Abone Ol

"En ciddi rakibim Erol Avcı!!!" Tomris Giritlioğlu dizi rekabetini anlattı!

Unutulmayacak dizilerin yapımcısı Tomris Giritlioğlu, Hatırla Sevgili ve Affedilmeyen adlı iki yeni diziyle izleyici ekrana kilitlemeye hazırlanıyor.

"En ciddi rakibim Erol Avcı!!!" Tomris Giritlioğlu dizi rekabetini...

 Sex and the City'nin takipçisi Giritlioğlu, bu kadar çok dizinin Türk Sineması'na zarar verdiğini düşünüyor.

'En ciddi rakibim Erol Avcı'

Son yıllarda birçok başarılı televizyon dizisinin altında aynı isim göze çarpıyor: Tomris Giritlioğlu. Özellikle dönem dizileriyle dikkati çeken ünlü yönetmen, yakında yayınlanmaya başlayacak Affedilmeyendizisinde Yılmaz Güney'e saygılarını sunacak.

Yeditepe İstanbul, Çemberimde Gül Oya, Kırık Kanatlar, Kurşun Yarası, Ihlamurlar Altında, Sultan Makamı ve diğerleri... Son birkaç yılın en çok konuşulan dizilerin altında Tomris Giritlioğlu imzası var. Yeni sezonda da Erkekler Ağlamaz, Hatırla Sevgili ve Affedilmeyen adlı dizileriyle büyük bir izleyici kitlesine ulaşacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ünlü yönetmenle, bu büyülü dünyanın beyaz cama yansımayan yüzünü konuştuk...

- Türkiye'de de Amerika'da olduğu gibi yaz sezonu dizileri çekilmeye başlandı artık. Bunu televizyona olan bağımlılığımızın artmasıyla açıklayabilir miyiz? - Yaz sezonu dizi furyası, üç yıl önce yaptığımız Yarım Elma diziyle başladı. Çok başarılı olunca bir gelenek haline geldi. Çünkü Türkiye'de yaz boyunca tatil yapan insanların sayısı çok az. Televizyon hızla tek eğlence aracı haline geliyor. Yaz dizilerinin artmasını buna bağlıyorum. Ama kanallar her zaman yaz dizilerini seçerken daha hafif, eğlenceli projeler üzerinde duruyorlar. Bütçesi yüksek işler eylül ya da kasım ayında başlıyor.

- Bir dönem sadece Bizimkiler dizisi vardı. Ondan sonra uzun bir süre dizisiz yaşadık. O dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz? - Aslında dizisiz yaşamadık. Özel kanallar kurulmaya başlayana kadar, TRT'de çok güzel diziler yapıldı. Özel kanallarla birlikte çok ciddi bir rekabet ortamı doğdu. Geçen yıl sezona 70 diziyle girilmişti, bu sezon 100'e yükseldiğini duyuyorum. Bu çok haşin bir rekabeti de getiriyor. Ama dizilerin daha nitelikli olmasını da sağlıyor. Bence televizyon, Türk sinemasına da büyük bir darbe vuruyor. Ancak çok iyi bir dizi, sadece günü ve saati nedeniyle başarısız olabiliyor.

- Yani reyting bir dizinin başarısının tek göstergesi değil... - Bence ne sinemada ne de dizilerde, başarı ile izlenme oranı çok orantılı değil. Benim çok sevdiğim ve yaptığım işler arasında en iyisi olduğuna inandığım Seher Vakti, dokuz bölüm sonra yayından kaldırıldı. Bu, dizinin başarısız olduğunu göstermiyordu. Çok iyi bir diziydi ama İstanbul Masalı gibi hem kaliteli çekilmiş, hem seyircide yoğun bir izlenme alışkanlığı yaratan bir yapımın karşısında tutunamadı. Gün değişikliği yapıldı; ki bir dizinin ilk reytingini alıp hemen gün değiştirmek, o diziye zarar vermekten başka bir şey değil.

