Abone Ol

"Starım ama Züğürt star!!!" Popstar Mehtap bugünlere nasıl geldi?

"Kulakların duymasın, her gece Ankara'nın en bet pavyonlarında kurtlar sofrasına çık, ailen dahil 80 kişi senin eline baksın ve yılma, bırakma, vazgeçme... Mehtap'ın gücü karşında şapka çıkarıyorum."

"Starım ama Züğürt star!!!" Popstar Mehtap bugünlere nasıl geldi?

MİRAÇ ZEYNEP Ö.-MİLLİYET

Otuz yaşında iki kadın... Bursa Çelik Palas otelinin lobisinde oturuyorlar. Birinin  en büyük tasası "Acaba yazıyı erken bitirip festivalde konsere yetişebilir miyim?"; diğeri 15 yıldır benim diyen insanın kapısının önünden geçmeye cesaret edemeyeceği Ankara pavyonlarında aslanın ağzından ekmeğini kapıyor. Biri ben, diğeri de Star'da yayımlanan "Best of Popstar Alaturka" yarışmasında birinci olan Mehtap Yılmaz. Hayat (ya da gazetecilik) böyle bir şey işte, ikimizi bir masa etrafında buluşturdu.
Onun hikayesini gerçekten merak ediyordum çünkü ona arada sırada olsa da "Popstar Alaturka"da rastladığımda çakılıp kalıyordum ekranın başına. Kendini seyrettiriyor Mehtap. Ne yapıyor ediyor, başarıyor bunu.
Söyleşi için telefon ettiğimde "Ben Bursa'dayım" dedi, ünlü Köşküm Gazinosu'nda sahneye çıkıyor. "Geliriz" dedim ve randevulaştık. Ama ne fayda! Mehtap kararlaştırdığımız saatten tam üç saat sonra geldi randevuya. Bir gece önce İzmir'de programı varmış, sabah da yola çıkamamışlar belli ki.
Yanında üç arkadaşıyla geziyor. Yalnızlık fobisi varmış zaten, asla yalnız dolaşmazmış. Dördü kapıdan girdiklerinde Ercan'da (Arslan) da, bende de ne sabır kalmıştı ne de takat.
Ama teybi açıp sohbete başladığımızda Mehtap'ın hikayesi o kadar etkiledi ki bizi, her şeyi unuttuk. "Vay be" diyebildim sadece, "vay be".
Kulakların duymasın, her gece Ankara'nın en bet pavyonlarında kurtlar sofrasına çık, ailen dahil 80 kişi senin eline baksın ve yılma, bırakma, vazgeçme... Mehtap'ın gücü karşında şapka çıkarıyorum.

Hayat hikayeniz nerede başlıyor?

1978'de Rize'de. Ama Artvin'de büyüdüm. Dört kardeşiz, üç kız bir erkek. Ben en büyükleriyim. Babam hem memurdu hem de bağlama çalıp şarkı söylerdi. Annemle anlaşamadılar, ayrıldılar. İki kardeş anneye, iki kardeş babaya kaldı. Biz annemle bir süre Karadeniz'de akrabalarımızda kaldık, annem temizliğe gidiyordu. Babam evlenmek istediğini söyleyince o kardeşlerim de annemin yanına geldi.

Nasıl bir ev hatırlıyorsunuz?
Çok kötü. Bir ailenin içerisinde anne-baba kavgaları, huzursuzluklar, geçim derdi insanın psikolojisini bozuyor. Amcalarımın maddi durumları çok çok iyidir ama biri hariç hiç desteklerini görmedim.

Ne zaman çalışmaya başladınız?
Orta sonda falan. Kreşte bakıcılık yaptım önce. Sonra tezgahtarlık, benzinlikte pompacılık yaptım.

Şarkıcılık nasıl girdi kanınıza?
Tesadüf oldu. Bir kız arkadaşım "Arkadaşımla yemeğe gideceğiz, sen de gel" dedi. Gittik bir restorana, oturduk. Bir klavyeci çalıyor, "Ya Mehtap senin sesin güzeldir, bir şarkı söylesene" dedi bana arkadaşım. Söyledim bir tane, oranın sahibinden bana iş teklifi geldi.

Okuyor muydunuz o zamanlar?
Liseye dışarıdan devam ediyordum. Bir şirkette sekreterlik yapıyordum. Çalışırken okuma olayı olamaz ki, mümkünatı yok. O zaman güzel geldi bu teklif bana. İşten çıkıyordum, 7'de geliyordum restorana. Üzerimde normal kotum, tişörtüm, klavyecinin yanına oturup okuyordum. Sonra beni bağlamacı bir hocayla tanıştırdılar, Sadık Dinçer. Onun bende çok emeği oldu. Gazinolar, pavyonlar başladı. Takma ismim Burçak Başak'tı. Kendi ismimi istemiyordum oralarda.

