Abone Ol

Budistler neden Müslümanlara saldırıyor? Arakan'da ne oldu?

BBC Türkçe'nin geçen 3 Mayıs 2013 tarihinde yaptığı bir haber bugün Arakan'da yaşanan katliamın da analizi gibi...

Budistler neden Müslümanlara saldırıyor? Arakan'da ne oldu?

Budist rahiplere öğretilen ahlaki ilkeler arasında en önde geleni öldürmeme ilkesidir.

Şiddetten kaçınma, başlıca dinler arasında en merkezi yere, Budizm'de sahiptir.

Öyleyse neden budist rahipler halkı müslümanlara karşı kışkırtan konuşmalar yapıyor ve hatta onlarca kişinin öldürüldüğü olaylara şahsen katılıyor?

Hint Okyanusu'nun iki yakasında aralarında 1000 mili aşkın mesafe bulunan iki ülkede bunu gözlemlemek mümkün: Sri Lanka ve Birmanya.

Ortada garip bir durum var.

Çünkü iki ülke de bir islami tehditle karşı karşıya değil.

İki ülkede de, küçük bir azınlık olan müslümanlar genelde barışçı bir tavra sahip.

Dinsel kışkırtma

Sri Lanka'da olayları tetikleyen, helal kesim tartışması oldu.

Rahipler liderliğinde Budist Tugay isimli grup mitingler düzenledi.

Doğrudan eylem ve Müslüman işyerlerini boykot çağrısı yaptı, Müslümanların çocuk sayısından şikayetçi oldu.

Sri Lanka'daki olaylar sırasında Müslümanlar arasında can kaybı olmadı.


Ancak Birmanya'da çok daha ciddi bir tablo ortaya çıktı.

Mart ayında, ülkenin orta kesimindeki Meiktila'da Müslümanları hedef alan saldırılarda en az 40 kişi öldü.

Saldırıları kışkırtan Aşin Wirathu isimli bir Budist rahipti.

2003 yılında dini nefret kışkırtıcılığı yapmaktan hapis yatan bu rahip, kendisini garip bir biçimde 'Budist bin Ladin' olarak adlandırıyor.

Olayların bir sarrafta çıkması rastlantı değil.

Her iki ülkede de, ekonomik kaynaklı şikayetler istismar ediliyor.

Dini azınlıklar, çoğunluğun düş kırıklıklarının günah keçisi haline geliyor.

Din-devlet ilişkisi

Saldırgan düşünceler Budist öğretiyle taban tabana zıttır.

Hatta Budizmde bu tür düşüncelerden kurtulmanın pratik yöntemleri bile geliştirilmiştir.

Meditasyon yoluyla kendi düşüncelerinizle başkaları arasındaki ayrılığı ortadan kaldırıp, her türlü canlıya yönelik bir şefkat geliştirmeniz beklenir.

Tabi Hristiyanlıkta da güçlü bir pasifist damar vardır.

İsa Peygamber 'düşmanlarınızı sevin ve size eziyet edenler için dua edin' demiştir.


Ama bir din çıkış noktası ne olursa olsun, önünde sonunda devlet iktidarıyla Faust türü bir pazarlık yapar.

Nihayetinde Budist rahiplerin de, şiddetin kaynağı olan kralların destek ve korumasına ihtiyacı vardı.

Krallar da rahipleri, halk nezdinde kendilerine meşruiyet sağlayabilecek bir unsur olarak gördü.

Sonuç ironik görünebilir.

Eğer kendi dünya görüşünüzün üstünlüğüne dair derin bir inancınız varsa, bunu korumak ve yaymak en önemli görev haline gelebilir.

Haçlılar, islamcı militanlar, 'hürriyet aşığı' milletlerin liderleri yüksek idealler uğruna şiddeti meşru gördüler.

Budist liderler ve rahiplerin de onlardan bir farkı yok.

Milli kimlik olarak din

Tarihi itibarıyla Budizm Hristiyanlıktan daha barışçıl bir din değil.

Sri Lanka'nın birleşmesi, 500 Budist rahibe liderlik eden bir kralın, Budist olmayan bir kralı yenip, taraftarlarını katletmesiyle olur.

'Doğruluk timsali' olarak görülen Birmanyalı liderler de tarih boyunca Budizm adına her türlü şiddeti meşru gösterdiler.


Japonya'da bir çok samuray Zen Budist'ti; Budist öğreti bir çok icraatı meşru göstermek için kullanıldı.

Halkın geniş kesimleri Budizmi milli kimliğin temel unsurlarından biri olarak görmeye başladı.

Birmanya ve Sri Lanka'nın İngiliz İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını kazanması sürecinde Budizmin önemli rolü oldu.

Her iki ülkede de Budist radikallerle iktidar partileri arsındaki ilişki muğlak.

Ancak Müslüman karşıtı görüşler halkın bazı kesimleri arasında karşılık buluyor.

Her iki ülkede de çoğunlukta olmalarına karşın bir çok Budist, dinlerinin tehdit altında olduğunu ve uluslarının birlik içinde olması gerektiğini düşünüyor.

Küresel gelişmelerin de bunda kritik rolü var.

Dünyanın dört bir yanındaki şiddetle radikal İslam arasında bağ kuruluyor.

