Dünyanın farklı kültürlerinde insanın belki aklına bile gelmeyecek durumları tek kelimede anlatmak için kullanılan binlerce kelime mevcut.
İşte bu ilginç kelimelerden bazıları...
Abibliofobi: Okunacak kitap kalmamasından, her şeyi okuyup tüketmekten duyulan korku. Kitapkolikler arasında bunu yaşayanlar olabilir. Yunanca “Abibliophobia”dan gelmiş.
Lapsus Calami: Kalem sürçmesi, bilinçaltı baskısıyla yazıya dökülen yanlış-hatalı kelime
Basorexia: Birini öpmek için veya öpüşmeye karşı duyulan arzuya, dürtüye, istekli olma haline deniyor.
Epeolatry: Yunanca’da sözlük bile okuyacak kadar çok okuyanlara verilen isim. “Kelimelere ibadet edilmesi” demek. Epos: Kelime, Latry: İbadet.
Gümüşservi: Eski Türkçede suyun üzerine yansıyan ay ışığı görüntüsü demekmiş.
Tretar: Sık kahve içenlere deniyor. Kahve bardağını 3. kez tazelemek demek. Patar ise ikinci bardak. Kelime İsveççe.
Fernweh: Belki de hepimizin içinde olan bir arzu: Uzaklara gitme arzusu. “Yolculuk tutkusu” diye de çevrilebilir. Almanca.
Dromomani: Türkçe’de seyahat etme hastalığı. Uzun mesafelere, farklı kimliklerle gitme dürtüsüne deniyor (Yunanca: dromomania)
Ayurnamat: Değiştirilemeyen olaylar için endişelenmenin boşuna olduğunu ifade ediyor. Eskimo dili olan İnuitçe’den.
Bibliognost: Kitaplar, ansiklopediler hakkında bilgisi olan, çok iyi tanıyanlara deniyor.Türkçeye “kitaptanır” olarak geçmiş. Bibliofobi ise kitap okuma korkusu demek.
Boregasm: Sıkılmanın doruk noktası, hunharca sıkılmak demek. Son yıllarda boregasm üzerine yazılan akademik makale sayısı da çok fazla.
Epifani: Aniden gelen aydınlanma, şevk demek. James Joyce’la literatüre giren kelimelerden. Eski Yunanca’da dini bir terim olan “Epiphany”den türemiş.
Graphomania: Sürekli yazmak ve her şeyi yazma isteği, ama hastalık derecesinde. Türkçesi “Grafomani“.
Harfendaz: Laf atan, kinayeli konuşan demek. Eski gazetelerde sözlü tacizler “harfendaz”diye verilirmiş.
Hemdem: Canciğer dost demek. Farsça “hem (birlikte) + dem (nefes)” kökenli.
Kalsarikannit: Dışarı çıkmak yerine evde yalnız olup, iç çamaşırıyla sarhoş olana kadar içmeye deniyormuş (Fince). Tam hafta sonu kelimesi.
Lapsus Calami: Kalem sürçmesi demekmiş. Bilinçaltı baskısıyla yazıya dökülen yanlış-hatalı kelime. Latince kökenli.
Lethologica: Bir kelimeyi veya ismi tam olarak hatırlayamama durumu. İngilizce. Yunanca’dan “Lethe: unutkanlık; Logos: sözcük”
Librocubicularist: Yatakta kitap okumayı seven kişi demek. Latince “liber+cubiculum” kökenli.
Malumatfuruş: Eski Türkçe’de bilgiçlik taslayanlara, bildiğini abartıp gösterenlere denirmiş. (Malumat: bilgi + Furüş: satan). Etrafınızda bu kelimeyi hak eden çok kişi olabilir.
Merdümgiriz: Kalabalıkları sevmeyen, insanlardan kaçan, çekingen kişi. Mert(insan) + girizgah (kaçacak yer), Farsça kökenli.
Metanoia: Birinin kendini, ruhunu, fikrini değiştirip arınması, ruh dönüşümü gibi. Eski Yunanca.
Mokita: Herkesin bildiği ama konuşmadığı gerçekler demek, Papua Yeni Gine’de kullanılıyor.
Mono No Aware: Güzel şeylerin farkında olup, geçip-gidince hissedilen hüzün. Japonca.
Mutterseelenallein: Almanca’daki en duygu yüklü kelimelerden biri. Yalnızlıktan daha yalnız olmak, yapayalnızlık (göçmenler kullanmış).
Mythomania (mitomani): Kendi yalanlarına inanma, anormal yalanlar söyleme. Mitoloji ile aynı kökten, Myth(mit)+ Mania(delilik)
Omnilegent: Ne bulursa okuyanlara göre bir sözcük. Her şeyi okuyan, okuma bağımlısı demek. “Omni “Latince’de “her türlü, tüm” anlamlarında.
Ök: Eski Türkçe’de “anne” demekmiş, “Öksüz” buradan türemiş. Yani “öksüz” sadece “annesi olmayan” demek.
Philtrum: Dudağın üstündeki çukura “philtrum” deniyormuş. Mitolojide kullanılıyor. Sevgilinize iltifat ederken kullanabilirsiniz.
Phosphene: Gözümüzü kapatınca veya ovuşturunca görülen yıldız, renkli ışık parçalarına deniyor. Ne zaman kullanmanız gerekir bilmem ama kulağa hoş gelen bir kelime. Yunanca’dan gelmiş; “phos(ışık)” kökenli.
Safderun: Eski Türkçe’de kolay kanan kişiler demekmiş (saf+derun). Bu tür davranışlara da “safderunca” deniyormuş. Artık kullanılmıyor ama eski kitaplarda geçiyor.
Sillage: Fransızca. Kokunun izi demek. Sevdiğin ya da sıradan biri gittikten sonra ortamda kalan kokusuna deniyormuş.
Sermest-i müdam: Eski Türkçe. Sürekli sarhoş demekmiş.
Smultronstalle: İsveççe. Stresli, kötü hissettiğimiz zamanlar kafamızı dinlemek için gidilen yere deniyor.
Süveyda: Kalbin tam ortasında gizli günah/kötülüklerin saklı olduğu siyah noktaya deniyormuş (Arapça’dan).
Stigmatophile: Dövme, piercing ve kabadayılık takıntısı olan kişi.
Velleity: Latince. Kafaya koyduğun bir işi bitirmek isteyip, harekete geçmemek demekmiş. Zayıf heves diye çevrilmiş.