"Sırtımda kostüm taşımaktan kambur oldum"

Aileniz biliyor muydu?
İlk zamanlarda bilmiyorlardı, saklıyordum. Bir yerde garsonluk yapıyorum falan diyordum, yalan söylüyordum annemi üzmemek için.

Nasıl öğrendiler?
Oralarda çalışınca tabii görüntün de değişmeye başlıyor. Tırnaklar uzuyor, saçların, kaynakların, bilmemnelerin... Ama kötü bir şey yapmadığımı da bildiler sonradan. Benden gizli gelip seyretmişler, ne yapıyorum diye. Ama belki düşmüştüm, konsomatrislik yapıyor olabilirdim. Kimsenin bana hesap sormaya hakkı yok. Bunu sormak için başta sahip çıkman lazım.

Aileye siz mi bakıyordunuz?
Tabii, onlara kol kanat gerdim. Yıllarca aileme baktım, kardeşimi okuttum. Erkek kardeşim fizyoterapi uzmanı, Hacettepe'yi bitirdi, şu anda Diyarbakır'da görev yapıyor.

Nasıldı Ankara'daki günler?
Bir gecede altı yere çıkıyorduk, ancak yetiyordu. Her mekanda 45 dakika sahnede kalıyorsun, 15 dakika arada öbür tarafa yetişmek zorundasın. Bazen gidiyorsun, müşteri yok diyor, paranı alamıyorsun. Bazen de gazinoda kavga çıkıyor, yine paranı alamıyorsun. Günlük aldığın paralar zaten ufak tefek. Bu arada görüntüne, kostümüne masraf yapıyorsun...

Her yere aynı kostümle mi gidiyordunuz?
Hayır, iki-üç kıyafet değiştiriyordum. Hepsini hamal gibi sırtımızda taşıyorduk. Hani diyorlar ya bana "Mehtap sen kambur duruyorsun, dik dur", bir tokat yapıştırasım geliyor. O kostümleri taşıdığım için böyle çünkü. Dik dur, dik dur, ne yani bu benim tarzım. Bu benim stilim, hayat felsefem. En iyi yürüyüş hocası olsun, zarafet hocası olsun bana bunu yaptıramaz. İkinci gün kaçar gider. Ben ileride çok ünlü bir sanatçı da olsam, çok param da olsa ben yine aynı ben, yine aynı ben.

Çocukken nasıldınız?
Çok kavgacıydım. Hep erkeklerle oynardım zaten. Misket, futbol... Şu anda da yanımda gördüğün insanların yüzde 90'ı erkektir. Kankim dediğim kız arkadaşım yoktur. Erkek arkadaşlarımla da muhabbetimiz kız kıza gibi zaten.

Bu erkek arkadaşlar arasında özel olan biri, bir sevgili yok muydu?
Benim kahrım çekilmez. Benim de kimsenin kahrını çekecek zamanım olmuyordu.

Hiç sevgiliniz olmadı mı?
Olmadı desem yalan olur. İlk 18-19 yaşında olmuştur, o da kavgayla gürültüyle bitmiştir. Hatırlamıyorum.

"Ben yattım mı sazlar da yatıyor komple, onlara da ekmek yok"

İnsan ilk sevgilisini hatırlamaz mı?
Ben geçmişimi hatırlamak istemiyorum açıkçası çünkü her şey bana acı verdi. Artık var ya, telefon numaramı bile değiştireceğim. Eskiye ait hiçbir şey görmek istemiyorum, ailemden başka. Ne akrabaları istiyorum ne sülaleyi... Düştüğün zaman akrabaların yanında olmazsa, iyi gününde olmasına hiç gerek yok. Öyle şey istemiyorum ben.

Ne demek düşmek?
Yalnız kalmak bir, mutsuz kalmak iki. Sahipsiz derler ya, öyle kalmak. Bir de en kötüsü oraya, pavyona düşmek, ondan kötüsü yok. O çalıştığım ortamlarda yıllarca ekmek de yedim, ekmek de verdim mekancılara. Ama ekmeği yenilecek adam da vardı, yenilmeyecek adam da vardı.

Ne demek o?
Mesela gelir, "Solistim, bu çok iyi bir masa, sizinle yemek yemek istiyor, bir alo der misin?" der. Kabul etmediğin zaman ertesi gün işine son verirler. O düzen, o çark öyle dönüyor.