Budistler de 'madem diğer dinler şiddete başvuruyor, altta kalmamak lazım' diye düşünüyor.

BBC Türkçe

Budistler neden Müslümanlara saldırıyor? Arakan'da ne oldu? - Resim: 1

Arakan olayları nasıl başladı?

Myanmar, resmi adıyla Myanmar Birliği Cumhuriyeti ve ayrıca Burma ya da Birmanya, adıyla da bilinen ülke. Myanmar, Güneydoğu Asya'da, Andaman Denizi ve Bengal Körfezi kıyısında yer alıyor. Myanmar'da 7 eyalet bulunuyor. Ülkenin Kuzeybatı sınırında yer alan Arakan bu eyaletlerden birisi.

Myanmar, 1948 yılında bağımsızlığını ilan eden bir ülke. Bağımsızlığını ilan etmesi ne yazık ki yönetimin sivillerin eline geçmesi manasına gelmiyor. O günden bu yana ülke yönetiminde cuntacılar ve Budist yanlısı yöneticiler var.

Arakan, Myanmar ya da Burma ismiyle bilinen ülkenin kuzeybatı sınırında yer alan 'Rakin Eyaleti' olarak gösterilen bölge. Myanmar'ın komşu olduğu ülkeler; Tayland, Laos, Çin, Hindistan ve Bangladeş.

Sorunların temel sebebi: 1982'deki 'vatansızlık' kararı!

Rohingyaların yaşadığı katliamların en önemli nedeni Myanmar hükümetinin, kurulduğu günden bu yana sürdürdüğü ve 1982 yılında kabul edilen Vatandaşlık Kanunu ile de resmileştirdiği Rohingyaların tanınmaması durumu. 1982’de çıkarılan kanun ülkedeki bütün etnik grupları vatandaş olarak kabul ederken, Rohingyalar ülkenin vatandaşı olarak kabul edilmemiş ve resmen ‘vatansız bir halk’ konumuna düştü.

Arakan'da 3 buçuk milyon Müslüman yaşıyordu. Ancak Myanmar hükümetinin haksız uygulamaları ve katliamları sonucu bugün bu rakamın 1 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor.

Myanmar hükümeti, Arakanlı Müslümanların Bengal (Bangladeşli) olduğunu ve 1800'lü yıllardaki İngiliz sömürgesi döneminde buraya getirildiğini savunduğu için kimlik vermeyi reddediyor. Resmi rakamlara göre ülkenin yüzde 89'u Budistlerden oluşuyor. Ancak uluslararası kurumların raporlarına göre Myanmar'da yüzde 20 civarında Müslüman nüfusu bulunuyor.
Myanmar dışındaki Arakanlı Müslüman nüfusunun da 1 milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Ağırlıklı olarak Bangladeş, Hindistan gibi ülkelere sığınan Arakanlı Mülteci Müslümanlar ise, bulunduğu ülkelerden geri gönderilmekle tehdit ediliyor.


Arakanlı Müslümanlar, Myanmar hükümetinin zulmünden kaçarak bazı ülkelere sığınıyor.

Katliamın perde arkası

Tarihten bu yana Myanmar hükümeti yüzünden 'kimlik' sorunu yaşayan Arakanlı Müslümanların bugün katledilmesine gerekçe olarak gösterilen olaylar ise 2012 yılında patlak verdi.

Özetle şöyle; 2012 yılının Mayıs ayında, 3 kişilik Budist Rahip grubu, 26 yaşındaki Myanmarlı bir kadına tecavüz edip ardından onu öldürüyor. Budist Rahipler, öldürdükleri genç kadının cesedini, bölgede bulunan bir Müslüman köyünün yakınlarına bırakıp kaçıyor. Cesedin bulunmasının ardından yetkili Budist Rahipleri ve Burma Hükümet yetkilileri kadına yapılanlardan Müslümanları sorumlu tutuyor. Konuyla hiç alakası olmayan 3 Müslüman genç Budistlerin hedef göstermesi sonucu tutuklanıyor. Tutuklanan gençlerden biri dövülerek öldürülüyor. Diğer ikisi de Myanmar mahkemeleri tarafından ölüm cezasına çarptırılıyor. Böylece Myanmar hükümeti, tüm dünyanın gözü önünde Müslümanlara karşı bir katliamın ilk somut adımlarını atmış oluyor.

Bu olayın ardından, Myanmar içinde Arakanlılara karşı bir anti-propoganda başlatılıyor. Myanmar, "Arakan Myanmar'ın bir vilayeti değildir. Onlar Bangladeşten gelen illegal göçmenlerdir" söylemiyle Müslümanları tarih boyu maruz kaldığı dışlamayla bir kez daha yüzleştiriyor.

Arakanlılar ne istiyor?

Myanmar hükümeti tarafından dışlanan ve yok sayılan Arakanlı Müslümanların talepleri ise şunlar:

Vatandaşlık hakkının verilmesi
Topraklarına yönelik saldırıların durdurulması
Haklarının tanınması

'Rohingya' ismi nereden geliyor?

Rohingya ismi 'ruhu kurtuluşa eren' manasına geliyor. Arakanlı Müslümanlar eskiden ölülerini defnederken bu ifadeyi kullanıyor. Zaman içerisinde Arakanlı Müslümanlar arasında yaygın hale gelen bu kullanım, bugün hala devam ediyor.