıtmalara kapı aralamayacak bir hassasiyetle “efradına cami, ağyarına mani” bir dille yazılması gerekirdi.

İlk düğmeyi yanlış iliklemişseniz, ötekileri size doğru geldiği gibi iliklemenizin bir faydası yok. Bana kalırsa bu iş, daha seçim günü başladı ve hâlâ domino etkisi ile yanlış süreç devam ediyor.

Bakın bu süreçte alınan kararlar geçmişe ve geleceğe sirayet edecek. Yani metastaz yapma riski çok yüksek. Yani kriz bir kara deliğe dönüşme istidadı gösteriyor. Hukukun dejenere olması ile ortaya çıkacak kara delik hakikatleri yutsa da doymayacaktır.

Daha ilk günden, gerekçeli kararın yazılması aşamasında yine sorun yaşandı. Karar vericiler, kısa kararla sınırlı kalmayıp, genel değerlendirmelerle oldu bitti yeni hükümler şeklinde yorumlanacak ifadeler kullanınca, karşı oy sahipleri, gerekçeli karardaki bu yeni tesbitlere mukabil de karşı görüş yazmak istediler. Ve zaman doğal olarak uzadı.

Hukuk, polemik konusu yapılmamalı. Adaletin terazisi hassastır.

Bakın adalete güven sarsılırsa barış tehlikeye girer. Adalet mülkün temelidir. Adalet yoksa barış teslimiyettir. Adalet yoksa barış da yoktur. Bu evrensel bir kuraldır. Adalet ve barış yoksa hiçbir özgürlük güven altında değil demektir.

Bakın, bunları söylemek için metni okumayı bekleyecek olursak seçimin sonuna geliriz. Üretilecek sorulara kimse de cevap veremez. Kaldı ki, daha ilk günden YSK’nın asil ve yedek üyelerinin oylamaya katılması ile bir tartışma da başlamıştı. Bunlar başka yerlere sirayet edecek hadiseler.

Bu kararlarda bir sürü usulsüzlük, yanlışlık, kasta mebdi suç nitelikli müdahaleler sözkonusu. Bakın yarın bir savcı bu gerekçeli kararı alıp, bu tesbit ya da iddialardan yola çıkarak bir soruşturma başlatacak olursa ne olacak. Ya da soruşturmaması mı gerekiyor.

Suç varsa, kusur varsa, bunun bir cezası olması gerek. Bunun ucu da YSK ilçe, il ve merkezdeki karar vericilere kadar uzayabilir. Siyasi kişilere uzayabilir. O zaman ne yapacağız. Yapanın yanına kâr kalırsa o da sıkıntı, hesap sormaya kalkarsanız o da sıkıntılı bir konu.

Kaş yapayım derken göz çıkarmamalıyız.