Gidiyor muydunuz o yemeklere?
Hayır. Hiç işim olmaz. Paramı kazanıyorum, devlet dairesine gider gibi, akşam 9 sabah 6 mesaisi. Sabah 6'da geliyorum, duşumu alıyorum, yemeğimi yiyorum saat 8 oluyor. Bir uyuyorum, akşam 6'da kalkıyorum. Yarasa gibi, gündüz yok. Yarışmaya girdim gireli sabahleyin kalkmayı öğrendim.

Sabah gelip yatağa yatınca neler geçiyordu aklınızdan?
Uyuyamıyorsun zaten. O gece kötü bir şey olmuş diyelim. Kavga yaptım mesela müşterinin biriyle. O da oluyor çünkü. Ben birebir erkek gibi kavga yapmışımdır. O adam bana höst dese ben herifin kafasını höst diye kırarım yani. Allaaah, şişeler, bardaklar havada uçuşur.

Diyelim ki hastasınız ve çalışamadınız...
Evde günlük yaşanıyor. Sabah geliyorum, anneme para veriyorum, yemek pişiyor. Kardeşime para veriyorum, okula gidiyor. Bir de ben yattım mı benimle beraber sazlar da yatıyor komple, onlara da ekmek yok. Yedi kişi sazlar, onların da onar kişi ailesi var baktığı, toplam 70 kişi. O yüzden çok kötü hasta bile olsam, altı yere çıkamasam da üç yere yetişiyordum.

Hiç mi tatil yok?
Ramazan. Her taraf tatile girer. Ben arife ve kandil günlerinde, ramazanda hiç çalışmadım. Zaten ramazana girmeden önce herkes hazırlığını yapar. Yoksa aç kalırsın.

Nasıl iş bulunur bir pavyonda? Siz mi başvurursunuz, onlar mı sizi bulur?
Menajerle çalışırlar. Zaten senin sesin ve fiziğin iyiyse, her gün 5-10 masa gelip seni dinliyorsa her mekan çağırır. Ama herkesin bir süresi vardır gazinoda. Hep yeni kızlar gelir.

"Uzun zamandır sağırmışım da farkında değilmişim"

"Starım ama Züğürt star!!!" Popstar Mehtap bugünlere nasıl geldi? - Resim: 1

Kulağınızda işitme cihazları var. Doğuştan mı işitme kaybınız?
Hayır, pavyondaki yüksek seslerden olmuş. Sonradan fark ettim duymadığımı.

Nasıl?
Bundan dört-beş sene önce bir gün bluetooth kulaklık almıştım, ses gelmiyor. Götürdüm kulaklığı satın aldığım adama, "Bu bozuk" dedim. Sonra sinemaya gittim, ses kısık, duymuyorum. Meğerse sonuna kadar açıkmış. Arkadaşlar dediler ki "Ya Mehtap herhalde kulağında bir şey var, doktora baktıralım". Gittik, kötü haberi aldık. Acayip yıkıldım ilk öğrendiğimde.

Neydi o kötü haber?
Bir kulağım yüzde 35, öbürü yüzde 65 duyuyor. Uzun zamandır sağırmışım da farkında değilmişim.

"İşitme cihazlarımı  Filiz Akın aldı"

Nasıl fark etmediniz bunca yıl?
Şimdi ben gündüz uyuyorum ya, farkına varmıyorum. Gece sahnede zaten sesler yüksek.

"Popstar" ekibi biliyor muydu kulağınızda cihaz olduğunu?
Söylemedim, saklıyordum. Yarışmanın beşinci haftasında öğrendiler. Onlar da şaşırdı nasıl şarkı söylüyorum diye...

Nasıl söyleyebiliyorsunuz?
Müzik yüksek zaten. Alıyorum o sesleri. Ayrıca şu an iki kulağımda da çok güzel işitme cihazları var. Yarışma sırasında Filiz Akın öğrenmiş duyamadığımı. EMÖV Eğitim Sağlık ve Yardım Vakfı aldı bana bu cihazları.

"Kulağım duymadığı için ilk elemeleri kaybettim"

"Popstar"a nasıl girdiniz?
Arkadaşlarım çok ısrar etti. Bir gece kimliğimi aldılar, ben sahnedeyken kuyruğa girip kayıt yaptırmışlar. Ertesi gün uyumadan gittim elemelere. Armağan bey (Çağlayan) ile Osmantan bey (Erkır) vardı. Ama kazanamadım.