'GEÇMİŞİ ANLATMAK İSTİYORUM'

- Son zamanlarda en çok sinema tadında bulduğunuz dizi hangisiydi? - Proje tasarımını yaptığım Çemberimde Gül Oya dizisi. Ama dizinin başarısı Çağan Irmak'a aittir. Bu yıl çok iyi bir ekiple birlikte, belki de şimdiye kadar olan en iyi dönem projesini, Hatırla Sevgili'yi yapıyorum. Ana yapımcı atv. Şimdiye kadar hayalini kurup yapamadığım pek çok şeyi yapabilme şansını verdiler. Menderes döneminde iki ailenin yaşadıklarını anlatıyor.

- Dönem dizilerinin çoğunu siz yapıyorsunuz. Tarihle bu ilişkiniz nereden kaynaklanıyor? - Dönem işi yapmak aslında çok zor. Gerek yapımcı, gerekse proje tasarımcısı olarak dönem işi konusunda tecrübeli olmanız gerekiyor. Ayrıca öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, üzerinde yaşadığımız toprakların çok güzel çelişkileri, acıları ve dayanışmaları olan hikâyeleri var. Geçmişi, genç seyirciye anlatmak istiyorum. Beni bu ülkenin meselelerini anlatmaya yönelten bu.

Son zamanlarda bunları neden hep bir dizi projesi içinde anlatmayı tercih ediyorsunuz? En son filminiz 2002'deydi... - Yeni filmime para bulamadığım için dört yıldır para biriktiriyorum. Yeni filmim Güz Sancısı'nı mayısta çekeceğim. Orada da Türkiye'nin bir dönemi var. Bir aşk hikâyesini parçalayan bir geceyi anlatmaya çalışacağım..

- Dizilerin size getirisi yüksek mi? Yani diziler sizin için film çekmek için araç mı? - Diziler bir yanıyla ticari yapımlar. Ama ben proje tasarımı yaptığım için bir yapımcı kadar kazanamadım. Tabii ki biraz para biriktirebildim. Bu diziler olmasa Güz Sancısı'nı yapmaya cesaretim olmazdı.

- Neden dizi yönetmenliği yapmayı tercih etmiyorsunuz? - Yönetmenlik yapsam, sadece bir diziyle ilgilenebileceğim. Şimdi birçok dizinin proje tasarımıyla ilgileniyorum. Onların montajından müziğine, oyuncu seçimlerine kadar her şeyine hâkim olmak istiyorum.

- Oyuncuları nasıl seçiyorsunuz? - Yıl boyunca tüm tiyatro oyunlarını izleyip yeni yüzler keşfetmeye çalışırım. Ama daha senaryo aşamasındayken temel kadrom bellidir. Sonra yan roller için ajanslardan talepte bulunuyorum. Onların gönderdiği 10-15 kişilik alternatiften, role uygun kişiyi seçiyorum

- O zaman çevrenizde sizinle yakın ilişki kurmak isteyen gençler fazladır... - Tabii. Çalıştığım cast ajansına, benimle çalışmak için sürekli başvuruyorlar. Son üç yıldır dizilerime baktığınızda pek çoğunun ilk işi.

-Bu sektörde kadın olmanın bir dezavantajı var mı? - Hiçbir dezavantajını yaşamadım. Ama televizyon dünyasında bunun acısını çekiyorum. Neredeyse tek kadın benim. Televizyon dünyası, erkek egemen bir dünya. Bu nedenle çok sade bir hayat yaşarken bile çok tepki çekiyorum.

- Nasıl tepkiler mesela? - Erkekler kendilerine ait gördükleri bir dünyaya bir kadının sızmasına galiba tahammül edemiyorlar.

- Erol Avcı hemen her projesinde başarıya ulaştı. Şimdi sizin için de aynı şey söz konusu. 'Dişi Erol Avcı' benzetmesine nasıl bakarsınız? - Bence Erol Bey çok başarılı bir yapımcı. Ben kendime en ciddi rakip olarak Erol Bey'i görüyorum; eminim o da beni görüyordur.