Neden?
Kulağım duymadığı için. Armağan bey soruyor; "Liseye gittin mi?" "Hı" diyorum ama anlamıyorum ki. Kaybetmişim ama bana söylemedi arkadaşlarım. Dediler ki "Kazanmışsın, ikinci elemeye İstanbul'a çağırıyorlar". Çünkü duysam kazanacağıma inanıyorlar. İstanbul'da aralarında para toplayıp bana cihaz aldılar.

Kimler vardı ikinci elemede?
Ebru Gündeş'le Armağan Çağlayan. Armağan beye "Ankara'da yorgundum, sizi duyamıyordum" dedim. Arabesk söyledim, uzun hava söyledim. Zaten pavyonda da hep arabesk, halk müziği söylüyordum. Sanat müziği hiç yok. Nasıl olduysa beni aldılar Ebru ablayla ikisi. Sonra da çok desteklediler.

Hep "Mehtap farklı" dediler. Sizce diğer yarışmacılardan farkınız neydi?
Bilmem. Unutuyordum 70 milyonun beni seyrettiğini, sanki gazinoda üç-beş adama söylüyormuş gibi oluyordum. Bazıları da "Mehtap oynuyor" diyordu. Öyle oynama mı olur? O oynamayı bana yazsan 10 günde ezberleyemem. Ezberlesem şarkıların sözlerini tam ezberlerim!

Yarışmanın ilk gecesi nasıldı?
Çok heyecanlandım. Düşün, hayatımda ilk defa görüyorum, koskoca Bülent Ersoy, Ebru Gündeş... Dedim ki "Yandım, Bülent hocam beni keser". Sanat müziği bilmiyorum ya.

İlk "Popstar"ı sanat müziği bilmediğiniz için mi kazanamadınız?
Evet. Türk sanat müziği söyledim, Bülent Ersoy 4 verdi. Halk oylamasında hep öndeydim halbuki. O gece kazansaydım 100 bin YTL alacaktım, bütün borçlarım bitecekti.

"Starım ama Züğürt star!!!" Popstar Mehtap bugünlere nasıl geldi? - Resim: 2 "Popstar'da yarışırken bir taraftan da alacaklı pavyoncularla uğraşıyordum"

Kime borcunuz var?
Çalıştığım gazinolara. Kız kardeşlerimi evlendirmek, anneme ev almak için avanslar aldım. Bir kere de kız kardeşimin gecekondusu yandı, para çektim gazinodan. Dört-beş gazinoya borcum oldu. Yarışmaya gelince beş ay çalışamadım tabii. Bu arada gazinocular hep sıkıştırdılar. Orada yarışırken bir taraftan da pavyoncularla uğraşıyordum. "Ya gel ya da parayı gönder" diye haber gönderiyorlardı. Hep idare ettim, hep oyaladım. Kıvırma poziyonları... Oyalaya oyalaya yarışma bitti, yemediler artık bu numarayı. "Best Of"ta da 50 bin YTL kazandım ya, zannediyorlar ki hemen ertesi gün aldım parayı. Bu sefer diyorlar ki "Gel". Eski sistem, gecede beş gazino gezeceğim de borcumu ödeyeceğim.

Çıkmaz mısınız bir daha oralarda?
Allah göstermesin! Ne zaman paramı öderlerse göndereceğim bitsin.

Borçları kapatmaya yetiyor mu kazandığınız 50 bin YTL?
Yetmiyor. Ama şimdi çalışıyorum. Para kazanamadığım için kostümlerimi bile yaptıramadım. Esra Ceyhan ile Petek Dinçöz eski kostümlerini verdiler bana. Burada Köşküm Gazinosu'nun sahibi Fahri abiyle (Balcı) 11 gün için anlaştık, toplu para verdi elime. Gönderdim bir tanesinin borcunu, çenesini kapattım. Geriye dört tane kaldı. Ama borçlar yalnız gazinolara değil...

Başka kime var?
Geçen sene Halk Bankası'ndan kredi çektim, kendime araba aldım. Beş ay çalışmayıp taksitleri ödenmeyince banka el koydu arabaya. Ankara'daki evime de kirası ödenmedi diye haciz geldi. Hepsi İstanbul'da yarışmadayım diye oluyor. Ben de yılmadım. Avukat arıyor, "İcraya veriyorum" diyor. "Verin ulan" diyorum, "Gelmiyorum, yarışmadayım". Çaydanlıkçı bile icraya vermiş beni. Sana yemin ediyorum, şu anda benim her şeyim gitti. Ne evim kaldı Ankara'da ne arabam.

"Popstar" zarara mı soktu sizi yani?
Yok. Eskiden altı mekandan aldığım parayı bir yerden alıyorum şimdi. Bir de dinlemeye gelenler farklı. Dün gece İzmir'deydim, Kordon'da iki barda çıkıyorum. Hep kadınlar çocuklarıyla geliyorlar, yaşlı amcalar, teyzeler... Ailelerin geldiği yerde şarkı söylemek çok güzel. Her şeyim değişti. Eskiden çok sinirliydim, psikopat derecesinde. Her gün kavga gürültü. Şimdi öyle değil.

"50 yaşında Bülent hocam gibi giyinip kuşanacağım"

Nedir hayattan beklentiniz?
Şu borçlardan kurtulmak bir defa. Sonra da telefon numaramı değiştirmek, yeni bir hayata geçmek. Bir ev tutmak, daha düzenli bir hayat kurmak. Albüm yapmak şart, bir kimlik o. Osmantan bey izin verdiği takdirde yapacağım.

Aile, çoluk çocuk?
Daha ileride. Şu anda kendimi kurtaramadım ki.

Sevgiliniz yok mu?
Şu anda kim benimle birlikte sürünebilir ki? Çok güzel bir hayat yaşamıyorum, emin ol yani.

Şu anda ünlü müsünüz sizce?
Biraz öyle gibi. Armağan bey diyor ki "Star oldun". Ama züğürt starım! Dışarı çıktığımda herkes beni tanıyor, bu da hoşuma gidiyor.

Önemli bir şey mi şöhret sizin için?
Sevilmek güzel bir şey, seviliyorum, hoşuma gidiyor. Ailelerin sevmesi hele... Sokakta başı örtülü bir kadın "Mehtapcığım" diyorsa, o beni çok mutlu ediyor. Bunu başarmak istiyordum.

Bu "Ben temizim"in ispatı mı?
Evet. "Pavyonda çalışan kadından ne olur?" var ya, onu yıktım. "Amaaan, pavyon kadını" derler arkandan. Yıllarca yaşadık bunu. Çok korkuyordum gazinolarda çalışırken, ya hayatımı kurtaramasam, 40-50 yaşında buralarda sürünüp gidersem diye. Bazen görüyoruz, kadın yıllarca gazinoda çok güzel çalışmış, 50 yaşında tuvalet bekçiliği yapıyor. Bak bu yarışma olmasaydı ben orada aynen devam edecektim. Bari birisiyle evleneyim oturayım diye düşünüyordum.

"Ankara'da sokakta tanıyıp laf atarlar diye Antalya'ya taşınacaktım"

Var mıydı adaylar?
Oraya gelenlerin yüzde 90'ı aday oluyordu ki zaten. Bulunurdu yani. Ama zengin bir adamla evleneceksin diyelim, iki gün sonra bir kavga olduğunda adam sana gelip diyecek ki "Ben seni nereden aldım da hanımefendi yaptım". Ben oturamam o insanla. Sonra kime gideceğim? Bana kim bakacak?

Bu hayattan çıkmaya çalıştınız yani...
Hep hayalim vardı tabii. Mesela biraz para tutayım, kendime Antalya'da bir dükkan alayım diyordum. Butik falan... Çünkü Ankara'da sokakta tanıyacaklar, biri oradan laf atacak, bir şey söyleyecek, rahat edemeyeceksin. En iyisi kimsenin tanımadığı bir yere gitmek.

20 yıl sonra kendinizi nerede görmek istiyorsunuz?
50 yaşında aynı Bülent hocam (Ersoy) gibi olmak isterim.

Ama Bülent Ersoy'un nota, makam bilgisi fevkaladedir.
Yok, ben elbiselerinden bahsediyorum. Aynı onun gibi giyinip kuşanıp gezeyim istiyorum. Bayılıyorum tarzına. Bir de Hülya Avşar'ı örnek alıyorum. Yarışmaya girerken söylemedim ama benim annem Ardahan Hasköylü. Köroğlu Avşar'ın torunuyum, bir Avşar kızıyım ben de.

Popstar Mehtap'ın gözünden jüri üyeleri

Bülent Ersoy: Bana çok destek oldu. Onun orada sert durduğuna bakmayın, melek gibi kalbi var.
Armağan Çağlayan: Armağan beyi bir ayrı seviyorum. Bayılıyorum ona. Bazıları sokakta gelip bana diyorlar ki "Mehtap, Armağan sana niye öyle bağırıyor?" "Ya abi, ben onu seviyorum sana ne oluyor?" diyorum. Beni sevdiğinden bağırıyor. Yanlış yapmışım, adam haklı.

Ebru Gündeş: Delikanlı. Dobra dobra.

Orhan Gencebay: Melek gibi, hiç sesi çıkmıyor. "Mehtap'ı mehtaba bırakmak lazım" diyor