- Bu sektörde nasıl marka olunuyor? - Aslında marka olmak pek benim dünyama ait bir şey değil. Ama insanlar televizyonun gidişatına çok önemli bir katkıda bulunduğumu söylüyor. Bütün bunlar planlanarak yapılan şeyler değil. Çünkü televizyon benim sorumluluğum. Bir gecede çok geniş bir izleyici kitlesine ulaşıyorsunuz. Çocuğumun veya yakınlarımın seyretmesini istemediğim bir işi ekrana getiremem. Şimdiye kadar hiç utanacağım bir iş yapmadım. Tabii ki yenilgilerim de oldu. Ama her yenilgi bir şey öğretiyor.

-Son zamanlarda senaryo yazmaya heveslenenler çok. Onlara bir senaryonun 'olmazsa olmazları' konusunda tavsiye verebilir misiniz? - Sinemanın bile bence iki tane tanrısı var: Shakespeare ve Dostoyevski. Ve her şey yedi tane temel hikayeden yola çıkıyor. Benim ölçütüm yapılmış ve tekrarlanmış hikâyeler değil, yeni şeyler yapmak. O yüzden hikâye benim için çok önemli. Ondan sonra senaryo çalışması geliyor. Senaryonun olmazsa olmazı da iyi yazar. Yapımcı ile yazar ilişkisinin de çok iyi olması gerek. Bu halkayı yönetmenlerle de iyi tamamlıyorum. Geriye kanal yönetiminin stratejisi kalıyor. Ama inandırıcı, samimi olmazsanız bir diziyi seyirciye kabul ettirmekte zorlanıyorsunuz. Bunun yanı sıra, çok fazla dizi yapmamak gerekiyor. Çünkü o zaman enerjiniz azalıyor ve hata yapma ihtimaliniz artıyor.

- Dizileri yaparken beslendiğiniz kaynaklar neler? - Birikimlerim; çocukluğumdan beri okuduğum kitaplar, seyrettiğim filmler, dinlediğim müzikler. Bir diğer şey de işimi çok seviyor olmam. Hastalık derecesinde bağlıyım. -

Yabancı dizileri takip ediyor musunuz? - Bırakın yabancı dizileri, Türk dizileri bile izlemeye zamanım olmuyor. Ama bir ara Sex and the City'i takip etmeye çalışıyordum. Sonra onun da ucu kaçtı.

- Ekim ayında Affedilmeyen adlı bir diziniz daha başlayacak. Bu şimdiye kadar yaptıklarınızdan farklı bir dizi olacak sanırım... - Affedilmeyen'de biz şunu sorguluyoruz: "Silah mı, cesaret mi insanı insan yapar?" Biz cesaretten yanayız. Yılmaz Güney'e saygı anlamında yaptığımız bir iş. Kurtlar Vadisi ve benzeri diziler varken, yürekten ve cesaretten yana bir kahraman yarattık.

- Sis Yapım olarak atv'yle çalışma sisteminiz bu yıl her zamankinden farklı mı? - Erkekler Ağlamaz ve Hatırla Sevgili dizileri Sis Yapım, atv co-production. Aslında tüm dünyada uygulanan sistem budur. Televizyon dünyasında hiç kimse sinema gibi o işin yapımcısı olamaz. Dizilerin yapımcısı kanallardır. Biz bunu ilk defa doğru uyguluyoruz. Ana yapımcı atv. Böylece kanalla birlikte hareket ediyoruz. Başka yapımcıyla çalışmak yerine atv ile çalışıyoruz. Bu da prodüksiyon anlamında çok faydalı. Bütün sorumluluğu birlikte taşıyoruz. Ayrıca atv çok iyi bir yapımcı. Seyirci de bunu hissedecek.

ECE KOÇAL/SABAH CUMARTESİ